125.

1.3K 92 30
                                    

Derin

Adımlarımı ikisinin masasına yönelttiğimde Hazar'ın ne düşündüğünü bilmiyordum. Beni burada istiyor muydu yoksa şu anda bana kızıyor muydu? Nida hemen yandaki boş sandalyeyi önüme çekti.

" Nasılsın Derin? "

Öylesine sorulmuş bir soruydu. 

Öylesine cevap verdim.

" İyiyim siz? "

Sandalyeye otururken bakışlarımı önce Nida'nın canlı bakan elalarına ardından da Hazar'ın bana bakmayan gözlerine çevirdim. Masanın üzerinde birleştirdiği ellerini inceliyordu. Yutkundum. 

" İyi, biz de sınavdan söz ediyorduk. Daha doğrusu üniversite hayatımızdan. " deyip güldü.

Bakışlarımı yeniden onunkilere çevirdiğimde ben de gülümsedim. 

" Az kaldı değil mi? " 

Bunu söylerken sesim istemsizce hüzünlü çıkmıştı. Nida hızlıca başını salladı.

" 1 ay kaldı. Sen ne okumak istiyorsun sahi? "

O an üzerimdeki bakışlar ikiye katlandı. Ne kadar zorlasam da dayanamayıp ben de onun kahvelerine baktım. Yüzünde biraz merak ama daha çok şüpheli bir ifade vardı. Daha fazla dikkat çekmemek için bakışlarımı tekrar Nida'ya çevirip omuzlarımı silktim. 

"Bilmem. " 

Nida gülümseyerek başını salladı.

" Endişelenme daha bir yılın var bulursun. "

Tam o anda kantine giriş yapan kimyacıyı görmüş ve sandalyesinden kalkmıştı.

" Geliyorum hemen. Hocam! "

O adeta koşarak kimyacının yanına giderken gergin bir şekilde Hazar'a döndüm. Çağın ile yaşadığım kopya olayından sonra kimyacıdan köşe bucak kaçar olmuştum. Hazar da bana bakıyordu. Bir şey diyecek gibi dudaklarını araladı fakat sonra hızla geri kapadı. Ben de onu yüreklendirircesine kaşlarımı kaldırdım. 

" Ne yapıyorsun? " dedi bir anda.

Hiç beklemediğim bu soru karşısında afallamış ve geriye çekilmiştim. Hayır hal hatır sormuyordu. Apaçık hesap soruyordu. Bu kez masanın üstünden bana doğru eğildi.

" Ne istiyorsun benden Derin? " 

Sertçe yutkundum fakat konuşmama izin vermedi.

" Hayal ortaya çıkınca Merih'i kaybettin. O yüzden mi buradasın? Yoksa yanımda birini görünce değere mi bindim? "

Cümlelerinin ağırlığı altında ezilirken araya girmeye çalıştım fakat nafile.

" Hayır bak...  "

" Yalnız kaldın değil mi? "

" Beni dinler misin? " 

" Hayır. " diye kesti.

" Anlatmama fırsat bile vermiyorsun. " dedim bu kez çaresizce.

" Hak etmiyorsun. " 

Benim için sarf ettiği son cümle bu olmuştu. Aniden sandalyesinden kalktı ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Omuzlarım önüme çökerken arkasından bakakaldım sadece. Hak etmiyordum. Ne sevgisini ne de ilgisini... O kadar yanlış düşüncelere kapılmıştı ki, şayet bana bir fırsat tanısa kendimi en doğru şekilde anlatacaktım. Yüreğine su serpecektim belki. Fakat dinlemek bile istemiyordu. Varlığım bile rahatsız ediyordu artık onu. Sesimi duymak, yüzümü görmek bile işkence gibi geliyordu. Haklıydı. Ya da inanmaktan korkuyordu bana. Bilmiyordum. Ama pes etmeyecektim. 

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now