105.

2.9K 149 42
                                    

Derin

Matematikçi sınıftan çıktığında boşluğa dalmış vaziyetteydim. Dakikalardır Hazar'ın meydan okumasını düşünüyor işin içinden bir türlü çıkamıyordum. Merih de gün boyu tek kelime etmemiş adeta beni düşüncelerimin arasında yalnızlığa terk etmişti. Onun derdi neydi bunu da anlamıyordum. Kafamın içi Perşembe pazarı gibiydi ve ben düşüncelerimin hızına yetişemiyordum. Boğuluyormuş gibi derin bir nefes aldığımda Merih'in ilgisini de çekmeyi başarmıştım. Üzerimde dolandığını hissettiğim bakışlarını yakaladığımda gözlerini hızla kaçırdı ve yavaş yavaş boşalan sınıfta gezdirdi. Bense dikkatlice yüzünü inceliyor ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum. Israrla kendisine baktığımı fark ettiğinde bir kez daha bana döndü. Kahveleri gözlerimde gezinirken yutkundu. Ve sonra konuştu.

" Bana çok kızgın mısın? "

Duraksadım. Öyle miydim? Aslında ne hissettiğimden bihaberdim. Kafam inanılmaz karışıktı. Ne düşündüğümü, ne hissettiğimi en kötüsü de ne istediğimi bilmiyordum. Bakışlarımı kaçırırken omuz silktim.

" Bilmiyorum. "

Sessiz kaldı. Diyecek bir şey bulamıyordu. Ben de öyle. Hissettiğim tek şey endişeydi. İlerisi için endişeliydim. Hem de her konuda. Her şeyi arkamda bırakıp kaçmak için neler vermezdim ki... Her zamanki gibi. Ve mutsuzdum. Evet, mutsuzluğu iliklerime kadar hissediyordum. Ama sorun etmiyordum. Çünkü öyle bir haldeydim ki mutsuzluk kafama takacağım en son şeydi. Hem ben alışkındım. Uzun süreli mutluluklarım yoktu benim. Derin bir iç geçirdiğimde sesini işittim bir kez daha.

" Kantine gidiyorum gelmek ister misin? "

O an bakışlarımı masamın üstündeki defterden ayırıp boş sınıfta gezdirdim. Öğle arasındaydık. Açtım ve en önemlisi de burada beynimin içindeki seslerle bir başıma kalmak istemiyordum. Buna tahammülüm yoktu. Başımı hafifçe salladım ve onun peşinden sıradan kalktım.

Birlikte kalabalığa karışıp kantine girdiğimizde etraftakilerle göz göze gelmemeye çalışıyordum. Çünkü okulda geçirdiğim son gün bahçede büyük bir rezillik çıkartmış üstelik bir de Özgür'e tokat atmıştım. Yanaklarım hızla ısınmaya başladığında istemsizce Merih'e daha da yaklaşmıştım. O esnada Merih de iki tane kaşarlı tost siparişi verip bana dönmüştü.

" Şurada boş bir masa var. " dedi ileriyi işaret ederken.

Başımı hafifçe salladım ve peşinden ilerlemeye başladım. Ve o an gerçekten de olmasını en son isteyeceğim şey oldu. İnci bizim oturmaya niyetlendiğimiz masaya oturdu. Ben olduğum yerde durduğumda Merih hiçbir şeyden haberinin olmamasının verdiği cesaretle masaya yaklaşmıştı.

" Selam. "

İnci onun sesini duyar duymaz başını kaldırdı ve önce Merih'e sonra da bana baktı. Fakat bu çok kısa sürmüş bakışları tekrar Merih'e dönmüştü.

" Selam. " dedi isteksiz bir tavırla.

Merih bu kez de karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu ve bana baktı.

" Gel, tostlar hazırlanınca gider alırım. "

Adımlarımı sürüye sürüye yanlarına giderken İnci aniden oturduğu yerden kalktı.

" Ben Metin hocanın yanına uğrayacaktım, unuttum. Size afiyet olsun. " diyerek koşar adımlarla uzaklaşmaya başladı.

Merih hayretler içerisinde arkasından bakakaldığında ben ise onun boşaltmış olduğu sandalyeye bakıyordum. Durum düşündüğünüzden de can sıkıcıydı... Merih bana döndü ve çatık kaşlarıyla sordu.

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now