17.

8K 418 23
                                    


( Gripin - Vazgectim ben bugün eşliğinde dinleyebilirsiniz - metinde yok sadece tavsiye ediyorum - )

Hazar

Sınıfın kapısında onu gördüğümde şaşkınlıkla bakakaldım. Sonra hemen kendime gelip hızlı adımlarla sınıftan çıktım. Biraz ilerledikten sonra sordum.
" Bir şey mi oldu? "
Başı eğikti. Buraya. Sınıfıma kadar gelmeye cesaret etmesine sebep olan şey neydi gerçekten de merak ediyordum.
" Derin? "
Dedim endişeyle.
" Bir şey mi oldu? "
Sorumu yinelediğimde başını kaldırıp gözlerime baktı. Ağlamış mıydı? Biranda kaşlarımı çattım.
" Enes piçi bir şey mi yaptı yine?! "
Başını hızla iki yana salladıktan sonra titrek sesiyle konuştu.
" Git-mek is-ti-yo-rum. "
" Nereye? "
Gözlerini devirip omuzlarını düşürdüğünde iç geçirdim.
" Eve mi? "
Başını yine iki yana salladı.
" Nereye gitmek istiyorsun? "
" Sakin.. bir yere. "
Başı hala öne eğikken etraftakilere baktım. Hepsi meraklı gözlerle bize bakıyorlardı. Bu kızla ne işim olduğunu mu merak ediyorlardı? İşleri yok mu bunların? 'Tanıştırayım kendisi üvey kardeş adayım olur.' Biranda tüm nefesimi dışarı üfledim ve sol elimi saçlarımın arasından geçirirken konuştum.
" Bekle. Geliyorum. "
Hızlı adımlarla sınıfa dönerken kapıdaki ' Fan' larımıza da ters bir bakış atmayı ihmal etmedim.

***

Arabaya yerleştiğimizde camdan dışarı bakıyordu. Bir kez daha ne olup bittiğini sormanın bir anlamı var mıydı? Buradan bakınca yokmuş gibi duruyor. Ben de önüme döndüm ve arabayı çalıştırdım...

Arabayı sahil kenarında durdurduğumda kapıyı açıp çıktı. Onun sahile doğru ilerleyişini izlerken inip inmemek konusunda kararsız kaldım. Sakin bir yerden kastı yalnız kalmak mıydı? Yalnızlığına ben de dahil miydim emin olamadım. Bu yüzden uzaktan izlemekle yetindim bir süre. Kumlara basınca ayağındaki postalları ve çoraplarını çıkarttı. Bir süre daha ilerledikten sonra çoraplarını postallarının içine tıkıp onları yere bıraktı. Kendisi de hemen yanlarına oturup dizlerini kendisine çekti. Hafiften esen rüzgarla siyah saçları dalgalanırken o başını dizlerine yatırmıştı. Denizin kıyıya vururken çıkarttığı ses arabanın içinden bile çok güçlü duyuluyordu. Dinlendirici ve huzurlu...

***

Bir buçuk saattir aynı pozisyonda oturuyordu. Arada bir kımıldayan omuzlarını görmesem endişe duyabilirdim. Ama yine de yanına gitmek için arabadan indim. Ağır adımlarla oturduğu yere doğru giderken esen rüzgar denizin tuzlu yosunlu kokusunu burnuma getirmişti. Hava serindi. Ayak seslerimi duyduğunda başını kaldırıp yüzüme baktı. Sonra gözlerini yere indirip yine önüne döndü. Ve ben neden yaptığımı asla anlamayacağım bir şey daha yaptım.
" Burası yalnız kalmak istediğimde geldiğim yer. Bayadır uğramıyordum aslında. Önceden daha sık gelirdim. "
Başını soluna çevirdi ve incelemeye başladı. Geldiğinden beri ilk defa.
" Pek kimse uğramaz bu tarafa. Hatta denizin burada bir kıyısı olduğunu bile bilen çok azdır. Şu yamacı görüyor musun? O gözleriyle işaret ettiğim yamaca bakarken devam ettim.
" Oradan manzara daha güzeldir. Biraz soğuktur. Sürekli eser. Ama oraya çıkıp yamacın kıyısında kollarını açtığında, gözlerini kapatıp rüzgarı hissettiğinde ve denizin kayalıklara çarparken çıkarttığı sesi duyduğunda içindeki öfke derin bir huzura dönüşür. Hiç bir yerde bulamayacağın bir huzura...

Derin

Gözlerimi yumdum ve kollarımı açtım. Rüzgarı hücrelerime kadar hissediyordum. Soğuk, sert, deniz kokan rüzgarı. Biran içimden deli gibi çığlık atmak geldi. İçimde ne varsa bağırmak ve onlardan burada, bu yamaçta kurtulup hafiflemek. Hazar şuan ne yapıyordu bilmiyorum ama sessizdi. Belki o da rüzgarın içine işlemesine izin veriyordu. Bunları bana neden anlattığını hiç bir zaman anlayamacaktım belli ki fakat onu burada kollarını açmış, gözleri kapalı hayal edemiyordum. Gözlerimi açıp ona döndüm. Gözleri bendeydi. Yutkunarak önüme döndüğümde onun varlığını sorun etmemeye çalıştım ve gözlerimi sıkıca yumup biraz daha ileri gittim. Sese odaklan. Sadece sese. Yalnızsın Derin. Bu huzurlu ortamda yalnızsın. Kafandaki tüm karmaşayı unut. Endişeleri, pişmanlıkları, umutları, kırgınlıkları unut. Tüm korkularını unut. Sadece sese odaklan. Huzur veren sese, serin serin esen rüzgara ve denizin tuzlu kokusuna. Biranda avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Hazar'ın arkamda durmuş beni izliyor olmasını önesemeden, gittikçe incelen sesimi önemsemeden yalnızca haykırdım. Ve sonra asla unutamayacağım bir şey oldu. Kendimi değerli ve huzurlu hissettirecek bir şey. Belki de ilk defa yalnız olmadığıma inandıracak bir şey. Hazar da bağırmaya başlamıştı. Onun sesini duyduğumda da susmadım. Boğazım acıyana dek bağırdım. Nefesim kesilene dek. Deli gibi bağırdım. Gücüm yetmeyene dek... Ben dizlerimi büküp öne doğru eğilmiş sesimin son kırıntılarını kullanırken o da benimle bağırmaya devam ediyordu. İlk defa bu kadar huzurluydum. İlk defa bu kadar kalabalık hissediyordum. Korkusuz, huzurlu bir kalabalık. Yalnızlığım da, öfkem de, korkularım da beni terk ediyordu. Yamaçtan indiğimde her şey eski haline dönecekti. Biliyordum. Ama bu şuan o kadar önemsizdi ki. Anı yaşıyordum. Ben ilk defa anı yaşıyordum!

AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin