70.

3.6K 209 5
                                    

Derin

Adımlarımı ondan tarafa yönelttiğimde ellerimi montumun ceplerine sokuşturdum. Elindeki sigarayı yere atıp botunun ucuyla ezerken paltosunun yakalarını yukarıya kaldırmıştı. Yutkundum. Nedense ona yaklaştıkça gerildiğimi hissediyordum. Neden beklemişti ki beni? Arabasının yanına vardığımda yolcu kapısını açıp sürücü tarafına ilerlemeye başladı. Ben de sorgulamadan, benim için açılan kapıdan içeriye süzüldüm. Yerime yerleşip kapıyı çektiğimde o da koltuğa yerleşmis dikiz aynasını düzeltiyordu. Camını kapatmak için kapı kolundaki düğmeye bastığında diğer elini kontağa götürüp başını bana çevirdi.
" Anlat. "
Kirpiklerimi kırpıştırırken çalışan arabanın motor sesi ulaştı kulaklarıma. Gözlerimi onun yan profilinde gezdirdim. Keskin çene kemiğinde oyalanırken yutkundum bir kez daha.
" Çağın, birinin bizi şikayet ettiğinden şüpheleniyor. Ki bence de öyle çünkü sınavı olalı daha üç gün bile olmadan Mithat hoca neden kağıtlara baksın ki? "
Başını arkaya çevirip arabayı park halinden çıkartırken karşılık verdi.
" Ceza mı aldınız? "
Alt dudağımı dişlerken okulun bahçesinden çıkmak üzereydik.
" Evet. Yıl sonuna kadar her gün laboratuarı temizleyeceğiz. "
Kaşları aniden çatılırken bakışları bir kez daha beni buldu. Bir şey demesini bekledim fakat sessiz kaldı. En azından bir süre. Sokaktan son sürat çıktığımızda konuştu yeniden. Bu defa bakışları yoldaydı.
" Kemer. "
Dediğini ikiletmeden emniyet kemerini belime geçirirken ortamdaki gerginliğe isim koymaya çalışıyordum. Fakat hayır, sözlüğümde böyle bir kelime yoktu. Sağ elini direksiyondan çekip öndeki aynayı düzeltirken mırıldandı.
" Ve sen de benden şüphelendin. "
Yutkundum bir kez daha ve kendimi savunmaya çalıştım.
" E-evet yani hayır. Şüphelenmek değil de.. sen görmüştün ya bizi.. ben de düşündüm ki.. "
Biranda kesti. Koyu gözleri bir kez daha yoldaydı.
" Seni böyle bir duruma neden sokmak isteyeyim? "
Sessiz kaldım. Evet saçmaydı. Yani benle ne gibi bir derdi olabilirdi ki? Ama bunu yapanın ne derdi vardı ki? Sıkıntıyla iç geçirdiğimde bana baktı yeniden.
" Merih belası hala peşindeyken bir de neden Çağın'ı ekleyeyim? "
Gözlerim şaşkınlıkla onunkilere kaydığında başını yeniden yola çevirdi. Yutkundum.
" Çağın.. bana kötü davranmadı aslında.. "
Kaşları havalanırken dudağının kenarı alayla kıvrıldı.
" Görebiliyorum. "
Bakışları avcumdaki yarabandına değdiğinde atıldım.
" Hayır hayır. O tamamen benim sakarlığım.  Çağın'la hiç alakası yok hatta ben avcumu kesince bana yardım etti. Bugünün temizliğini de kendi başına yaptı. Gerçi sanırım yarın da ben tek başıma yapmak durumunda kalacağım ama.."
Bıkkın bir sesle monoloğumu böldü.
" Nefes al. "
Gözlerimi onun ifadesiz profilinden ayırdığımda kelimelerimi yuttum. Fakat sonrasında bir cesaretle yeniden konuşmaya başladım.
" Sen beni mi bekledin? "
Bana bakmadan yanıtladı. Tavrı ve sesi öylesine durgundu ki sanki bahsettiği şey sokakta bulduğu bir kediydi.
" Hava kararmak üzere. Eve tek dönmeni istemedim. "
Hoş, insanlar kedilere bile daha sevecen yaklaşmaz mıydı? Bir anda içime bir huzursuzluk çöktü. Pislik Hazar bana karşı hiç pislik olmamıştı bugüne kadar. Daha da doğrusu annemle Hakan'ın ayrılmasına kadar. O zamandan beri ise bana da herkese davrandığı gibi duygusuz davranıyordu. Yutkundum. Benim bir suçum var mıydı bunda? İçimde bir yerlerde yine kendimi suçlayacak bir şeyler aramaya başladığımı fark ettiğimde konuştu yeniden.
" Annen babamla konuşmuş mu? "
Başımı camdan ayırmadan mırıldandım.
" Sanırım. "
Sessiz kaldı. Ben de öyle. Onu okulun bahçesinde gördüğüm an içimi kaplayan heyecan ve merak yerini sıkıntıya hızlıca bırakmış, içimdeki değersizlik duygusunu dışarıya vurmuştu. Oysa onun umrunda olmak ne güzel şeydi. Keşke ömrümün sonuna dek oracıkta, umrunun serin kıyılarında kıvrılıp yatabilseydim...

