24.

7.1K 372 15
                                    

( Pinhani- Yitirmeden multimediada dinleyin )

Derin

Hazar'ın gitmesinin üstünden bir buçuk saat geçmişti ve ben iyice tedirgin olmuştum. İçimde Merih'in yanına gittiğine dair bir his vardı ve bu beni korkutuyordu. Keşke ona söylemeseydim! Boş koridorda bir ileri bir geri giderken ilk seansın hiç bir işe yaramadığı, stres ve korkudan deli gibi titreyen ellerimden aşikardı. İşaret parmağımı ağzıma sokmuş ısırırken onu gördüm. Kaşları çatıktı ve seğiren çenesine bakılacak olursa hiç iyi şeyler olmamıştı. Elimi ağzımdan çekip ona doğru ilermeye başladığımda dudağının patlamış olduğunu fark edip irkildim.
" Hazar! "
Kolumu sıkıca kavradı ve hızlı adımlarla beni hastanenin dışına sürüklemeye başladı.
" Hazar! İyi misin?! "
O beni takmayıp sürüklemeye devam ederken ben yine titreme nöbetine girdiğimi hissediyordum. Danışmanın önünden geçtiğimiz esnada bacaklarımı kontrol edemez hale gelmiştim ve iki adım daha attığımızda yere yığıldım..

Hazar

Kapısının önünde durmuş ayılmasını beklerken kendimi bir türlü sakinleştiremiyordum. Bugüne kadar çok fazla kişiyle kavga etmiştim hatta Merih'le de! Ama hiç biri bu kadar ciddi sonuçlara ulaşmamıştı. Lanet olsun çok defa bacak, çene, burun kırmıştım fakat mide kanaması? Düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum! Başımı ellerimin arasına almış ileri geri mekik dokurken kapı açıldı.
" Ayıldı mı? "
Hemşire başını sallarken çıktı. Ben de hızla içeri girdim.
" İyi misin? "
" İyiyim. Sadece sakinleştirici.. Biraz sersemletti.. " derken esnedi.
Ben bu kıza Merih'in ameliyatta olduğunu nasıl söyleyeceğim?! Sadece patlayan dudağımı gördüğünde bile ne hale geldi! Allah'ım ne olur yardım et.

***

Hazar

Biranda yataktan fırladı.
" Ne?! Me-rih.. ame..li..yat.. "
O afallamış bir vaziyette kekelerken öfkeli bakışlarımı kapıdaki polis memuruna çevirdim ve dişlerimin arasından konuşarak onunla birlikte dışarı çıktım.
" Tabi. Geliyorum. "
Polis memuru kapıyı çektiğinde elindeki kağıdı ve kalemi uzattı. Ne olduğuna dair ifade vermemi istemişlerdi ve ben de Derin'i yalnız bırakmak istemediğimden merkeze gelemeyeceğimi söylemiştim. Tabi ki başta kabul etmediler. Devreye babam girince allem etti kullem etti ifademi burada yazmam konusunda onları ikna etti. Bir de bir saat azar çekti. Ama bunların hiç birini umursamıyordum. Şuan umursadığım tek şey Merih'ti. Ne kadar piç olursa olsun içimde bir türlü anlam veremediğim bir 'sevgi' vardı ona karşı. Evet sevgi. Evet ben de birilerine karşı bu tür şeyler hissedebiliyorum zaman zaman...

