46.

4.7K 251 19
                                    

( yeni bir bölüm daha paylaşacağım Multimediada Merih var. )

Merih

Emniyetten çıkarken öfkenin ve endişenin tüm bedenimi sardığını hissediyordum. Kırk sekiz saat beklemek zorunda olmak ne demek! Bu kızın Sosyal Fobisi var nereye gitmiş olabilir ki lanet olası! Dışarıya adımımı atmamla sağanağın altında kalmam bir oldu fakat ıslanmayı umursamadan arabama doğru ilerlemeye başladım. Ortada kayıp ve hasta bir kız vardı ve onun için sadece ben mi endişeleniyordum? Geri kalan herkes tıpış tıpış kırk sekiz saatin dolmasını bekliyor ve bu kırk sekiz saat içinde de onun hayatta kalmasını mı umuyordu? Cidden mi? Avcumu alnıma vurup durdum. Hazar'ın telefon numarasının sinyalini arattıramaz mıydım? Emniyete geri dönmedim. Muhtemelen bunun için de kırk sekiz saatten söz edeceklerdi. Sıçtığımın kırk sekizi! Arabaya hızla yerleştim ve lanet ede ede babamın iş yerine doğru sürmeye başladım. Evet. Ondan bir şey istemeyeceğime dair ant içen ben şimdi aptal bir kız çocuğu için tükürdüğümü yalayacaktım. Hass..

Merdivenleri hızla çıkarken etraftakilerin şaşkın bakışlarını yakalıyordum.

" Hoş geldiniz Merih bey. "

" Babam odasında mı? "

Derken koridoru döndüm. Salih benimle birlikte ilerlerken bir yandan da cevaplıyordu.

" Odasındaydı. Geldiğinizi haber vereyim. "

" Gerek yok. "

Haber verirse yalandan bir toplantı uyduracağına emindim.

" Ama.. "

" Tamam Salih. Odanın yerini biliyorum geri kalanını kendim gidebilirim. "

Salih kısa bir itiraz bakışı atsa da sonradan peşimden gelmeyi kesti.

" Peki. "

Koridoru hızla geçtim ve bir kat daha çıkıp bu defa sağa döndüm. Koridorun karşısında babamın çift kapılı odasını görünce sakin kalabilmek için derin bir nefes aldım. Sonra adımlarımı hızlandırdım ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Kapının önüne geldiğimde duyduğum kahkaha sesleri siktirip gitmek isteği uyandırsa da yapmadım. Kapıyı tıklattım ve onlara kendilerine çeki düzen vermeleri için zaman tanıdım. Sonra babamın sert sesi geldi.

" Beni rahatsız etmeyin dememiş miydim?! "

Kapı kolunu titreyen elimle kavradım. Kapıyı açarken babam söylenmeye devam ediyordu.

" Salih! "

Beni görünce kısa bir şaşkınlık yaşadı fakat sonra hemen yanında ayakta duran sekreterine çıkmasını işaret etti. Yeliz yanımdan nefret bakışları atarak geçerken odanın içinde ilerledim.

" Ne istiyorsun? "

" Yardımına ihtiyacım var. "

Kısa bir duraksamadan sonra kahkaha atmaya başladı.

" Hani benim hiç bir şeyime ihtiyacın yoktu senin? Hani benim param, malım mülküm olmadan da idare edebilirdin? Kolejden alınmak koymazdı? Devlet okulunda da idare ederdin? Annen babasından kalan çiftliği satıp parasını senin hesabına yatırmıştı. Ne oldu? "

Alt dudağımı ısırırken başımı pencereye çevirdim. Sakinleşmek için uğraşıyordum ama bir türlü izin vermiyordu lanet olası.

" Yardım edecek misin? "

Dediğimi duydum.

" Ne istiyorsun? "

Başımı yeniden ona çevirdim. Ondan yardım dilenmemden zevk almış gibi koltuğunda yayılmış, yavşak yavşak sırıtıyordu. Gözlerimi ayakkabılarıma indirdim. Her an Derin için geldiğimi unutup sırıtan suratını dağıtabilirdim.