***
Mutfağın kapısından içeriye girdiğimde onu yemek masasında oturup çayını yudumlarken buldum. Aslında onunla konuşmak istemiyordum, en azından bir süre için.. ama her gün bir saat geç çıkacağımdan haberi olması gerekirdi. Boğazımı temizlerken yeni bir yalana yelken açtı dudaklarım.
" Ben.. kimya olimpiyatlarına seçildim. O yüzden.. "
Biranda başını benden tarafa çevirince kekeledim.
" o-okul çıkışlarında birer saat çalışma oluyor. Ona kalacağım artık. "
Omuz silkerken yeniden cama döndü. Ben de sorgulamamasından aldığım güçle hızla mutfaktan çıktım. Bu sıralar Rüzgar'la öyle çok ilgileniyordu ki benle uğraşacak zaman bile bulamıyordu. Tam merdivenlere yönelmiştim ki aklıma takılan o soruyla içeriye girdim yeniden. Ve bu kez hiç düşünmeden sordum.
" Hakan'la ne konuştunuz? "
Bana dönmeden masanın diğer ucundaki küllüğe uzandı ve onu önüne çekti. Annem, babamın vefatından sonra sigara içmeye başlamıştı. Bu yaptığının Rüzgar'ı yanımıza alabilmek için çok da tutarlı bir davranış olmadığı ise ayan beyan ortadaydı. Bir kez daha omuz silkti ve bu kez konuşmaya tenezzül etti.
" Çocuğu istemiyor. "
Yutkundum. Rüzgar'a karşı acımadan başka bir şey hissedemiyordum. Onun için doğru olanın ne olduğundan da emin değildim. Ama annesiz büyümenin acısını biliyordum işte. Hem de her gün gözlerimin önündeyken...

***
Sınıfa girdiğimde gözlerim yan sıramda oturması gereken çocuğu aradı fakat yoktu. Dün ona fazla kaba mı davranmıştım? Sanırım öyle yapmıştım. Sırama doğru gergin adımlarla ilerlerken kendimi acımasız hissettim istemeden. Ancak bu doğru değildi. Ben acımasız bir insan değildim. Olamazdım. Sırama yerleşirken huzursuzca iç geçirdim. Merih bana küstüyse ne yaparım diye düşündüm. Ben arkadaşsızlığa alışkındım. Ancak onunla birlikte geçen şu iki ayda ona da alışmıştım işte. Pek sohbet etmesek de onun anlattıklarını dinlemek iyi geliyordu. Bilemiyorum. Belki de bunca yıllık sessizliğime ses oluşunu seviyordum. Yutkundum. Bir şeyler yapmalıydım ama ne? O an aklıma müzik çalarım geldi. Ve ona  kaydettiğim ses kaydı. Evet. Ve gerçekten de bir deli cesareti ile bunu yaptım. Ondan aylarca kaçan ben sonunda sesimi ona açtım.

Merih

Kulaklıkları kulağımdan çıkartmak istemiyordum. Nakarata her girişinde içimde bir şeyler hareketleniyor, şarkının bitimine her gelişimde elim geri sarma tuşuna gidiyordu. Fakat Derin bunu dördüncüye yapmaya kalktığımda kulaklıkları kulaklarımdan hışımla çekti. Başımı ona çevirdiğimde yüzündeki mahcubiyeti karşıladı gözlerim. Ve parıldadı. Buna emindim. Bu ses inanılmazdı. Dudaklarımı yağdırmayı planladığım onca övgüye araladığımda elini havaya kaldırarak kesti sözümü.
" Hayır. Bak, affet diye dinlettim sadece. Bir şey deme. "
Başımı hızla iki yana sallarken atıldım.
" Sana küs kalmam mümkün değil ki.. ve artık sesinin peşini bırakmam da öyle. "

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now