97.

2.7K 168 20
                                    

Derin

Odamın içinde bir ileri bir geri volta atarken alt dudağım ısırmaktan ayaklarım ise stilettolar yüzünden şişmişti. Olduğum yerde durdum ve derin bir nefes aldım.
Ne oluyordu böyle? Ona, bana, bize ne oluyordu? Ben bugünümü annemin doğum günümü bir kez daha kutlamaması üzerine acaba unuttu mu yoksa önemsemedi mi diye düşünerek geçirecektim. Belki biraz da ağlardım fakat kesinlikle bu olan bitenler planda yoktu.
Omuzlarım önüme düştüğünde sağ elimle saçlarımı karıştırdım.
Hazar'ın derdi neydi?
İşte bu soruya verebilecek makul bir cevabım yoktu. Aklımın kıyılarında bir cevap aheste aheste süzülüyorsa da şiddetle düşünmeyi reddediyordum.
Her şey saçmalıktan ibaretti.
O ve ben.. biz.. kardeş olacaktık.
Bu saçmalığı düşünmemek için kendime tam bir milyonuncu sözümü verdim ve yatağın üzerine oturdum.
Belki de hepsi benim kuruntumdan ibaretti.
Belki de İnci haklıydı.
O sadece çok tutucu bir.. abiydi.
Öyle miydi?
Sesli bir şekilde yutkundum. Sanırım olay bu kadar da basit değildi. Aklıma önceki sabah yatak odasında üstüne düşüşüm geldiğinde başımı hızla iki yana salladım. Allah'ım kafayı yemek üzereydim.

***
Telefondan yükselen kısa melodiyle kısa bir çığlık koy verdim. Hala şunun varlığına alışamamıştım. Elimle yüzümü sıvazlarken derin bir nefes aldım ve hemen başucumdaki telefona uzandım.

Bir adet mesajınız var.

Merih"Aşağıdayım."

Kaşlarım hızla çatıldığında aniden yataktan fırladım. Saat gecenin dördüydü. Ayaklarıma terliklerimi geçirip odadan çıkarken ses çıkartmamaya özen gösteriyordum. Çünkü Hazar muhtemelen ders çalışıyordu. Basamakları parmak uçlarımda hızlıca indim ve holü geçip kapıya ulaştım. Hiç oyalanmadan açtığım kapıdan dışarıya çıktığımda Merih son derece berbat bir halde karşımda dikiliyordu. Gözlerim hızla üstünü taradı. Saçları her zamankinden daha dağınıktı. Üstü başı kırışmış ve omuzları yorgunluktan önüne düşmüştü. Gülümsemeye çalıştım.

" Hey. "

Hiç beklemediğim bir hamleyle bana doğru kocaman bir adım attı ve arkamdaki kapıyı birden çekip kapattı. Ben irileşen gözlerimle dışarda kalmış olduğum gerçeğine odaklandığım esnada o elimi kavradı ve dikkatimi yeniden üzerine topladı. Bir şeyler söylemesini bekledim.
Fakat sustu.
O sustukça ben de sustum.
Ve bu süre dakikalara ulaştığında dudaklarını araladı. Söylemek istediği fakat bir türlü söyleyemediği bir şeyler vardı. Bunu görmemek için aptal olmak gerekirdi. Fakat onları duymak istediğimden emin değildim. Konuşamayacağını fark ettiğimde dudaklarımı araladım fakat boşta kalan eliyle ağzımı kapattı. Her zaman sıcacık olan kahveleri şimdi buz gibiydi. Ve o buz gibi kahvelerle benim kahvelerime baktı. Dudakları bir kez daha aralandı ve alkol kokan sıcak nefesi yüzüme çarparken o kelimeyi sarf etti.

" Dayanamıyorum. "

Kaşlarım refleksle çatıldığında konuşmak istedim fakat izin vermedi.

" Söz verdim. Fakat dayanamıyorum. " yutkundu ve gözleri acıyla küçüldüğünde güçsüz bir sesle sordu "Bu gece olanlar neydi Derin? "

Gözlerimi hızla kaçırdım. Konunun en nihayetinde buraya geleceği bal gibi belliydi işte. Konuşmam için elini indirdi fakat ben sessiz kaldım. Bir süre sessizliğime eşlik etti ve sonra devam etti.

