110.

1.6K 107 77
                                    

Ve onun dışında her yerde dolaştırdığım gözlerimi bir kez daha onunkilere kaldırırken sertçe yutkundum. O bana merakla bakarken bense dudaklarımı aralayıp aklıma gelen ilk şeyi fısıldamıştım.

" Beni öper misin? "

Bu beklenmedik talebim üzerine kaşları hayretle havalanmış dudakları aralanmıştı.

" N-nasıl? " dedi anlamaya çalışarak.

Sertçe yutkundum ve dudağımı yaladım. Onun arka çaprazda öylece dikilmiş bizi izliyor oluşu tüm vücudumun gerilmesine neden oluyordu. Yine de konuşmamızı duymadığından emindim. Gözlerim onun meraklı kahvelerinden dudaklarına inerken yineledim.

" Beni öper misin? "

Bu kez onun kahveleri de benim dudaklarıma  inmiş ve öylece kalmıştı. Fakat yüzündeki gerilimden tereddütte kaldığı anlaşılıyordu. Bir sürü şeyi aynı anda düşündüğünü ve geçmişe dönüp durduğunu görebiliyordum fakat bunu istediğinden de emindim. Ve ben de daha fazla beklemek yerine aklıma koyduğum şeyi yaptım. Parmak uçlarımda yükselip dudağının kenarına dudaklarımı sıkıca bastırdığımda titredi. Birkaç saniye kadar gözlerimi yumup teması korudum. Fakat sonra yavaşça kendimi geri çektim. Gözlerim gözlerine değip arkama kaydığında yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Ancak karşılaştığım manzara ile yaptığım şeyin doğru olduğuna emin olmuştum. Hazar arabasına geri binmiş ve bir an bile duraksamadan hızla uzaklaşmaya başlamıştı. Bu planlanmış bir şey değildi. Fakat öylesine bir şey olduğunu da söyleyemezdim. Merih'i kullandığımı fısıldayan iç sesimi bastırıp yeniden ona döndüm. Hala şaşkındı. Hazar'dan kurtulmamın tek yolu O'ydu. Fakat bunu ona söyleyemezdim. Gülümsemeye çalıştım. 

" Beni eve bırakabilir misin? "

Suratına yayılan istemsiz sırıtış ile derin bir nefes koyverdi.

" Hay hay. "

Birlikte arabasına doğru ilerlerken kendi kendime söz vermiştim. Merih'i asla üzmeyecek onu bir kez daha hayal kırıklığına uğratmayacaktım. Hem ondan hoşlanıyordum. Ona bir şans vermekte bir mahsur görmüyordum. Böylelikle Hazar'ın o fazlasıyla yanlış ve zararlı hislerinin de önüne geçmiş olacaktım. 

***

Eve girdiğimde annem neden Hazar'la birlikte gelmediğimi sordu. Ben  de önceden çalışmış olduğum cevabı geveledim.

" Öğretmen sınıfı geç bıraktı. "

Sanki yüzümden yarım saat kadar önce bir sevgili yaptığımı, hatta onu okulun orta yerinde öptüğümü anlayacakmış gibi göz temasından kaçınıyordum. Bir şey demeden içeriye döndüğünde derince bir nefes alıp kapıyı kapattım. Şimdi sırada günün ikinci zorluğu vardı. Hazar ve Hakan'la akşam yemeği. Onlara katılmadan önce odama çıkıp üstümü başımı değiştirerek zaman kazanmaya çalışmıştım. Mimiklerimi kontrol etmek zorundaydım. Hakan çok zeki sayılmazdı fakat annem tek bakışıyla öğlen yediğim tostun içindeki kaşarın markasını bile çözerdi. Islak ellerimi havluyla iyice kuruladıktan sonra oyalanacak başka bir şey kalmadığını fark ederek mecburen merdivenlere yöneldim. O esnada Hakan da gelmiş herkes sofraya yerleşmişti. Basamakları ağır adımlarla inerken annem adeta çığırdı.

" Derin buz oldu yemekler neredesin! "

Cevaplamak yerine adımlarımı hızlandırdım ve salona giriş yaptım. Gözlerimi temkinli bir şekilde Hakan'a diktiğimde mırıldandım.

" Hoş geldiniz. "

Hakan gülümseyerek baş selamı verirken ben de Hazar'ın yanındaki yerime oturmuştum. 

Bedenindeki gerginliğin kapsama alanı içine girdiğimdeki elektriklenmeyi hissettiğime yemin bile edebilirdim. Yemek boyunca Hazar sessizliğini korumuş olsa da Hakan'ın bugünkü nedeni bilinmeyen neşesi sayesinde ikimiz de göze batmamıştık. Aralıksız şekilde bir şeyler anlatıyor, gelecek planları yapıyor ve anneme yemeklerin ne kadar leziz olduğunu söylüyordu. Annem de onun bu tavrı karşısında tırnaklarını geri çekmiş adeta ılımlı bir kadına dönüşmüştü. İkisi arasındaki hoş sohbet devam ederken masadaki son tabağı da kaldırdım.

