8.

10.2K 447 48
                                    

Derin
(Multimediadaki Hazar)

Yatağımın üstündeki tabaktan birkaç cips daha aldığımda temiz elimle kucağımdaki kitabın sayfasını çevirdim. Ama bir türlü aklımı veremiyordum. Aynı cümleyi dördüncüye okuduğumu fark ettiğimde kitabı kapattım. Derin bir nefes aldım. Okuldan çıktığımdan beri aklım Müzik Odasındaydı. Neden ısrarla beni konuşturmaya çalışıyordu? Bana ihtiyacı yoktu. Yarışmaları tek başına da idare ediyordu. Hem sesimin titrek olduğunu söylemişti. Titrek bir sesi neden adam etmeye çalışıyordu ki? Diğerleri gibi beni de postalamak varken? Bu yıl yarışmaya üçüncü kez kendi başına katılacakken biranda beni ne diye gruba almaya çalışıyordu? Çok anlamsızdı. Belli ki ona eğlence çıkartıyordum. Belki o da şu aptal sarışın çocuk gibi arkadaşlarıyla iddiaya girmişti. Konuşursam rahat bırakacaktı belki. Keşke konuşmayı becerebilseydim. Komodinimin üstündeki aynayı alıp yüzüme baktım. Yanaklarım onu düşündüğünde bile kızarırken nasıl konuşmamı bekliyordu ki? Aynayı elimden bırakmadan önce dağınık olan siyah saçlarıma baktım. Ot. Ayrıkotu.

Merih

Gitarımı elimden bıraktığımda saate baktım. Sekize geliyordu ve ben daha şimdiden çalışmaya geç kalmıştım. Bu kez adamakıllı sorun çıkacağa benziyor. Hızla yerimden kalktım ve ceketimi alıp odamdan çıktım. Arabaya atlayıp yola çıktığımda teybi çalıştırdım. Can'ın sesini duyduğumda biran afalladım. İyileşmiyor çalıyordu. Sesini daha da açtım ve aklımın bir kez daha Titrek'e kaymasına izin verdim. O gün onun sesini hoparlöre veren biri olmalıydı. Hoparlörler her çıkışta kontrol ederdim. Açık olmasına imkan yoktu. Titrek'ten de böyle bir cesaret örneği beklemeyeceğimize göre... Bu tatlı şakayı yapan arkadaşı bulsam iyi olacaktı.

Derin

Keyfimi annemin bile bozmasına izin vermezdim. Yarın pazardı! Kulaklıklarımı taktım ve yatağıma uzandım. Hayatımı çekilir yapan tek şey müzikti. İyi ki vardı. Bir saat kadar sonra kapımın yumruklanmasıyla- tıklanma desem ayıp olurdu- irkilerek yatakta doğruldum ve kulaklığı çıkartıp kapının kilidini açtım.

" Neden kilitli bu kapı?! "

Diye bağırınca bir kez daha irkildim. Ve kekelemeye başladım.

" Üstümü değiştiriyordum.. unutmuşum. " Sen gelme diye kilitledim anne!

İnanmamış bir tavırla önce beni sonra da odayı inceledi. Ne yapabilirdim acaba küçücük odada? Ot çekiyorum. Ayrıkotu!

" İki saat sonra Hakan bizi alacak. "

Yüzümü astım yine.

" Ben gelme.."

" Hazırlan! "

Sabır dileyen derin bir nefes aldım ve peşinden kapıyı kapattım. Neden kendi başlarına takılmıyorlar ki? Of! Kapıyı yeniden kilitleyip yatağıma oturdum ve müzik çalarımı elime aldım. Daha iki saatim vardı. Yarım saate hazırlanırdım hem ben. Kulaklıklarımı yine takarken bir elimle de müzik listemde gezinmeye başladım ve nihayet onu buldum. Kuğu Gölü Balesi. Ayağa kalkıp müzik çalarımı pijamamın cebine koydum ve gözlerimi yumdum. Kollarımı havaya kaldırıp ellerimi zarif bir şekilde başımın biraz üstüne sabitledim. Sonra parmak ucuma çıkıp tek ayak üstünde dönmeye başladım...

***

Annem üstümdeki siyah pantolon ve siyah tişörte bakıp kaşlarını çattı sonra derin bir nefes aldı.

" Çık! Üstünü değiştir! Hemen! Geçen aldığım elbiseyi ne yaptın sen?! "

Ne diye deli gibi bağırıyordu ki? Sadece biraz çekingendim. Geri zekalı değil. Hızlı ve bıkkın adımlarla yukarı çıkarken hala bağırıyordu.