" Sizin aranızda ne var? "

Bu soruyu öylesine soğuk bir sesle dile getirmişti ki ürperdiğimi hissettim. Bakışlarımızı bir kez daha buluşturduğumda göz bebeklerindeki acıyı görür gibi oldum. Ve bu içimi acıttı.
Yutkundum.

" Bak.. "

Kaşlarını çattı hızla ve sesini yükseltti.

" Hayır! Yine aynı şeyleri dinlemek için gelmedim buraya. Bana aramızda hiçbir şey yok yalanı atmana daha fazla tahammül edemeyeceğim. Çünkü var. Lanet olsun ki aranızda çok güçlü bir şey var! "

Şaşkınlıkla kirpiklerimi kırpıştırırken yutkundum. Bir kez daha konuşmayacağımı fark ettiğinde elini sıkıntıyla saçlarının arasından geçirdi ve sabırsızlıkla konuştu.

" Anlat. Anlat bileyim. Bileyim ki def olup gideyim. Anlat! "

Gözlerimi sıkıca yumduğumda kollarımı kavramasıyla irkilerek geri açtım.
Ne yapacaktım şimdi? Bir kez daha aynı şeylerle geçiştiremeyeceğim ortadaydı. Fakat doğruyu söyleyebilecek kadar cesur muydum? Ya da bunu Hazar'dan onay almadan yapacak kadar bencil?
Aklıma son birkaç gündür üstümde kurduğu anlamsız baskı geldiğinde.. açık konuşalım. Aklıma kıyılarında süzülen o uçuk kaçık fakat içten içe gerçek olduğuna inandığım dehşet verici sebep geldiğinde bir kez daha irkildim ve hiç düşünmeden dudaklarımdan şu sözler döküldü.

" Biz üvey kardeşiz. "

Gözleri aniden irileştiğinde kollarımı kavrayan parmakları gücünü kaybedip iki yanına düşüvermişti. Gözlerimi kaçırdım.
Bunu neden yapmıştım? Merih'i rahatlatmak için mi? Düşüncelerimden kaçmak için mi? Ondan kaçmak için mi? Ondan kaçmak..
Başımı hızla iki yana salladım. Kendimce intikam mı almıştım? Hayır.
Bu intikam değildi. Bu bir önlemdi.
Yutkundum. Ve o an arkamdaki kapı açılıverdi.
Olduğum yerden sıçrayarak arkama döndüğümde delici bakışları benimkilerle buluştu.
Duymuştu.
Omzumun üstünden tekrar Merih'e baktım ve tamamen arkaya dönüp içeriye girdim. Hazar da tek bir kelime sarf etmeksizin kapıyı Merih'in yüzüne çarpmıştı. Benim usulca merdivenlere yöneldiğimi gördüğünde haykırdı.

" Neden yaptın bunu?! "

Olduğum yerde durdum. Neden yapmıştım bunu?

" Neden söylesene! " diye kükrediğinde hızlı ve güçlü adımlarının bana yaklaştığını işitiyordum. Titredim. Aniden kolumu kavradı ve beni savurarak kendine döndürdü.

" Konuş! Söyle! Bana bir şey söyle! "

Gözlerine bakmamak için bakışlarımı kaçırıyor oluşum onu daha da çileden çıkartmıştı. Kolumu kavrayan elini şiddetle sıktı ve bir kez daha bağırdı.

" Ondan hoşlanıyorsun değil mi?! Onun için yaptın! "

Sona doğru sesi cılızlaşmıştı.
Yutkundum.
Ondan hoşlanıyor muydum? Kesinlikle.
Onun için mi yapmıştım? Hayır.
Kolumu tiksinircesine bir nefretle bıraktı ve hızla yanımdan geçip gitti. 

Bu bölüme ne kadar çok yorum gelirse o kadar hızlı gelecek bölüm hatta belki bugün gelir? Ister misiniz? Evet düşüncelerinizi merak ediyorum olan bitenlere dair. ❤

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now