81.

3K 196 44
                                    

Özgür

Yakasını kavrayan parmaklarımı boğazına bastırırken dişlerimin arasından hırladım.

" İsim ver lan bana! "

Kızaran suratı şekilden şekle girerken elimden kurtulmaya çalıştı.

" Özgür bak.. isimleri gizli tutuyoruz bili-yorsun.. "

Cümlesinin sonlarına doğru boğazına yapışmamla öksürmeye başlamıştı.

" Lan bana bak. Kim yazdı o yazıyı diyorum sana? "

Ozan iki eliyle birden elimi çekmeye çalışırken bıraktım ve konuşabilmesi için ona izin verdim.
Birkaç kuru öksürüğün ardından derin nefesler aldı ve birkaç adım geriye gitti.

" Özgür.. ben yolladım dergiyi basıma ama yemin ederim kaldırtmıştım bu bölümü. Sonradan kim ekledi bilmiyorum ama halledeceğim tamam mı? Toplatacağım hepsini. "

Sıktığım yumruğumu havaya kaldırdığımda küfrettim.

" Lan piç! Kim yazdı diyorum sana! "

Ozan bir kez daha direnecek oldu fakat izin vermeden elimi yeniden boğazına götürdüm ve gözlerinin içine bakarken tek tek konuştum.

" Bana. İsim. Ver. "

Ellerindeki güçsüzlük bakışlarına da yansıdığında pes etti.

" İrem. "

Kaşlarım çatılırken sinirle soludum.

" Hangi İrem? "

" İrem Büyükak. "

Boğazını saran parmaklarımı çekerken son kez tısladım.

" O dergileri imha et. Tek bir tane bile görmeyeceğim ortalıkta. "

Ozan korkuyla başını sallarken hızla sınıftan çıktım. Görelim bakalım kimmiş bu İrem Büyükak?

Derin

Okul kapısından koşar adım çıktığımda sanki herkesin gözleri üstümde gibiydi.
Hadi ama bu dergi nasıl bu kadar hızla yayılmış olabilir ki?
Dolup taşmaya yeltenen gözlerimi insanların kınayıcı bakışlarından özenle kaçırırken bahçeye daldım.
Kalbim adeta şaha kalkmış dört nala koşmaya başlamıştı.
Hani Özgür beni koruyacaktı?
Sol elimle gözlerimi bir çırpıda sildim ve bahçeden de çıktım.
Okulun da canı cehenneme, o derginin de, herkesin de!

***

Dizlerimi kendime çekmiş yüzümü de dizlerime sardığım kollarımın üzerine kapatmıştım.
Okuldan fazla uzaklaşamamış hemen bir arka sokakta bir duvar dibine çöküvermiştim.
Nereye gidecektim ki hem?
Anneme mi?
Hıçkırıklarım şiddetlendiğinde omuzlarım da sarsılmaya başlamıştı.
Yorulana kadar ağladım, gözlerim şişip dudaklarım kuruyana kadar...

Gözlerimi açmama neden olan şey omzumun üstüne bırakılan ağırlıktan gelen o tanıdık koku olmuştu.
Gözlerim panikle irileştiğinde başımı hızla kaldırdım ve onun gözleriyle buluştu gözlerim.
Konuşmadım.
Konuşmadı.
Sadece baktım.
Sadece baktı.
Kafasından geçenleri biliyordum.
O dergiyi gördüğünü de.
Bana bağıra çağıra ben sana ondan uzak dur demiştim, demek istediğini de biliyordum. Onun yüzünden adın çıkacak demiştim sana, demek istediğini de..
Ama sustu.
Sustum.
Bakışlarını kaçırdığında sesli bir şekilde yutkundum ve elim omzuma bıraktığı montuna gitti.
Ona iyice sokulurken yerden doğruldum. Hava buz gibiydi.
Ne zamandır buradaydım?
Yarım saat?
Kırk beş dakika?
Bilmiyordum. Ama yeterince üşümüştüm. Bana hiçbir şey demeye tenezzül bile etmeden hemen ileride duran arabasına ilerlemeye başladığında ben de peşine takıldım.
Yapacak daha iyi bir şey bulamamıştım. Fakat bu içimdeki gururlu kızı incitmişti. Hay sıçayım gururuna..

AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin