103.

2.8K 148 93
                                    

Multimedia: Hayal Gürbüz.

Derin

Annemin basamakları çıkan adım seslerini duyduğumda çıkarttığım tişörtü hızla geri giydirdim ve önümdeki valizin içindeki kazaklardan birini Rüzgar'ın eline tutuşturup gözlerindeki yaşları sildim. O esnada annem odanın kapısına varmıştı.

" Rüzgar burada mı? "

Gardırobun kapısını örtüp bizi açığa çıkarttığımda,

" Valizimi boşaltıyoruz. " dedim düz bir sesle.

Bize şüpheci gözlerle bakarken " Küveti doldurdum. " dedi.

Hemen arkamdaki Rüzgar'a dönerken konuştum.

" Tamam getiriyorum şimdi. "

Annem odama şöyle bir baktıktan sonra arkasını döndü ve çıktı.
Tuttuğum nefesi dışarı verirken Rüzgar da alt dudağını ağzına yuvarlamış bana bakıyordu.
Ona belli belirsiz bir tebessüm yolladığımda bir kez daha bacaklarıma sarıldı.
Bu kez tutukluk yapıp odun odun beklemek yerine ben de eğilip ona sarılmıştım.
Minik elleri boynuma dolandı ve oradan da saçlarıma çıktı. O küçücük parmaklarıyla saçlarımı okşarken boğazıma bir yumru oturmuş kalmıştı.
Bu neydi böyle? Şefkat mi besliyordum ona? Peki ya onun kısalan saçlarımı sanki fark etmişçesine okşuyor oluşu da neyin nesiydi? Kollarımın altındaki minik bedeni şaşkınlıkla kavrarken yutkundum.
Çocuklar gerçekten de her şeyi hisseder miydi?
Öyleyse şu an hissettiğim şeyleri de hissetmeliydi. Çünkü ben dile getirebilecek kabiliyete sahip değildim.
Sanırım biz artık bir takım olmuştuk...

Düşüşüyle çoktan barışan yok mu?

Yaşamaktan sıkılıp yarışan yok mu?

***

Merih heyecanla basamakları koşarak çıkarken aldığı güzel haberi Hazar'a yetiştirmenin telaşındaydı. Okula başlayalı iki ay olmuştu fakat Hazar'la kardeş gibi yakın olmuşlardı. Ve şimdi bu harika haberi de elbette ilk onunla paylaşacaktı. Birlikte harika bir grup kurabilirlerdi. Koridoru nefes nefese geçip sınıfa daldığında onu yine sırasında telefonunun başında buldu ve seslendi.

" Hey Hazar! "

Hazar başını kaldırıp kendisine baktığında çoktan yanına varmıştı. Ellerini diz kapaklarına koyup nefesini düzene sokmaya çalışırken hırıltılı bir şekilde öksürdü.

" Ne oluyor oğlum? " diye sordu yapılı çocuk.

Merih karşısındaki boş sıraya oturur oturmaz anlatmaya başlamıştı.

" Müdürün yanından geliyorum. " soluklandı " Müzik grubu kurmamızı istiyor. Liseler Arası Müzik Yarışmasına katılacakmışız!"

Hazar'ın gözleri biranda parlamıştı.

" Sen ciddi misin? " diye sordu gür sesiyle ve tüm sınıf onlara döndü.

O ikisi erkekçe birbiriyle şakalaşırken sınıftakiler de kendi hallerine dönmüşlerdi. Sonraki üç ders saati grubu kurmaya yönelik konuşmalarla geçti. Teneffüslerde yan sınıflardan müzik aleti çalabilen birkaç çocukla da anlaşmışlardı. Grup tamı tamına hazır sayılırdı fakat ortada bir problem vardı.
Şarkıyı kim söyleyecekti?
Merih'in sesi güzeldi. Fakat tizden söylerdi. Hazar'ın sesi ise pese gidiyordu. İkisi bir araya geldiklerinde bazı parçaları seslendirebilseler de çoğunlukla uyumu yakalayamıyorlardı. Sonra grup içinde oylama yapıldı. Oylamanın sonucunda gruba bir kız solist alınmasına karar verilmişti.
Ertesi günlerde ise tüm sınıfları dolaşıp sonraki pazartesi öğle arasında yapılacak olan elemeyi duyurdular. Ve nihayet o gün gelip çattı.
Grubun üyeleri gelen kızlar arasından sesinin en uygun olduğunu düşündüklerini seçecek ve sonra bu kız hem Merih'le hem de Hazar'la çalışacaktı. Hangisiyle daha iyi bir uyum yakalarsa solistliği onunla paylaşacaktı. Bu durumda açıktan kalan da gruba müzisyen olarak dahil olmuş olacaktı. Merih çok güzel elektrogitar çalardı. Hazar ise keman. İki arkadaş birbirini kırmadan yol almayı bu şekilde başaracaklarını düşünüyordu.
Fakat hesaba duygular girdiğinde işler karışacaktı. O günkü elemenin sonunda, Hayal adında birinci sınıf bir kız hem sesiyle hem güzelliğiyle tüm grubu büyülemiş ve solistliğe kabul edilmişti. Merih kızın mavi gözlerine heyecanla bakarken ismini andı.

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now