48.

4.6K 235 8
                                    


( Multimediada Derin var.)

Hazar

Derin, kanepede uzanmaya devam ederken ben de elimdeki bıçakla salamı kesiyordum.

" Gel de bana yardım et. "

Gözlerimiz buluştu. Hiçbir şey yapmak istemediğinin farkındaydım fakat öylece yatıp düşüncelerinin altında boğulmasına göz yumacak değildim. Mahcup tavırlarla doğruldu ve ayaklarını sürüyerek yanıma geldi.

" Ne yapacağım. "

" Şu sağ alt dolapta market poşetleri olacak. Birinin içinde acı sos olacaktı. Sever misin? "

Başını hafifçe sallayıp çömeldi ve dolabın kapağını açtı.

" Bugün yemekten sonra süper markete gidelim. Sana pantolon alacaktık almadık hala. "

Başını kaldırıp bana baktı ve sıkıntıyla mırıldandı.

" Gerek yok. İyiyim ben böyle. "

Kalabalığa çıkmak istemediğini fark ediyordum ve doktorun da dediği gibi onu yavaş yavaş sosyalleştirmeliydim.

" Dün çok ıslandın. Daha da üşütüp hasta olmana izin veremem. Hem birkaç kitap da alırız? "

Biran kitap teklifimi duyunca gözleri ışıldadı fakat sonra yine söndü.

" Sen alsan? "

" İki saat önce sos istemiştim? "

Derin bir iç geçirerek market poşetini karıştırmaya başladı...

Derin

Arabayı süper marketin önünde durdurduğunda yalvaran gözlerle ona baktım.

" Hey hadi, zaten çok kalabalık değildir. "

Diyerek kapısını açtı ve arabadan indi. Ben arabadan inmek istemeyince benim kapımı da açtı ve elini uzattı. Önce onun kararlı eline, sonra da kendi titrek elime baktım ve yeniden yalvaran bakışlar gönderdim.

" Derin'cim hadi. "

Tüm nefesimi dışarı verirken açtığı kapıdan çıktım. Montumu dün gece ıslattığım için bugün bana kendi montunu vermişti ve muhtemelen beni bile üşüten bu soğuk hava onu donduruyordu. Fakat dışarıdan bakan biri aklından şüphe edip havayı kontrol edebilirdi.

" Hadi gel. "

Sesiyle kendime geldim ve tutarsız adımlarla peşine takıldım. İnsan kendi ayaklarına takılır mıydı? Ben takılırım. Yere yapışmak üzereyken dengeyi kurdum ve yavaşça doğruldum. Hazar çıkardığım sese dönmüş ve derin bir iç geçirmişti. İçinden 'aptal' dediğini duyar gibiyim. Kolunu omzuma attı ve birlikte ilerlemeye başladık. Aslında bu pek de normal bir durum değildi. Yani tamam. Hazar'layken lanet olası titrememelerim kendini uyku moduna alsa da Hazar'ın böyle yakın durmasına tepki vermemem ve onun daha önce kimseye davranmadığı kadar bana yakın davranması normal değildi. Beynim yeniden ' Biz şimdi ne oluyoruz? ' sorusunu algılarıma gönderirken dikkatimi başka yerlere vermeye çalıştım fakat soru zihnimde öylece duruyordu. Hatta kollarını göğsünde kavuşturmuş, topuklarıyla zihnimi tepiyordu. Süper marketin kapısına geldiğimizde soru biranda buhar olup uçtu. Çünkü tüm vücudum bir panik dalgasına kapılmıştı. Hazar titremeye başladığımı fark edip omzumdaki kolunu daha da sıktı.

" Sorun yok. Sadece birkaç parça şey alıp döneceğiz. Kimse bizle ilgilenmeyecek. Herkes kendi işinde."

Kapıdan girdiğimizde onun bana söylediklerini ben de kendime tekrarlayıp duruyordum. Hazar beni sola yönlendirdiğinde hızlıca etrafıma bakındım. Pek kalabalık değildi. Kasada bekleyen biri orta yaşlarda bir kadın diğeri ellilerinin üstünde bir adam; içecek reyonunda genç bir kız; kitap reyonunda liseli olduğunu düşündüğüm bir çocuk ve kıyafet reyonunda yirmi beşlerinde gösteren bir çocuk daha. Göz göze geldiğimizde başımı eğdim. Hazar o sırada benden ayrılmış pantolonu aldığı rafa bakınmaya başlamıştı. Başımı yeniden kaldırdığımda hala bana baktığını fark ettim ve bu utançtan yerin dibine girmeme neden oldu. Gözlerimi kaçırmaya çalışsam da başaramıyordum. Kabak gibi ortadaydım ve saklanabileceğim hiçbir yer de yoktu. Gözleriyle beni baştan aşağı süzdükten sonra yeniden gözlerime baktı. Gülümsediğine yemin bile edebilirdim! Evet. Anlık bir şey de olsa dudağı kıvrıldı! Panik içerisindeki utanç ritüelimi Hazar'ın sesi böldü.

