11.

8.8K 439 6
                                    

Derin
Başımı kaldırıp karşımda oturan adama baktım. Mavi gözlerini bana dikmiş inceliyordu. Hemen sıkılarak yeniden eğdim başımı. Bu sırada Hazar konuşmaya devam ediyordu.
" Konuşmayı pek sevmiyor. Beni asıl endişelendiren titremeleri. "
Adam ona döndü.
" Titremeler? "
" Birisi kişisel alanına girdiğinde elleri titremeye başlıyor. Sonra tüm vücudu. "
" Derin. Bana başkaları sana yaklaştığında neler hissettiğini yazabilir misin? "
Soru banaydı fakat ben üstüme alınmamış gibi davranıyordum. Yazabilir miyim? Gözlerimi dizlerimle sıkıştırdığım ellerime diktim. Ellerim buradan bakınca pek de mutlu gözükmüyorlar.
" Derin'cim? "
Başımı belli belirsiz iki yana salladım.
" İstersen paravanın arkasındaki sedyeye oturup yazabilirsin. Bitirince de getirirsin. Olur mu? "
Kısa bir an gözlerimin onun mavi gözleriyle buluşmasına izin verdikten sonra bana uzattığı defterle kaleme baktım. Onları elinden almak istemediğimi fark edince masaya bıraktı. Ben de kısa bir kararsızlıktan sonra titreyen sağ elimi hızla deftere uzattım ve üstündeki kalemle birlikte kucağıma çekip ayağa kalktım. Sersem adımlarla paravanın arkasına geçtiğimde arkamdan baktıklarını hissediyordum ve bu beni her zamankinden daha fazla geriyordu. Çünkü konu 'BEN' dim. Burada BEN'im yüzümden bulunuyorduk. BEN ve TİTREMELER'im. Sedyeye oturduğumda derin bir nefes aldım onları görmüyor olmak beni biraz olsun rahatlatmıştı. Defteri açtım ve titremesi biraz olsun azalmış elimle kalemi tuttum. Sonra benden istediği şey yazmaya koyuldum. Önce ellerimin titremeye başladığını. Boğazımın kuruduğunu. Yüzümün kızardığını. Hızlı hızlı nefes almaya başladığımı. Sonra titremelerin tüm bedenime yayıldığını. Ah hayır yazım çok yamuk oldu. Lanet olası bir defalık olsun titrmeden duramaz mısın? Beni utandırıyorsun! Yazının üstünü hızlıca karaladım ve yeniden başladım...

Hazar
Paravanın arkasına girdikten kısa bir süre sonra doktor bana döndü ve alçak bir sesle konuşmaya başladı.
" Ne zamandır böyle? "
Bilmiyorum ki. Onu tanıdığımdan beri böyle diyeceğim ama tanıdığım da söylenemez.
" Bilmiyorum."
" Peki titrmelerinin de üstünde bir komplikasyon gösterdiği oldu mu? Mesela ayakta duramama ya da baygınlık gibi? "
Biran için Müzik Odası'nda herkesin önünde kendinden geçtiği anı hatırladım ve başımı salladım.
" Yaygın Tip. "
Anlamadığımı ifade eder vaziyette tek kaşımı kaldırdığımda devam etti.
" Sosyal Fobi. Çocukluğunda başlamış olmalı. Siz yine de check-up yaptırın. "
" Yaptırdık sonuçları haftaya alacağız. "
" Pekala genç adam. Sen nesi oluyorsun? "
Bir süre cevap veremedim. Üvey kardeşi mi demeliyim?
" Erkek arkadaşı mı? " diye sordu sonradan.
Hayır. Müstakbel üvey kardeşiyim.
" Hayır. Sadece arkadaşı. "
Arkadaş? Bu biraz abartı olmuştu.
" Anladım. Peki kendine yakın hissettiği başka arkadaşı var mı? Yani onunlayken rahat olduğu? "
Biraz düşündüm. Onu ne zaman görsem yalnızdı. Sanırım arkadaşı yoktu.
" Hayır sanmıyorum."
" Peki o zaman şöyle yapıyoruz. Ben ilaç tedavisini başlatıyorum. Aynı zamanda terapilere de gelecek. Ama anladığım kadarıyla senin yanında bir başkasına nazaran daha rahat. Bu konuda sana büyük bir sorumluluk düşürüyor. "
Kaşlarımı çattığımda devam etti.
" Onu yalnız bırakmamaya çalış ama üstüne de fazla gitme. Sadece yanında olman bile biraz olsun güvenini kazanmana yardımcı olacaktır. Konuş onunla arada. Sosyalleşmesine yardımcı ol. Ah.. Birkaç küçük sır paylaş. - kaşlarını kaldırıp dudağını büktü- Senin ona güvendiğinj hissederse o da sana güvenir. "
Ben tam ağzımı açmıştım ki Derin paravanın arkasından çıktı. Doktor bana göz kırpıp ona döndü. Sır mı paylaşayım? Onunla mı? Yok artık.
" Yazdın mı tatlım? Ver bir bakayım. "
Derin defteri masaya adeta fırlatırcasına bıraktı ve birkaç adım geri gitti. Doktor kağıda bakarken ben de Derin' e bakıyordum.

Derin
Alt dudağımı dişledim ve konuşmasını bekledim. Kaşlarını çatmış yazdıklarımı okuyordu. Sonra başını kaldırıp bana baktı.
" OKB de var sanırım. "
OKB? Elindeki defteri bana çevirdi ve karaladığım yerleri işaret etti.
" Bunları neden karaladın? "
Gözlerimi kısa biran sayfadaki karalanmış satırlara diktim.

Hazar
Kaşlarımı kaldırmış doktorun işaret ettiği karalamalara bakıyordum. Alt alta yaklaşık yedi satır karalanmıştı. Aynı cümleleri tekrar tekrar yazıp karalamasının ne gibi bir açıklaması olabilirdi ki? Doktorun sesini duyunca gözlerimi yeniden Derin' e çevirdim.
" Elin titrediği için mi? "
Derin utanarak başını eğince derin bir iç geçirmemek için kendimi tuttum. Sosyal Fobi'ye bir de Obsesyon mu eklenmişti? Harika.
" Serotoninin işlevsel bozukluğundan kaynakalanması muhtemel. İlaç tedavisi uygulayacağız. Yaklaşık olarak on hafta sonra ilaçların etkisini görmeye başlarsın. Başlarda mide bulantısı uyku problemi gibi bir takım yan etkiler yapar fakat zamanla vücut alışır. Normal koşullarda dokuz ile on iki ay arasında tedavi tamamlanmış olacaktır. Bunun yanında Bilişsel ve Davranışçı Terapi uygulayacağız. Merak etme. Sosyal Fobi aşılamayacak bir şey değil. "

OKB* : Obsesif Kompulsif Bozukluluk. Belli şeyler konusunda takıntılı olma durumu.
Serotonin* : İnsanda canlılık, zindelik, mutluluk hissi veren bir nörotransmitterdir.

AYRIKOTUOnde histórias criam vida. Descubra agora