" Yarına yetişmesi gereken ödevim var. " dedim düz bir sesle.

Annem başını sallarken Hakan da sevimli olduğunu düşündüğü bir yüz ifadesiyle benimle vedalaşmıştı. Tebessüm ederek karşılık verdim ve usulca arkamı döndüm. Salondan çıkıp merdivenlere yöneldiğimde Hazar'ın peşimden gelme ihtimali içimi kemiriyordu. Aslında belki de yanlarında kalmalıydım. Oradayken benimle konuşma fırsatı bulamazdı. Ancak ben ortamdaki gerginlikten o kadar etkilenmiştim ki bedenim bu ağırlığı daha fazla sırtlanamamış gözlerim acil çıkış kapısı aramaya başlamıştı. Sertçe yutkundum. Hem o konuşma bugün ya da değil illa ki olacaktı. Fakat beklediğim şey gerçekleşmedi. Ben odama geçtikten yaklaşık kırk dakika sonra Hazar annemle vedalaşıp evden çıkmıştı. Göz ucuyla telefona baktım. Ne bir arama ne de bir mesaj. Galiba bu kez gerçekten de pes etmişti. Telefonu yatağımın yanındaki komodine bırakıp odamın ışığını kapattım ve yorganımın altına yerleştim. Her şey planladığım gibi gittiğinde bile şu huzursuzluk içimi kemirmeye devam ediyordu. Yatağın içinde birkaç kez döndükten sonra anladım ki aslında pes etmesini istemiyordum. Ellerimle yüzümü sıvazlarken kendime kızdım. 

Hayır Derin. Olması gereken bu. Merih'e odaklan. İlişkine odaklan.

***

Öğle arası zili çaldığında dalmış olduğumu yeni fark ediyordum. O ana kadar günüm son derece sakin geçmişti. Ve o an bir kez daha fark ediyordum ki aslında umduğum şey bu değildi. Dün gerçekleşmeyen şeyin bu sabah gerçekleşmesini bekliyordum. Fakat saatler birbirini takip ederken her şey eskisi kadar normaldi. Onun hayatımda olmadığı günlerdeki kadar... Merih'in omzuma dokunmasıyla irkilerek ona döndüm.

" Müzik Odasına gidelim mi çocuklar bekliyor? "

Bakışlarımı keskin yüz hatlarına tezat yumuşaklıktaki gözlerinde sabitlerken baş salladım. Sabah beni yarışmaya katılmaya ikna etmişti. Ve birlikte sıramızdan kalkıp sınıftan çıkan furyanın arkasına takıldık. Müzik Odasına vardığımızda çocuklar taburelere kurulmuş poğaça yiyordu. Neşeli çıkmasını umduğum sesimle selamladım hepsini. Furkan bana dönüp elindeki poşeti gösterdi.

" Patatesli mi peynirli mi? "

Adımlarımı ona yönlendirdiğimde Merih de Fırat'ın elindeki poşete uzanmıştı. Poşetin içinden patatesli poğaçalardan birini alıp teşekkür ettim. Furkan göz kırparken Mert de masadaki tepsiden çay alabileceğimi söyledi. Tüm ekip hızlıca öğle yemeğimizi yedikten sonra günler sonra ilk kez prova aldık. Fena değildi. Anlaşılan o ki cidden şu ekibin bir parçası olma işine alışmaya başlamıştım. Her ne kadar kafam dolu da olsa parçayı sıfır detone şekilde tamamlamıştım. Fakat gözlerim sürekli kapıdaydı. Her an açılacağını umarak yüreğim ağzımda provayı sonlandırdığımızda içimdeki kırıklığın tarifi yoktu. Umudum her geçen saat daha da azalırken yüzüm de aynı hızla asılıyordu. Ve çıkış zili de duyulduğunda omuzlarım önüme düşük vaziyette sıramda oturmaktaydım. İçimde mini minnacık bir umut kırıntısı çıkışta beni beklediğini fısıldıyordu. Fakat daha büyük bir parçam yıkıma hazırlık yapmam taraftarıydı...

Merhaba ben döndüm kimler burada?
Devamı birkaç gün içinde gelecek. 

Gelecek bölümden beklentinizi ve tahminlerinizi buraya alabilir miyim lütfen.

Ve hepinize sağlıklı mutlu bir yeni yıl diliyorum. Sizi çok seviyorum ❤







AYRIKOTUWhere stories live. Discover now