" Arkadaşım kayıp. Emniyete gittim fakat kırk sekiz saat geçmeden işlem yapamıyorlar. Onu bulmam gerek. "

" İyi de bundan bana ne? "

Dediğinde gözlerimi yeniden onunkilere diktim. İçimde büyüyen öfke beynimi yumruklamaya başlamıştı fakat sabretmeye çalıştım.

" Yardımın gerek. Kendi başıma yapamıyorum. "

" Heh şunu bileydin aptal çocuk. Öyle esip gürlerken iyiydi değil mi? İş ciddiyete binince hiç de dediğin gibi kendi kendine yetemiyormuş insan öyle değil mi? "

Dişlerimi birbirine bastırırken tısladım.

" Sen annemi aldattın. Nasıl sakin kalmamı bekliyordun ki? "

Koltukta doğrulurken kaşlarını çattı.

" Bir istediğini iki ettim mi annenin? O çok mutlu. "

" Çünkü ben sesimi çıkartmadım lanet olası! Çünkü ben o üzülmesin diye yaptığın iğrençliklere gözlerimi kapadım! "

İşte şimdi öfkem kontrolümden çıkmıştı. Ona doğru ilerlemeye başladım ve tam masasının önünde durup yumruğumu masaya indirdim.

" İğrenç, insanlıktan yoksun zavallının tekisin! "

Ayağa kalkarken öfkelendiğini görebiliyordum.

" Ne diyorsun lan sen! "

" Diyorum ki.. " yüzümü yüzüne yaklaştırdım " Zavallısın. "

" Çık lan dışarı! Piç! Etmiyorum yardım falan! Arkadaşın gebersin! "

Bu defa kendimi tutamayıp suratına yumruğumu geçirdim. Acıyla sağına savrulurken ona son kez baktım.

" Allah senin belanı versin. "

Hızla odadan çıkarken acı içindeki inlemeleri tüm koridorda yayılıyordu. Meraklı bakışlar arasında hızlı adımlarla ilerlerken azıcık olsun rahatladığımı hissediyordum. Babamı Yeliz'le yakaladığımda henüz orta okula gidiyordum. Küçüktüm. Korkmuştum. Güçsüzdüm. Bana annene bir şey söyleme, üzülür demişti. Susmuştum. Onunla karşılaşmamak için kendimi müziğe adamıştım. Kolejin müzik odasından çıkmaz olmuştum. Annem babamla aramdaki soğukluğu fark ediyor zaman zaman sorguluyordu fakat bir şekilde atlatıyordum. Sonunda bağlarımızı tamamen koparttık. Anneme gerçekleri hiç bir zaman söylemedim fakat birkaç tartışmamıza şahit olduğundan aramızdaki kopukluğu düzeltmeye uğraşsa da sorgulamayı bıraktı. Zamanla da birbirimizi görmemek için gecenin bir yarısı eve uğrar olduk. Sabahın köründe evden çıkıyor, gece de geç vakitte ses çıkartmadan dönüyordu. Aramızda kuralları sessizce belirlenmiş bir anlaşma doğmuştu. Annem babamın parasını hiçbir şekilde kullanmayacağımı anladığında dedemden kalan çiftliği satıp bankaya yatırdı. Ve üç senedir evi de o parayla geçindiriyorum. Babam annemin isteklerini karşılıyor, eve yeni teknolojik aletler getiriyor sık sık fakat mutfak masraflarına karışmasına izin vermiyorum. Onun parasını yemeyeceğime dair ant içtim ve vaz da geçmeyeceğim. O lanet olası herifin tek kuruşu boğazımdan geçmeyecek! Çok defa düşündüm evi terk edip kendime yeni bir hayat kurmayı fakat annemi ardımda bırakamadım. Onu da alıp o bok kafalı herifi terk etmeyi çok istedim ama annem kocasına o kadar aşık ki gözü ondan başka bir şey görmüyor.. Derin bir iç geçirirken binadan çıkmıştım. Dakikalardır kastığımı yeni fark ettiğim kolumu serbest bıraktım. Beni galeyana getiren neydi kestiremiyordum. Yeliz'in kahkahaları mı? Babamın piçliği mi? Yoksa Derin'e yardım edememek mi? Bir kez daha kendimi yağmurun altına bıraktığımda kollarımı iki yana açtım ve avazım çıktığı kadar bağırdım. Çaresizlik beni deli ediyordu!



AYRIKOTUWhere stories live. Discover now