4.

12.5K 482 25
                                    

Derin

( Gece - İyileşmiyor ' u dinlemenizi tavsiye ederim. Parçada geçecek. )
Şuan içinde bulunduğum durum beni bile şaşırtıyordu. Şarkıyı yeniden söylememi söyleyip durduktan sonra söylemeyeceğimi anlayınca pes etmişti.
" Derdin ne senin? Hem buraya gelip eşyalarımı karıştırıyorsun. Hem de yeniden söyle dediğimde ağlamaya başlıyorsun. "
Bu sözlerin üzerine hızla ayağa kalkıp çıkmaya yeltenmiştim ama yine kolumu kavrayıp durdurmuştu.
" Hiç bir yere gitmiyorsun. Şimdi ben söyleyeceğim sen dinleyeceksin bak bakalım nasıl söyleniyormuş. "
Beni baterinin arkasındaki tabureye oturttu. Sonra gayet rahat tavırlarla gitarını eline aldı. Mikrofonun da yerini ayarladıktan sonra gözlerini gözlerime dikti ve söylemeye başladı. Ve hala söylüyor. O gözlerini benimkilere diktiğinde ben de aynı hızla başımı eğdim. Ama ısrarla bakmaya devam etti. Tamam sesi harika olabilir. Ama bu çok rencide edici. Hadi ama! Ben gitmek istiyorum! Başımı kararlılıkla kaldırmamla göz göze gelmemiz bir oldu ve yeniden indirdim. Ellerim yeniden titremeye başlamıştı. Ağlama Derin. Hayır. Hayır. Olmaz. Bu defa değil.
" Çık karşıma düşman gibi.
Aç kalbimi bak ruhuma
İyilesmiyor iyilesmiyor
Hep yara bere senden sonra... "
Ellerimi yumruk yaptim ve dizlerimin arasına sıkıştırdım.
" Ne kaldı bir önceden ya da bir sonradan?
Seni bana sayıklayıp duran çocukluğumdan.. "
Soluğum yine hızlanmıştı işte. Kendime engel olamıyordum. Kim bilir suratım ne haldeydi? Dişlerimi alt dudağıma geçirdiğimde bitti. Bitti.
" Böyle söyleyeceksin. "
Yutkundum. Beni utandırmaktan zevk mi alıyordu?
" Sıra sende. "
Biranda başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gayet ciddi ve ısrarcıydı. Lanet olsun!
" Beklemekten zevk alıyormuş gibi mi gözüküyorum?"
Gözlerimi sıkıca yumdum.
" Konuşsana aptal şey dilini mi yuttun! "
Gözlerim yeniden yanmaya başladığında ayağa kalktım ve ona bakmamaya çalışarak kapıya koştum ama beni kapıda yine yakaladı.
" Derin."
Kolumdaki elini düşünmemeye çalıştım. Bacaklarım yine titremeye başlamıştı.
" Bu yılki yarışmaya benimle katılacaksın."
" Ne?! Hayır! Asla! " diye bağırmamla utanıp kapıya yapışmam bir oldu.
Kaşlarını çattı.
" Tüm okula şarkı söyleyecek kadar cesursun ama şurada bir tek ikimiz varken söyleyemiyorsun? "
Gözlerimi yumdum yeniden. Artık titremelerime engel olamıyordum.
" Benden korkuyor musun? "
Gözlerimi açtığımda yaşlar süzüldü yanaklarımdan.
" Korkuyorsan bana ait olan şeyleri kullanmamalıydın. O yarışmaya katılacağız. İstesen de istemesen de. Ve sen her öğlen buraya çalışmaya geleceksin. "
" Hayır." dedim inlemeye benzer bir sesle.
" Derin! "
Biranda irkildim ve kolundan kurtulup kapıyı açtım. Koşarak uzaklaşırken arkamdan bağırdı.
" Neyin peşinde olduğunu bulacağım! "
...
Okuldan ayrılmak için bahçeye çıktığımda herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum. Sanki herkes bana bakıyor ve' İşte aptal aptal şarkı söyleyen kız bu!' Diyorlardı. 'Merih' in canını sıkan salak bu!'... 'Şimdi ne bok yiyecek acaba? ' Bacaklarımım titremesini görmezden gelip hızlandığım sırada çocuğun teki kolumu kavrayıp durmama sebep oldu. Biranda yüzüm alevlendi. Hemen gözlerimi kaçırdım ama kolumu elinden kurtaramadım. Sarışın çocuk hala ısrarla bana bakıyordu.
" Selam. "
Selam? Selam mı? Allah' ım nolur güç ver. Biranda kolumu çektim ama bırakmadı.
" Hey agresifleşme. Sadece konuşmak istiyorum. "
Başımı diğer tarafa çevirdim ve yutkundum. Gitmeliyim. Ağlamaya başlayıp daha da rezil olmadan gitmem gerek.
" Konuşmayacak mısın? "
Ben tepki vermeyince elini çeneme koyup yüzümü kendine çevirdi. Biranda tüm vücudum titremeye başladı. Çenemdeki elinden kurtulmak için başımı sert bir şekilde çektim. Tüm vücudumun gerildiğini hissediyordum.
" Hadi ama kızım! Seni konuşturabilirim diye sınıftakilerle iddiaya girdim! Yardımcı ol! Konuşabildiğini biliyorum. Hadi bir şeyler de herkes bize bakıyor. "
Herkes- bize- bakıyor- herkes! Biranda gözlerim doldu.
" Konuşsana! Canını yakmamı mı istiyorsun! "
Diye bağırınca irkilerek gözlerimi yumdum. Sonra çocuk kolumu bıraktı. Çıkan gürültüyle gözlerimi araladığımda Hazar sarışın çocukla tartışıyordu.
" Siktirin gidin lan! "
" Sanane be! Sen kimsin?! "
Nefes almaya çalışarak etrafıma bakındım herkes bize bakıyordu gerçekten de. Herkes! Biranda koşmaya başladım. Koşarken hıçkırıyordum.
...
Merih
Enes koluna yapışıp onu rahatsız etmeye başladığında bir süre tepkisizce neler olacağını izledim. Bu kız çok garipti. Fazla utangaç ve sessiz. Hoparlörle okula şarkı söyleyen bir utangaç. Onda ilginç ve bir o kadar da sinirimi bozan bir şeyler vardı ama hala ne olduğunu çözememiştim. Sesinin de kendisi gibi titrek olduğunu söylediğimde aslında doğruyu söylemiyordum. Sesi iyiydi. Fazla iyi. Şarkıyı ilk duyduğumda şaşkınlıkla kalakaldım. Okulda böyle bir ses olduğunu nasıl bilmezdim? Daha önce neden gelmemişti ki gruba? Belki de benden çekiniyordu. Açıkçası çekinmesi de gayet normaldi çünkü konu müzik olunca her şey kusursuz olmak zorundaydı. Öyle ben sesime güveniyorum, herkes severek dinliyor deyip de grubun solistliğini falan yapamazdı kimse. Kaç yıllık itibarımı aptal bir kız için yerle bir edecek değildim. Bu yüzden de yarışmalara iki senedir hep kendim katıldım. Bu senede de kendim katılacaktım ki onu duydum. Sesi öylesine kusursuza yakındı ki. Ne olursa olsun onu yarışmaya sokmalıydım. Ben de korkutma yoluna başvurdum. Buna kendisi sebep oldu. Hadi ama o kadar kötü biri değilim. Bu kızın olayı ne bilmiyorum ama çözeceğim. Enes onunla uğraşmaya devam ettiğinde ' Bu kadar yeter.' demek için harekete geçmiştim ki Hazar geldi ve onları bu saçma sapan küçük düşürücü durumdan kurtardı. Aslında iş bana kalmadı diye bir yandan sevinirken - bilirsiniz işte dedikodulara meze olmak istemem hem de o Titrek için- bir yandan da şaşırdım. Hazar ve centilmenlik? Hadi ama çok saçma. Çilek reçeliyle turşu kadar. Ya da Pamuk prensesle yedi cüceler. Bu ikiliyi - aslında sekizli - hep saçma bulmuşumdur...

