16.

8K 413 13
                                    

Merih

Öğle arasını haber veren zili duyduğumda şarkı söylemeyi bırakıp tabureden kalktım. Gitar çalmaktan elim ağrımaya başlamıştı. Boğazım da pek iyi durumda sayılmazdı. Gitarı elimden bırakıp oturmaktan uyuşmuş bacağımı ovmaya başladığımda bir yandan da ona bakıyordum. Saatlerdir aynı pozisyonda oturduğunda inanamıyorum. Bir insan bu kadar mantıksız derecede inatçı olabilir mi? Hayret uyandırıcı. Biran içime bir kurt düştü: Ya yine kendinden geçmişse?! Ensemden beri bir sıcaklık tüm vücuduma yayıldığında tüm gücümle bağırdım.
" Derin!!! "
Hiç bir tepki vermedi. Ona doğru koşmaya başladığımda bağırmaya da devam ediyordum. Saatlerdir bana uyuzluk olsun diye sustuğunu nasıl düşündüm. Ne aptalım!
" Derin!!!"
Onu omuzlarından tutup sarstığımda başını kaldırıp kocaman açılmış gözleriyle bana baktı. Yutkunarak çektim ellerimi. Bir şeyi yok. O iyi. Beynim bu bilginin vücudumda dolaşmasına izin verirken panikle kasılmış olan bedenimin algılaması ve rahatlaması uzun sürdü.
Uzun ve anlamsız bir bakışmanın ardından gözlerini kaçırdığında bağırdım.
" Neden tepki vermiyorsun aptal! Çok korktum! "
Benim bağırmamla bir kez daha irkildi.

Derin

Bana bağırmaya devam ettiğinde ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum ama izin vermiyordu. Korktum mu dedi o? Neden?
" Sana söylüyorum. "
dedi burnundan soluyarak.
" Bana bak. "
Başımı yeniden eğmeye teşebbüs etmiştim ki kolumu sertçe kavrayıp beni hızla doğrulttu. Uyurken tüm bedenimin uyuşmuş olduğunu o an fark ettim ve acıyla inledim.
" Sana bir şey oldu sandım! Susmasana!"
Kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalkarken gözlerine bakıp kirpiklerimi kırpıştırdım.
Bana bir şey olduğunu mu sandın? Doğru mu duydum? Benim için endişelendin mi? İyi de neden?
" O kadar seslendim bağırdım en ufak bir tepki bile vermedin! " dedi öfkeyle.
" Ne kadar korktum haberin var mı?! "
Başımı utançla eğerken ona uyuyor olduğumu ve kendisini duymadığımı nasıl söyleyeceğimi düşündüm. Gece pek rahat uyuyamamıştım. O da şarkı söylemeye başlayınca.. Uykum ağır değildir halbuki ama... Allah'ım ne yapacağım ben şimdi? Uyumuşum da denmez ki.
" Derin? "
Bu defa sesi daha sakin çıkmıştı.
" Benle derdin ne? "
Bu sorusu karşısında şaşkınlıkla ona baktım tekrar. Söylediği şeye inanıyor muydu yani? Cidden mi? Tüm nefesini dışarı bırakırken kolumu bıraktı.
" Tamam. Git. "
Cebindeki anahtarı çıkarttı ve avcuma tutuşturup arkasını döndü. Ben orada öylece durmuş şaşkın şaşkın ona bakarken konuştu tekrar.
" Neyi bekliyorsun? İstediğin de bu değil miydi zaten? "
Yutkundum. Bu kadar mıydı?
Derin bir nefes daha alırken bana döndü yeniden ve gözlerimin dolduğunu fark edince söyleyeceği şeyi söylemekten vazgeçip başını eğdi. Alt dudağımı yemeye başlamıştım yine. Saniyeler dakikalara dönüşürken benim bile kendimden asla beklemeyeceğim bir şey yaptım ve uzun zamandır konuşmamış olmaktan dolayı çatallaşan sesimi takmadan fısıldadım.
" Özür dilerim. "
Biranda başını kaldırdı. O bana şaşkın şaşkın bakarken ben hızla arkamı döndüm ve titreyen bacaklarımı kapıya gitmeye zorladım.

Merih

Konuştu. Sonunda refleksle bağırmak dışında bir cümle kurdu. Başarmıştım işte. Benimle konuşmasını sağlamıştım. Ama bu bir veda olmak zorunda mıydı? Onun titrek elleriyle anahtarı çevirişini izlerken her ne kadar kendime engel olmaya çabalasam da dayanamadım.
" Derin! "
Başta duraksadı. Sonra anahtardaki elini çekip bana döndü. Yutkundum. Bir şeyler demeliyim. Gitmesini engelleyecek bir şeyler. Ama ne? Benim sessiz kaldığımı görünce yeniden kapıya döndü. Elini kapı koluna attığı sırada düşünmeden bağırdım yeniden.
" Gidemezsin! "
İrkilerek bana döndüğünde gözlerindeki telaşı bu kadar uzaktan bile görebiliyordum. Yineledim.
" Gidemezsin. "
Kaşlarımı çattığımda kapı koluna asıldı.
" Bana borçlusun Derin! Yarışmaya katılmak zorundasın! "
Biranda çekti elini yeniden ve bedeninin titremeye başladığını fark ettim. Bana borçlu olmasını gerektirecek hiç bir neden olmadığını biliyordum. Belki o da biliyordu. Fakat yine de itiraz etmemesi işime geliyordu. Kendini bana borçlu hissetmesi işime geliyordu.
" Bana ait olan bir şeyi kullandın Derin. " dedim bu kez. Derdimin ne olduğunu gerçekten de bilmiyordum. Teknik olarak buradaki hiçbir şey de bana ait değildi zaten fakat benden başkasının kullanması da bugüne kadar görülmüş şey değildi. Daha da üstüne gittim.
" Şimdi öylece hiç bir şey olmamış gibi gidemezsin. Bana ait olan bir şeyi kullandın ve bana bunu borçlusun. Yarışmaya katılmak zorundasın. Burada benimle çalışmak zorundasın. Buna kendini hazırlasan iyi edersin yoksa.."
Yoksa ne? Ah hadi ama tehdit mi? Ne gibi bir şeyle tehdit edebilirdim ki? İç muhasebemi onun sesi böldü. Hıçkırık sesi. Onu sürekli ağlatmak zorunda mıydım ben?! Ve bu kız sürekli ağlamak zorunda mıydı? Kafayı yemek üzereyim! Fazla mı abartmıştım? Lanet olası çenemi bir tutamadım işte!
" Ağlama. "
dediğimi duydum sonra. O da şaşkın bir bakışla bana döndü. Hıçkırması durmuştu ama yanaklarından yaşlar süzülmeye devam ediyordu. Biran onu azad etmem gerektiğini düşündüm. Burada benimle mutlu değildi işte. Derdim neydi benim! Ama bu kısa sürdü. Gitmesine izin vermeyecektim. Veremezdim. Nedenini bilmiyordum ama gitmesini istemiyordum ve buna asla izin vermeyecektim. Ağlayacaksa da burada benim yanımda ağlayacaktı. Belki de aptal bir takıntı haline getirmiştim onu ama nedeni şuan kafamı çok da kurcalamıyordu. Önemli olan nedeni falan değildi. Sonuçtu. Ve ben sonucun ne olacağına çoktan karar vermiştim. Derin o yarışmaya katılacaktı. İster ağlayarak olsun ister titreyerek. Tek bildiğim onu ikna edene kadar asla rahat bırakmayacağımdı.

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now