10.

9.2K 453 17
                                    

Merih
Onu öyle karşımda görünce aptallaştım. Onu bu saate kolunda Hazar'la böyle kalabalık bir yerde görmeyi beklemiyordum doğrusu. Beni görünce yine kaçtı. İşte bu belki de tüm gece boyunca mantıklı ve tutarlı olan tek hareketiydi. Mantığı konusunu çok kurcalamıyorum. Beni görünce kaçmak gibi bir eğilimi var ve konuşursa ilk soracağım şey de muhtemelen bu olacak. Ama kafamı en çok kurcalayan da Hazar' ın onunla ne işi olduğu. Neden bu kadar ilgileniyor onunla? Ve neden Titrek onun yanındayken daha rahat? Bunları ona sormalı mıyım emin değilim. Gerçi zaten sorularıma cevap da alamıyorum. Ne hoş. Bu kız neden bu kadar dikkatimi cezbediyor onu da bilmiyorum. Sanırım baya bir işsizim. Pazartesi günü konuşturabilirim umarım. Aman neyse ne banane!

Derin
Eve geldiğimde kapıyı annem açtı. Kaşlarını çatmış bize bakıyordu.
" Neredeydin?"
Ben hiçbir şey demeden içeri girince Hazar konuştu.
" Yarın sabah Derin'i babamın yanına götürmek istiyorum. Bir sakıncası var mı? "
" Ne için? "
" Şu titremelerinin nedeninin sağlığıyla alakalı olmasından endişeleniyorum."
Evet doğru duydun anne. Biri sonunda benim için endişeleniyor. Annem dönüp bana bakınca gözlerimi devirdim. Bakma bana. İstemediğimi söyledim ama dinlemiyor.
" Titremeler? "
Hazar'ın kaşları şaşkınlıkla yukarı kalkınca içimdeki gülme isteğine engel olamadım. Hazar bu kez de sesli sesli gülüyor olmama şaşırdı. Gülerek merdivenlere yöneldim ve ilgisiz annemle şaşkın Hazar' ı başbaşa bırakıp yukarı çıktım.
***
Ertesi sabah annem ısrarla yapmamasını söylememe rağmen YİNE dürterek hatta omzumu deşerek uyandırdı. Uyurken dürtülmek istemiyorum. Dürtüldüğümde agresif kalkıyorum neden bu kimsenin umrunda değil?! Yine homurdanarak kalktığımda nihayet elini çekti.
" Hazar aşağıda. Kalk da hazırlan."
" Geldi mi?!"
Bu kadar kararlı olduğunu görmek yine yeni yeniden beni hiç şaşırtmadı. Bu harika(!) Annem çıkmadan gardırobumun kapağını açtı ve ne giyeceğime karar verdi. Her zamanki gibi! Giymem için çıkarttığı şeyleri görünce itiraz etmek için ağzımı açtım fakat susturdu.
" Çabuk in."
Sonra odamdan çıktı. Ve ben bir kez daha bağırmamak için yastığımı ısırdım. Sonra kalkıp tıpış tıpış giymemi istediği kırmızı gömlekle kotu giydim ve siyah deri ceketimi de alıp aşağı indim. Bence bunun altına giyilmesi gereken şey siyah kottu. Mavi değil! Hatta bence her şeyin altına siyah kot giyilmeli. Postallarımı elime alıp kapıyı açtığımda annem de salondan çıktı.
" Evladım çıkmadan haber versene çocuğu bana mı bırakacaksın?"
Evladım mı? Hiç annemlik bir kelime değildi. Düşüncelerimi Hazar'ın sesi böldü.
" Günaydın."
Yok ben almayayım. Hemen önüme döndüm ve kırmızı çoraplı ayaklarımı (annemin bir de uyumlu çorap takıntısı vardı) postallarımın içine sokup bahçeye doğru ilerledim. Hazar da peşimden çıktığında annem dikkatli olmamızı istemeyi lütfedip kapıyı kapattı. Arabanın kapısını açıp yerleştiğimde Hazar üçüncü şaşkınlığını yaşıyordu. Ne? Ellerim tutuyor çok şükür. O da yanıma yerleşip arabayı çalıştırdı. Yol boyunca tek kelime etmedi. Aslında yanımda beni anlayan birinin olduğunu bilmek beni biraz olsun rahatlattı. Keşke annem de azıcık anlamaya çalışsaydı. Hastanenin otoparkında park edip durduğumuzda kapıyı açıp dışarı çıktım ve Hazar'ın da çıkmasını bekledim. O da çıkınca yan yana yürümeye başladık. Yan yana dediğime bakmayın aramıza dört kişi çok rahat sığardı. Bu mesafeyi ben istemeden sağlamıştı. Bu yüzden ona minettardım. Nihayet Hakan Karaca yazısını gördüğümüzde Hazar kapıyı tıklatıp içeri girdi. Hakan bizi görünce ( Bu arada ona ismiyle hitap etmemi o istemişti fakat ben ona kendi içimden hitap ediyorum ) ayağa kalktı.
" Hoşgeldiniz. "
Sıkılarak gözlerimi postallarıma diktim.
" Derin'cim. Bugün nasılsın? "
Yine aynı saçma soru. Yahu adam bugüne kadar hiç cevap verdim mi de bu soruna bugün nasıl olduğumu merak ediyorsun? ' Önceki günkü gibiyim. 'Desem nasıl olduğumu anlayacaksın sanki. Bok.
" Hazar bana titrmelerin olduğunu söyledi. Nasıl titremelerden söz ediyoruz? Mesela nerede başlıyor? Şiddeti ne? Daha çok ne zamanlarda hissediyorsun? "
Soruları arka arkaya sıralarken bana yaklaşmıştı. Kendimi geri geri gitmemek için zor tutuyordum ki elini omzuma koyunca bende kayışlar koptu tabi. Biranda bacaklarımın zonklamasıyla arkaya doğru adeta uçtum. Adımlarım o kadar sarsaktı ki sırtımı arkamdaki duvara çarptığımda acıyla inleyerek dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerim yine kontrolsüzce titriyordu.
" Derin? İyi misin? Şekeri falan mı düştü? Kahvaltı yaptın mı? "
Yeniden bana hamle yaptığında Hazar onu kolundan tuttu.
" Başkaları kendisine bu kadar fazla yaklaşınca böyle oluyor. "
Hakan kaşlarını kaldırarak geriye birkaç adım attı.
" Sanırım Sosyal Fobisi olan genç bir kızımız var. "
***
Psikiyatri bölümüne girişimi yaptırdığımda Sosyal Fobinin tedavi edilir bir şey olduğuna bir türlü inanamıyordum. Birkaç ilaç ve biraz terapi ile mi aşacaktım şu titreme ve kekelemeleri? Kızarıp nefessiz kalmayı saymıyorum bile. Hazar adımı seslendiğinde oturduğum yerden kalkıp yanına gittim. Tamam pek yanı sayılmaz da o civarlarda bir yere işte.
" Sıra geldi. Hadi. "
Birlikte içeri girdiğimizde ellerim yine görevine başlamıştı.
" Buyrun lütfen. Oturun. "
İşaret ettiği yere oturdum.
" İsminiz? "
Dudağımı ısırarak Hazar' a baktım. O da hemen cevapladı.
" Derin. İsmi Derin. "
" Kendisi neden cevaplamıyor? "
" Eh biz de onun için buradayız. "
***

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now