Derin
Eve girer girmez kendimi yatağıma attım ve canım çıkana kadar ağladım. O okula devam etmem artık imkansız. Bunu bir şekilde anneme anlatmak zorundayım ama nasıl? Bugüne kadar sırf okula gelip de beni rezil etmesin diye başarı listesine bile girmedim. Sınavlara girip geçecek kadar not alıp gerisini çözmeden bırakırım hep. Ne çok kötü oldu notlarım ne çok iyi. Ne kadar görünmez biri olursam o kadar iyiydi benim için. Varlığımla yokluğum bir olsundu. Anneme okulumu değiştirmek istediğimi mantıklı bir sebeple açıklamak zorundaydım. Mantıklı ve geçerli ama kesinlikle doğru değil. Zira ona Merih'ten söz etsem okula gelir önce onunla, sonra öğretmenimle, sonra müdürle, en son da onun ailesiyle konuşur beni iyice alay konusu ederdi. Yapmadığı şeyler de değil. İlkokulda sıra arkadaşımın saçımı çektiğini öğrendiğinde ertesi gün benimle okula gelip onu azarlamıştı. Sonra da öğretmenimle konuşup sıramı değiştirtmişti. Bir keresinde de sınıf birincisi olamadığım için okula gelip öğretmenimle konuşmuştu. Ertesi yıl da beni döve döve çalıştırtmıştı. Tüm sınavlarımdan tam puan almazsam döveceğini söylemişti. Yapmıştı da. Bir fen yazılısından dört puan eksik aldığım için tüm gün sınıfta ağladığımı hatırlıyorum. İçimi fenalık basınca yatakta doğruldum. Ona kesinlikle Merih'ten söz edemezdim. Hatta ona okul değiştirmeme sebep olacak ama onun okula gelmesine mani olacak bir şey de söyleyemezdim. Çünkü öyle bir şey yoktu. Ben rezil olmak için mi doğdum?

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now