Derin

Hemşirenin uzattığı suyu kafama diktiğimde ellerim yeniden titremeye başlamıştı. Daha bir saat önce sakinleştirici almışken nasıl bu kadar titremeyi başarıyorlardı anlamıyorum. Serumum bittiğinde yataktan kalktım ve başımın dönmesine aldırış etmeden kapıya doğru ilerlemeye başladım. Merih'in durumunu öğrenmem gerekiyordu. Hazar benden bunu nasıl saklar?! Midemin ağzıma geldiğini hissettiğimde yüzümü buruşturdum. Benim yüzümden bu halde olduğunu düşünmek beni mahvediyordu. Onu Hazar'a ne diye şikayet etmiştim ki? Kavga edecekleri belli değil miydi? Ne aptalım! O an kendimi Hazar'a affettirmem gerekiyordu ve ben Merih'i gözden çıkarmıştım resmen! Ona bir şey olursa kendimi asla affetmem! Kapıyı açtığımda polis memuru uzaklaşıyordu. Hazar bana doğru geldi.
" İyi misin? "
" Merih.. İyi mi? "
Dedim ağlamaklı bir sesle. Başını eğdi ve sadece sustu. Onun da başını belaya sokmuştum. Her ne kadar pisliğin teki de olsa onun da vicdanı vardı öyle değil mi?

***

Saatler birbirini kovalarken ben annemi aramış ve biraz geç geleceğimi sınıftan bir arkadaşımın hastanede olduğunu yanımda Hakan ve Hazar'ın olduğunu o yüzden endişe etmemesini söylemiştim. Ama annem arkadaşsız olduğumdan bihaber olduğu için ' sınıftan bir arkadaş ' yalanını yutmuştu. İlkten eve gelmemi emretse de gelmeyeceğimi anlayınca dikkat etmemi söyledi. Ben de geçiştirerek telefonu kapattım. Aklımı hiç bir şeye veremiyordum. Ameliyathanenin önündeki duvarın dibine oturup dizlerimi de kendime çekeli iki saatten fazla oluyordu ama hala Merih'ten bir haber yoktu. Canım yanıyordu. Korkuyordum. İçimde durdurulamaz bir ağlama isteği vardı ve ben sadece dolu gözlerimi karşımdaki ikili kapıya dikmiş öylece bakıyordum. Bilmiyorum belki de bir panik atak geçiriyordum ve donakalmıştım. Şimdi düşününce o an ne yaşadığımı hiç kestiremiyorum. Kapı açılıp ameliyatın başarılı geçtiği haberini aldığımızda içimdeki ağlama dürtüsü serbest kaldı ve ben deli gibi ağladım hıçkıra hıçkıra.. Ve şimdi Hazar'la birlikte onu görmek için odasına gidiyoruz. Hazar da tıpkı benim gibi saatlerdir susuyor. Gerginliğini birkaç metre arkasından ilerlerken bile hissedebiliyorum. Acaba o da beni suçluyor mudur? Keşke hiç hayatına girmemiş olsaydım. Hiçbirinin...

***

Kapıyı tıklattıktan sonra yavaşça açtı ve geri çekilip girmemi bekledi. Ben ürkek adımlarla içeri girdiğimde Merih beyaz çarşafın altında uzanıyordu. Gözleri kapalıydı. Narkozun etkisi hala sürüyor olmalıydı. Her ne kadar iyi olduğunu bilsem de onu bu şekilde hastanede yatarken görmek boğazıma bir hıçkırığın takılmasına sebep oldu. Ama tuttum. Kendime söz vermiştim. Ağlayıp daha da üzülmeyecektim. O iyiydi işte. Kendime eziyet etmeyecektim. Hazar da peşimden girip kapıyı çektiğinde Merih' in yatağına biraz daha yaklaştım. Çok solgun gözüküyordu. O yakışıklı çekici çocuk saatlerdir yaşam mücadelesi veriyordu ve şimdi tek yaptığı bitkin bir şekilde uyumaktı. Onu bu halde göreceğimi hiç düşünmemiştim. Sanki onun kusursuzluğunu hiç bir şey bozamaz gibi geliyordu. Yüzünü bu derece beyaz, göz altlarını ise mor göreceğim aklımın ucundan geçmemişti. Ama bu haliyle bile o kadar yakışıklıydı ki. Ben eğilmiş yüzünü incelerken biranda gözlerini açtı. İrkilerek doğrulduğumda direkt gözlerimin içine bakıyordu. Dudaklarını araladı ve belli belirsiz iki kelime mırıldandı.
" Özür dilerim. "

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now