126.

1.3K 87 15
                                    


Derin

Cümlemi işittiğinde kısa bir an afalladı fakat sonra bir anda gülmeye başladı. Başını eğip iki yana sallarken sesi gülüşüne tezat olacak şekilde sancılı çıkıyordu.

" Yine yapıyorsun. "

Tepki vermeden izledim duygu geçişlerini. Erkeksi kıkırdamalarını aniden kestiğinde başını kaldırıp gözlerime dikti koyu kahvelerini. 

" Neden oyun oynuyorsun benimle? "

Yine aynı soru. Bıksam da pes etmeden itiraz ettim.

" Oyun falan oynamıyorum. "

Ciddi yüzü gerginlikle seğirdiğinde derin bir nefes aldı.

" Benimle. neden. oynuyorsun. dedim. " sıktığı dişlerinin arasından tane tane çıkan kelimeler içimi ürperttiğinde ben de derin bir nefes aldım. 

" Her şey gerçek. " 

Güldü bir kez daha.

" Lan."

Sonra hızla ellerini yüzüne kaldırıp sertçe sıvazladı.

" Sana aşığım. " dedim bu kez daha cesurca.

Ateşle oynuyordum. Yanacağımı bile bile. İçimdeki buzulu eritmesini umarak ateşe uzanıyordum.

Elleri aşağı kayıp iki yanına düşerken dehşet içindeki yüzünü buldu bakışlarım. Tereddütte kaldığını görebiliyordum. Kafasında binlerce ihtimal dönüyordu. Neye inanacağını bilemiyor düşündükçe daha da kayboluyordu.

Ona doğru yavaş bir adım attım.

" Oyun falan yok. " dedim sessizce.

Kaşları bir kez daha çatılırken buz gibi bir sesle sordu.

" Aydan babamla evlenmesin diye mi yapıyorsun bunu? "

Söylediklerine kırılabilirdim. Bu ve bundan öncekilere. Fakat tüm bunları zamanında ben onu bin bir parçaya ayırdığım için söylediğini biliyordum. Eğer ben onu bu denli dağıtmasaydım inanmamak için bu kadar diretmeyeceğini biliyordum. Bana böylesine çirkin ithamlarda bulunmayacağını da. Üstelik tüm bu tavrı, sözleri... hiçbiri can yakmak için de değildi. Gerçekten sorguluyordu. Gerçekten anlamaya çalışıyordu. Gerçekten inanamıyordu.

Sertçe yutkundum ve başımı iki yana salladım.

" Seninle kardeş olamam. " dedim bu kez usulca.

Yüzünden dehşet verici bir panik dalgasının geçtiğini yakaladı göz bebeklerim. Fakat durmadım. Her daim soğuk olan beyaz parmaklarımı ellerine uzatıp sıkıca sardım.

" Artık sana sırt çevirecek gücüm yok benim. "

Gözleri şüphe ve acıyla kısıldı. İri elleri parmaklarımın arasında hareketsiz şekilde duruyordu ve muhtemelen o bunun farkında bile değildi. Alt dudağımı dişlerken ona biraz daha yaklaştım ve aylardır yapmak için delirdiğim şeyi yaptım. Başımı göğsüne, boynunun hemen bitimine yerleştirirken ellerini bırakıp kollarımı beline sarmıştım. O an ,kulaklarımın kalbinin atışını hissettiği ilk an, her şey mümkün olabilirmiş gibi gelmişti bana yeniden. Her şeyin üstesinden  gelebilirmişiz gibi. İçime dolup burun direğimi sızlatan kokusu beni yeniden mayıştırmaya başladığında omzumu kavradığı elleriyle sert bir hamlede ayırdı beni bedeninden. Ve ben ağlıyor olduğumu o anda fark ettim. 

Çatık kaşlarının altındaki koyu gözleri alev alev yüzümü tararken dilinin ucuna milyonlarca küfür değiyordu. Çenesini sıkmasından biliyordum. Fakat sonra yanaklarımdan süzülen yaşlardan mıdır bilinmez bakışları yumuşadı. Sanki ilk zamanlardaki Hazar gibi baktı bana. Kıyamaz gibi. Ve ben o ana çakılı kalmak istedim. O kadar uzun zamandır bekliyordum ki bu bakışı. Parmaklarının altındaki bedenim tir tir titrerken dudaklarımdan istemsiz bir hıçkırık kopuverdi. Gözlerim yaşlardan iyice görmez olmuştu. Fakat bu yaşadığım gerçekti işte. Buradaydı. Eski Hazar tam karşımdaydı.

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now