95.

3.1K 168 16
                                    

Derin

Bu neydi şimdi? Gözlerimi kırpmadan koyu kahvelerine bakıyor ve gözlerinde arsızca bir cevap arıyordum. Sırtıma temas eden parmaklarından yayılan ısı tüm vücuduma yayılıp beni tir tir titretirken tüm gücümün çekildiğini hissettim.

Zil ikinci kez tüm evde yankılandığında bakışlarımızı ayırdım ve elimden güç alarak doğruldum.
Bırakmıştı.
Utançtan kıpkırmızı olan yanaklarımı bu loş ışıkta görmediğine şükrederken bir çırpıda yataktan indim.
O da yatağın üzerinde doğrulmuş ve cebindeki anahtarı çıkartıp bana uzatmıştı.
Göz teması kurmaktan kaçınarak avcundaki anahtarı bir çırpıda aldım ve hızla arkamı dönüp koşarak odadan çıktım.

Kapıyı açmayı başardığımda karşımda görmeyi beklediğim bir adet Merih ve yanında da bonus olarak İnci vardı. Sanki hiçbir sorun yokmuşçasına tebessüm etmeye çalıştım.

" Selam. "

Fakat yüz ifadelerinden anladığım üzere başarılı olduğum söylenemezdi. Öksürerek dikkatlerini dağıtırken ayaklarımı postallarıma geçirmiştim.

" Selam. " dedi İnci nihayet.

Merih'se dikkatlice yüzümü inceliyordu. Bir şeylerin ters gittiğini anlamış olmalıydı. Göz temasından kaçınarak dışarıya çıktım ve kapıyı çektim.
İkisinin arasında bahçe kapısına doğru adımlarken üstümü başımı düzelttim. Az önce olanlara kafa yormanın zamanı değil, diye uyardım kendimi birkaç kez. İnci de o esnada dün akşam yaptığı kadınbudu köfteyi anlatmaya koyulmuştu.
Merih hala sessizdi.
Sesli bir şekilde iç geçirmemek için kendimi tuttum.
Sakin ol Derin.
Arabaya vardığımızda İnci hızla arka koltuğa yerleşti. Ben de yanına oturmak için kapıya uzandığımda Merih'in koluma dokunmasıyla irkilerek olduğum yerde durdum. Omzumun üstünden ona baktığımda gözlerini kısmış yüzümü incelemeye devam ediyordu. Yutkundum.

" İyi misin? " diye sordu usulca.

Hızla başımı sallarken tekrardan önüme döndüm ve bir çırpıda araladığım kapıdan içeriye girdim.

***
Furkan ve İnci kahkahalara boğulduğunda alt dudağımı dişleyerek Merih'e baktım. Muzip bir şekilde gözlerini dikmiş beni izliyordu. Omuzlarımı silktim.

" Pardon. "

Cihan dışında herkes kıkırdadığında omuzlarımı önüme düşürüp elimle yüzümü sıvazladım.

" Gerçekten de rezalet. " diye homurdandım.

Parçaya tam dördüncü girişimizdi ve ben tam dördüncü kez aynı yerde detone olmuştum.
Merih utandığımı fark ettiğinden olsa gerek mola vermeyi teklif etti. Ve tabi herkes kabul etti. Sonuçta kimse beşinci bir fiyaskoya tahammül edebilecek sabırda değildi. Üstelik şarkının ilk kısmını o kadar fazla çalışmıştık ki artık ciddi manada ezberden çalıyorlardı.
Mert ve Furkan sigara içmek için stüdyodan çıktığında Merih de yanıma gelmişti.

" İstersen parçayı değiştirelim? " dedi anlayışla.

Kaşlarım hızla çatıldı. Elbette bunu kabul edemezdim. O parçayı söyleyecektim işte o kadar.

" Gerek yok. Halledeceğim. " diye mırıldandım.

Başını hafifçe sallarken gitarını bıraktı ve arka cebindeki sigara paketini çıkartıp dışarıya yöneldi. Ve tam da o anda stüdyonun kapısından içeriye, gerçek manada devasa bir beden kafasını eğmek suretiyle girdi.
Bedenimin refleksle gerildiğini hissettiğimde Merih de homurdanmış ve ona doğru hamle yapmıştı. İnci ise oturduğu yerden bir çırpıda atladı ve açıklamaya çalıştı.

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now