" Bu olur mu? "

Gözlerimi adamdan alıp onunkilere diktiğimde Hazar'ın da yüz ifademi çözmeye çalıştığını gördüm ki sağ taraftan bir ses geldi. Tok, erkeksi bir ses.

" Olur. "

Biran dağları devirecek şiddette bir utançla ona döndüm ve öylece kaldım. Ben öylece kalsam da Hazar pek de tepkisiz kalacak gibi durmuyordu. Biranda adama döndü. Gözlerimi ona diktiğimde pantolonu tuttuğu yumruğunu sıktığını fark ettim. Ve aklıma beni konuşturmaya çalışan sarışın çocuğa vurduğu gelince irkildim bir kez daha. Hayır. Bir kez daha bunu kaldıramazdım.

" Hazar.. "

Dedim titreyen bir sesle. Hazar da karşımda duran uzun boylu adam da bana dönmüştü. Yutkunurken gözlerimi onunkilere diktim. Lanet olsun neredeyse gözlerim bile titreyecekti!

" Gi-de-lim. "

Hazar yeniden adama döndü ve bana bir ömür gibi gelen bir süre boyunca tehlikeli ve yoğun bakışlar attı. Hazar'ın bakışları kesinlikle yoğundu. Bunu nasıl başarabildiğine anlam veremiyordum çoğu zaman. Bir kez daha yutkundum. Suratımın cayır cayır yandığını hissediyordum ve bu hiç de iyi şeylere alamet değildi. Kulaklarımdaki uğultular beni bir kez daha sağır etmeye yeltendiğinde bağırdım.

" Hazar! "

Titreyen sesimle adını haykırırken kime duyurmaya çalışıyordum sesimi bilmiyorum. Uğultudan başka bir şey duyamayan kendime mi, yoksa gözleri dönmüş Hazar'a mı? İkincisineyse şayet, duyurmuştum. Bana yeniden baktı ve elinin gevşediğini gördüm. Bakışları yavaş yavaş yumuşarken elindeki kotu bırakmadan yanıma geldi ve kolunu belime dolayıp beni kasaya doğru sürüklemeye başladı. Bunu yaparken omzunun arkasından arkamızdaki adama tehdit dolu bir bakış göndermeyi de ihmal etmemişti...

Arabadan inip ağaçların arasında ilerlemeye başladığımızda bacaklarım hala tam olarak kendinde değildi. Göz ucuyla Hazar'a baktım. Hadi benim bacaklarım problemliydi. Onun nesi vardı? Bir saatlik yol boyunca insan biraz olsun gevşemez miydi? Çenesi dakikalardır kaskatıydı ve aklında dönüp duran o 'gerici' düşünceleri merak etmeye başlamıştım ki biranda ayaklarım yeniden birbirine dolandı ve yere yapıştım. Beynimin tepe taklak olduğuna yemin bile edebilirdim! Hazar biranda bana dönünce bir süre görüntünün netleşmesini bekledim sonra dudaklarımın arasından acı dolu bir nefes çıktı. Hazar endişeyle bana doğru gelirken gözlerimi yumdum ve beynimin yerini bulmasını bekledim. Midem deli gibi bulanıyordu. Neyim vardı böyle? Hazar'ın nefesi yüzüme vurunca irkilerek açtım gözlerimi. Yüzüme doğru eğilmişti.

" İyi misin? "

Kirpiklerimi kırpıştırdım. İyi miydim? Hayır.

" Midem.. çok kötü.. "

Kolumu nazikçe ama güçlü bir şekilde kavradı ve doğrulttu.

" Çıkartacak mısın? "

Başımı hızla iki yana salladım. Bu düşünce utanmama neden olmuştu. Sonra biranda zihnim midemi daha da dürtüklemek istercesine o ana döndü. Merih'in yanında çöp kovasına kustuğum ana. Biranda yüzümü buruşturunca Hazar endişeyle konuştu yeniden.

" Derin? İyi misin? Temiz hava iyi gelir. Derin derin nefes al. Sen.. bekle burada sana su getireyim. "

Kolumu yavaşça bırakıp koşarak yanımdan ayrıldığında ayaklarımı ilerletmeye çabaladım. Ama bu daha da fenalaşmama neden oldu. Midem biranda kasıldı ve ben refleksle önüme eğilip midemde ne varsa çıkarttım. Dakikalarca öğürdükten sonra dizlerimin üstüne çöktüm ve balon gibi büzüşen ciğerlerime hava dolması için çabaladım. Bedenimi geri geri sürüklerken, kokudan uzaklaşmaya çalışıyordum. Kesik kesik ve hızlı nefesler alırken durdum ve gözlerimi yumdum. Neyim vardı böyle? Bedenimi daha fazla dik tutamayacağımı anladığımda kıvrıldım ve ellerimi başımın altına koyup halsizliğime yenildim...

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now