28.

6.5K 323 10
                                    

Derin

Susmayacağımı anladığında bana susmamı söylemeyi kesip telaşlı bir şekilde kapıyı açtı. Bakışları o kadar endişeli ve şaşkındı ki görülmeye değerdi. Kapıyı açıp geri çekildiğinde sustum ve hızla önünden geçtim. Ama ikinci kez donup kalmama neden olacak sayamadığım onlarca şaşkın gözle karşı karşıya gelince sadece yutkundum. Okulda bu kadar öğrenci var mıydı ya? Allah aşkına! Geri geri tutarsız ve ' titrek' adımlarla ilerlediğimde onun göğsüne çarpıp durdum. Hangisi daha kötüydü kestiremiyordum. Merih'in sıcacık ve harika kokan bedeni mi? Yoksa içeride ne yaptığımızı hunharcasına merak eden - haklı da sayılırlardı ve bu yine benim suçumdu! Ne diye deli gibi bağırıp durmuştum ki! - onlarca göze doğru ilerlemek mi? Ama bacaklarımın titremesi zaten buna çoktan karar vermişti. Merih'in bedeninden uzağa atacağım ilk adımda yığılacağımı düşünüyordum. Harika! Titremelerim yetmezmiş gibi bir de ensemden aşağı bir sıcaklık inmeye başlamıştı ve bu aklımın bulanmasına neden oluyordu. Kaç milyonuncu kez yutkunduğumu bilmediğim bir sırada sol tarafımdan güçlü bir el kolumu kavradı ve benim bile algılayamadığım bir hızla beni kalabalığın içine çekti. Ve ben etrafımdakilere çarpa çarpa aralarından sıyrılırken - aslında sıyrılmaya zorlanırken - arkadan belli belirsiz çıkan Merih'in sesini duydum.
" Piç kurusu.. "

***
Kolumu bıraktığında nefesim biraz olsun düzene girmişti.
" Bin. "
Onu ikiletmeden kapıyı açtım ve arabaya yerleştim. Öfkeli miydi kestiremiyordum ama sakin gözükmüyordu. O da yerleştiğinde arabayı çalıştırdı ve ben nereye gittiğimizi sormaya cesaret edemedim...

Arabadan inip kapımı açtığında etrafa bakınıyordum. Buraya daha önce bir kez gelmiştim. Çok küçükken.. Babamla.. İndiğimde ayağım tökezledi ve yere yapıştım. Canımın acıması yüzünden yüzümü buruşturduğumda yine güçlü bir el beni kolumdan kavradı ve doğrulttu. İyi olup olmadığıma gözleriyle karar verdikten sonra kolumu bıraktı. Ben utangaç bir tavırla dizlerimi sirkelerken pantolon giydiğim için şükrediyordum. Evet annemle bir de bunun için tartışmıştık. Formamın kirli olduğunu neden daha erken söylemediğimi sorup durdu. Aklımdan çıktığını söylesem neden çıktığını soracağını bildiğimden bunu bu defa yapmadım. Annem ve mantıksız soruları. Beynimin içinde tepinip duran annemin sesi onun sesiyle buharlaşıp uçtu.
" Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum. "
Doğruldum ve ona döndüm. Köprünün tırabzanlarına dayanmış alttan akan yeşil suya bakıyordu. Ben de ona doğru ilerlerken yutkundum.
" Anlamadım? "
Bu defa bana döndü ve koyu gözlerini benimkilere dikti. Titremelerim çok şükür ki durmuştu.
" Sosyal Fobin var ve sürekli sivrilmeyi beceriyorsun. "
Gözlerimi kaçırdığımda devam etti.
" Bunların tek nedeni o. Farkındasın değil mi? "
Ses çıkartmamaya devam ettim. Aslında bunların tek nedeni bendim.. Ama bunu ona söylemedim.
" Aranızda ne var bilmiyorum Derin. "
İsmimi o kadar etkileyici söylüyordu ki bu ürpermeme sebep oluyordu.
" Bilmem de gerekmez zaten. Sadece eğer sürekli dip dibe olmaya devam edecekseniz seni zor duruma sokmaması gerektiğini bilmeli. Her seferinde başını dertten kurtaramam. İşimi hiç kolaylaştırmıyorsun. "
Sesi bıkkın geliyordu. Gerçekten de beni neden her zor durumdan kurtarıyordu ki? Merih'le aramızda ne olduğundan çok Hazar 'la olan ilişkim kafamı karıştırmaya başlamıştı. Arkadaş mıydık? Hiç sanmıyorum. Kardeş? Allah aşkına! Biz neydik? Ne diye sürekli yan yanaydık? Neden birbirimizle bir şeyler paylaşıyorduk? O neden bana annesinden söz etmişti ve neden beni koruyordu? Daima. Derin bir iç geçirdiğimde ona baktım. O da düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. Belki de onun da zihninde dönenler benimkilerin aynılarıydı. O aramızdaki ilişkinin ne olduğunu biliyor muydu? Bunu ona sormak istedim ama yapamadım. Yanlış anlaşılıp utanmaktan korktum. Hem aramızdaki şey neydi bilmiyorum fakat ben memnundum. Aramızda bir şey olmak zorunda değildi de zaten. Hem hiç bir şey olmadığı da söylenemezdi...

Hazar
Gözlerini bir kez daha başka tarafa çevirdiğinde ben de yeniden nehre döndüm. Söylediklerimi özel alanına müdahale olarak mı görmüştü? Niyetim o değildi. Sadece içimde lanet bir koruma iç güdüsü oluşmuştu ve bu gerçekten lanet bir duyguydu. Bananeydi ki ondan?! Çok mu umrumdaydı?? Ah hadi ama kimi kandırıyorum ki kardeşimin olmaması bir kardeşin nasıl sevileceğini bilmediğim anlamına gelmiyor. Sevmek mi? Yüzümü buruşturdum. Sahiplenmek diyelim. Evet evet korumak kollamak. Sevmek kesinlikle değil. Lanet olsun ki ikisini birbirinden korumak zorunda kalmak çok zordu. Aslında Derin'i ondan korumak. İkisi de lanet nedenini bilmediğim bir şekilde benim için değerli olmayı çok iyi becermişlerdi. Alkış. Birileri 'Lanet, duygusuz, serseri, soğuk Hazar'ın gözünde değerli olmayı başarmışlardı. Sonunda! Gözlerimi devirirken derin bir iç geçirdim ve ona döndüm. Bana bakıyordu. Ne düşünüyordu kim bilir? Gözlerini kırpmadan bana bakabiliyor olması iyi bir şey miydi? Lanet hastalığı buna izin vermemeliydi. Ama sanırım doktorun söylediklerinde haklılık payı vardı. Bu kız benimleyken rahat hissediyordu. Tamam biraz daha rahat diyelim. Gözlerindeki şeyin ne olduğuna karar vermemiştim. Öfke değildi. Korku hiç değildi. Panik de sayılmazdı. Aslında daha çok o da benim düşüncelerimi okumaya çalışır gibiydi. Bu kızla ne yapacağım ben? Arkama bakmadan gitmem neden bu kadar zordu ki? Gitmem gerek. Tüm bu lanet olası karmaşaya son vermek için.. Siktirip gitmem gerek!

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now