" Üstünde siyah bir şey görmeyeceğim Derin! "

Bu kadının siyahla derdi neydi? Siyah harika bir renkti. Gözlerimi yumup içimden ona kadar saydım ve sakinleşmeye çalıştım. Sonra yavaşça aralayıp odama girdim...

***

Annem üstümdekilere tek kaşını kaldırmış bir şekilde bakarken ben dediği şeyi yaptığımdan sorun çıkartmayacağına emin bir şekilde postallarımı giyiyordum.

" Ne yapıyorsun sen?! "

Bağırmak zorunda mısın!

" Ayakkabı.."

" Postal mı giyilir onun altına?! Allah'ım sen bana sabır ver. "

Bana da.

" Sana babet almıştım geçen ay onlar nerede? "

Babet mi? Babetten nefret ederim.

" Converse giysem?" dememe kalmadan hiddetle beni itekledi.

" Babetlerin nerede!"

Kirpiklerimi kırpıştırarak bir kaç saniye yüzüne baktım ve sonra ayakkabılığa uzandım. İçindeki lacivert babetleri çıkartırken annem ceketimi portmantodan alıp bana uzattı. Ayaklarımı babetlerime geçirirken uzattığı lacivert deri ceketi aldım. Beyazdan nefret ettiğimi bildiği halde bana beyaz elbise almıştı. Üstelik sürekli onu giymemi istiyordu. Derin bir iç daha geçirirken ceketi üstüme geçirdim. Elbisenin dizlerimin bir karış üstünde biten eteğini elimle düzelttim ve bahçeye çıktım.

***

Merdivenleri çıkıp terasa çıktığımızda serin havayı içime çektim. Keşke bir de yalnız olsaydım. Annem bana seslendiğinde ben de ilerlemeye başladım. Hakan'ın annemin sandalyesini çektiği sırada ben de karşılarındaki sandalyelerden birini çekip oturmuştum. Annem oturduktan sonra Hakan da yanına oturdu. Karşısına oturması daha mantıklı değil miydi? Ayrıca benim bu romantik yemekte ne işim vardı? Başımı sıkıntılı bir iç çekişle sağa çevirdiğimde göz göze geldik. Hazar. Üstünde koyu lacivert bir gömlek altında da siyah bir kot vardı. Çok iyi gözüküyordu. İyi, gizemli ve soğuk. Hızlı adımlarla yanımıza gelip selam verdi ve yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Ellerimi yumruk yapıp dizlerimin arasına sıkıştırdım. Yanıma birilerinin oturmasından hoşlanmıyorum.

" Hazar da geldiğine göre. Size söylemek istediğimiz bir şey var. " dediğinde gözlerimi Hakan'a diktim ama kısa süre sonra başımı yeniden eğdim. Ellerimi incelemek daha iyiydi. Beyaz uzun titreyen parmaklarımı...

" Biz evlenmeye karar verdik. Artık birlikte yaşayacağız. "

Annemin sesini duyduğumda irkilerek masadan kalktım. Hazar da durumdan memnun gözükmüyordu. Çenesi seğirmeye başlamıştı ve gözlerime göre bu hiç de iyi bir şey değildi.

" Bize fikrimizi soracak mıydınız acaba? "

Dedi görüntüsünün aksine sakin bir sesle. Ama her kelimenin üstüne bastıra bastıra konuşmuştu. Hakan kaşlarını çatarak ona baktı.

" Gerek duymadık. Zaten görüştüğümüzü biliyordunuz. Bu sürpriz olmamalı. "

" Haklısınız. Ama birlikte yaşamak fikri gayet sürpriz oldu. "

Annem de ona döndü.

" Ayrı evlerde yaşamamızı mı istiyorsunuz? "

Cümlesini oldukça şaşkın bir tavırla kurmuştu. Haklıydı. Evleneceklerse ayrı yaşamaları saçma olurdu. Ama ben onlarla yaşamak istemiyordum. Yaşayamazdım ki. Yutkundum ve dönen başımı önemsememeye çalıştım.

" Siz yaşayabilirsiniz. Ben yokum. " dedi bu kez. Hakan biranda öfkeyle ayağa kalktı.

" Haddinizi aşıyorsunuz küçükbey! Olması gereken olacak! Daha on sekiz yaşındasınız! "

Hakan bağırdıkça benim ellerim titreme şeklinde reaksiyon gösteriyordu.

" On sekiz yaşındayım ve nerede kimle kalacağıma ben karar veririm. " diyerek ayağa kalktı o da.

" Derhal yerine otur Hazar! "

Hazar onu takmadan bana döndü ve bileğimi kavrayıp sürüklemeye başladı.

" Gel Derin. "

Ben paniklemiş bir şekilde peşinde sürüklenirken annem de ayağa kalkmıştı.

" Derin! Hazar! "

AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin