55.

4.2K 256 11
                                    

Derin

Daha ilk teneffüsteydik ve ben gün boyu bana bakıp fısıldaşan insanlara nasıl katlanabileceğimi bilmiyordum. Bir yanım kalkıp gitmek konusunda kararlıyken diğer yanım bu bacakla nereye diyordu. Belki biraz dişimi sıkarsam, Müzik Odası'na kadar gidebilirdim. Nasılsa öğle arası zili çaldığında Merih'in zoruyla oraya gitmeyecek miydim? Defterimi çantama yerleştirdim ve derin bir nefes alarak ayağa kalktım. Zil birazdan çalacaktı ve ben sınıfa girmeye çalışanların arasında kalmak istemiyordum. Çantamı sıramdan aldım ve dişlerimi sıkarak ilk adımımı attım. Sol bacağım diğerine göre biraz daha iyiydi ama yine de kaldırırken güçlük çekiyordum. Birkaç adım sonra dayanamayacağımı fark ettim ama arkamı da dönemedim. Sınıftakilerin bana baktığını hissediyordum ve bu biranda vücudumun ısınmasına neden oldu. Yutkundum. Titreyen ellerimi yumruk yaptım ve kendimi bir adım daha atmaya zorladım. Bugün beni sınıfa da Merih taşımıştı. Beni yeniden kucağına almak istemişti ama ben dayanabileceğim konusunda diretmiştim ve belime sarılmakla yetinmişti. Bizi o şekilde görenler elbette ki olmuştu ama sınıftakilerden biri görmüş müydü bilmiyordum. Gördüyse de şuan halime acıyor olmalıydı. Bu daha da utanmama neden olduğunda bacağıma inanılmaz bir acı saplandı ve bacağım döndü. Ben yerle bütünleşmek üzereyken biri kolumu kavradı. Nefes nefese başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Beni ifadesiz bir suratla doğrulttuktan sonra kolumu bıraktı.

" Nereye? "

Başımı eğdim. Kekelemek istemiyordum ama nereye gittiğimi söylemezsem gidemeyeceğimi de biliyordum. Beni burada öylece bırakır mıydı ki? Sabırsız bir şekilde iç çektiğinde fısıldadım.

" Müzik Odası.. "

Ben daha cümlemi bitiremeden beni kucağına aldı ve sınıftan çıkarttı. Sınıftan bir gürültü yükseldiğinde ellerimi yüzüme kapattım. 'Lanet olsun lanet olsun lanet.. ' Durduğumuzda ellerimi indirdim. Tek elini üzerimden çekti ve kapıyı açtı. Beni içeri sokarken hızla içeriye bakındım ve boş olduğunu görünce derin bir nefes aldım.

" Nereye bırakayım? "

Benden cansız bir varlıkmışım gibi söz etmesi huysuzlanmama neden oldu ama homurdanmaktan başka bir şey yapamadım.

" Tabure. "

Beni ilerideki tabureye kadar taşıdıktan sonra bıraktı ve hiç bir şey demeden arkasını dönüp dışarı çıktı. Kapıyı çektiğinde kaşlarımı çattım. Bu kadar kaba olmayı nasıl başarıyordu? Tabureye yavaşça oturdum ve çantamı sırtımdan çıkartıp yere bıraktım. Ee şimdi ne yapacağım burada dört saat? Tüm nefesimi dışarı verirken gözlerim piyanoya çarptı. Keşke oraya oturtmasını isteseydim.. Kapı gürültüyle açılınca irkilerek kapıya döndüm. Merih biranda içeriye daldı ve hızla etrafa göz attı. Sonra öfke saçan gözleri benimkilerle buluştu. Nefesimin kesildiğini sandım.

" Nerede o?! "

" K-kim? "

Kekelemekten nefret ediyorum!

" Özgür. "

Tükürürcesine telaffuz etmişti. Biran utanarak gözlerimi kaçırdım. Ne yani? Dedikodu bu kadar hızlı mı yayılmıştı? Kapıyı sertçe kapattı ve bana doğru gelmeye başladı.

" Nerede dedim! "

Bir kez daha irkildiğimde sesimin titriyor olmasını umursamadan cevap vermeye çalıştım.

" Gitti.. "

" Ne işin var senin onunla! "

Gözlerimi yumdum ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir işim yok ki..

" Derin! "

Yine ses çıkartmadığımı görünce daha çok öfkelendi.

" Sen beni çıldırtacaksın! Cidden! Kızım senin ne işin var onunla! "

Gözlerimi aralarken kendimi geri çekmiştim fark etmeden.

" Derin. "

Dedi sakinleşmeye çalışarak.

" O çocuğu etrafında görmek istemiyorum. Duydun mu beni? "

Başımı hafifçe kaldırıp benimkilere bakan gözlerine diktim gözlerimi.

" Korunman gereken bir durum olursa ben korurum. Taşınman gerekirse ben taşırım. Birileri sana bulaşıyorsa ben hallederim. Duydun mu beni? Ben yaparım. Başkasına ihtiyacın yok! "

Kirpiklerimi kırpıştırdım ama gözlerine bakmaya devam ettim. Kalbimin sesinden söylediklerini zor işitiyordum.. kalbim neden bu kadar hızlıydı? Gözlerini benimkilere sabitledi ve nefesini düzene sokmak için bekledi. Omuzları önüne düştüğünde fısıldadı.

" Duydun mu? "


Merih

Gözlerimin içine ilk defa bu kadar uzun bakıyordu ve bu tüm dengemi alt üst etmişti. Neyim vardı yine? Neden gözlerimi ayıramıyordum gözlerinden? Bir daha bakmazsa diye mi korkuyordum? Bakmaz mıydı? Yutkundum. Ona saatlerce bakabilirdim. Gözlerine.. Gözlerinin bu kadar güzel olduğunu ilk defa fark ediyordum. Upuzun kirpiklerinin çevrelediği kahverengi gözler.. Teni ne kadar da beyazdı. Sanki beyaza adını ona bakarak koymuşlardı. Bir de saçları.. simsiyah parlak saçları.. Gür ve altlara doğru dalgalanan, beyaz tenini daha da ortaya çıkartan harika saçları.. Saçlarını uzatma kararı mı almıştı? Haftalardır ona ilk defa bu kadar dikkatli baktığımı fark ettiğimde kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalktı. Gözlerini kaçırdığında biranda kendime gelir gibi oldum ve arkamı dönüp tabureyi çektim. Otururken yeniden ona baktım. Ellerini inceliyordu. Yutkundum.

" En büyük hayalim neydi biliyor musun? "

Biranda konuyu değiştirmem onu şaşırtmıştı. Gözlerini yeniden benimkilere dikti.

" Hani.. küçükken hep gelecekte ne olmak istediğimizi hayal ederiz ya.. " gülümsedim " benim hayalim iyi bir baba olmaktı. "

Kaşlarının kalktığını gördüm.

" İyi bir baba.. çocuklarıyla ilgilenen bir baba.. onlarla oyunlar oynayan, onlarla vakit geçiren bir baba.. dertlerini dinleyip, onların daima arkasında duran bir baba.. eline para tutuşturup her şeyi hallettiğini zannetmeyen bir baba.. çocuğuna en iyi koşulları sağladığında bir bok olduğunu sanmayan bir baba.. eve her gün geç gelip her sabah erkenden gitmeyen bir baba.. eşinin eline sınırsız bir kredi kartı verince kendini koca zannetmeyen bir baba! Eşini sekreteriyle aldatmayan bir baba! "

Biranda ayağa kalktığımda söylediğim şeylerin yeni yeni farkına varıyordum. Elimi saçlarımın arasından geçirdim ve arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

" Hazar'ı göndereceğim. Seni alsın. "


AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin