25.

7.1K 354 17
                                    

Kandiliniz mübarek olsun :)

Derin

Arabayı evimin önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi.
" Okula gidecek misin? "
" Gitmem gerek. "
Derken kapıyı açmıştım. Yaz tatili için verilen ödevin son teslim günü bugündü ve ben daha önce vermediğim için bir kez daha lanet ettim.
" O zaman bekliyorum. Hazırlan gel ben bırakırım. "
Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken ona döndüm.
" Sen de mi okula gideceksin? "
" Hayır. Sadece seni bırakıp eve dönerim diye düşündüm. "
" Teşekkür ederim ben kendim.. "
Diye mırıldanırken kesti.
" Bekliyorum. "
Ben de ikiletmeden arabadan indim. Gerek varmıydı? Bekleyeceğini söylüyor işte. Hem bu saatten sonra yürüyerek gidersem bahçenin kalabalık olduğu bir ana denk gelirdim. Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerlerken iç geçirdim. Bugünkü seansı iptal etmem mümkün müydü acaba? Uykusuzluktan ölmek üzereydim.

***

Sınıfa girdiğimde elimdeki kitabı kapattım ve sırama doğru ilerledim. Merih aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Çantamı bırakıp oturduktan sonra başımı masaya yatırıp gözlerimi yumdum. Benden nefret eder miydi? Benim yüzümden bu haldeydi. Neden etmesindi ki? Derin bir iç daha geçirdim. Hazar'ı şikayet etmemesi vicdan azabımı bir nebze olsun azaltmıştı fakat yine de aklımı kurcalayan şeyler vardı. Benden neden özür dilemişti? Narkozun etkisiyle saçmalıyor olması da muhtemeldi tabi. Sonra gözümün önüne Hazar'a bakışı geldi. Garip gelen ikinci konu da buydu işte. O hale girmesine sebep olan bendim belki ama bunu ona Hazar yapmıştı. ama Hazar ona iyi gözüktüğünü duygusuz göstermeye çalıştığı bir sesle söylediğinde - ben asla yemedim, onun ameliyatın bitmesini beklerkenki hali gözümün önünden gitmiyor - Merih ona anlam veremediğim ama içinde nefret olmadığına adım kadar emin olduğum bir bakış attı. O bakışın anlamını her ne kadar ben çözememiş olsam da Hazar' ın anladığına emindim ki zaten ondan sonra polisler gelip Merih'in ifadesini almak istediklerinde Hazar beni kolumdan tutup dışarıya çıkarttığında inanılmaz sakindi. Ben ise endişe içerisinde tırnaklarımı yiyordum. Sonra bana yarım ağız gülümseyerek,
" Sakin ol. Bir şey olmayacak. "
Dedi ve sonrasında ise Merih'in şikayetçi olmadığını öğrendik. Hazar buna nasıl bu kadar emindi? Bunu tek bir ifadesiz bakıştan çıkartmış olabilir miydi? Derin bir iç daha geçirirken doğruldum. Neyse ne. Sonuç olarak Merih iyi ve Hazar da ceza almadı. Gerçi yine de bunlar vicdan azabıma engel değil. Kafamı biraz olsun dağıtabilmek için çantama döndüm ve müzik çalarımı çıkarttım. Bunu geri almış olmak ne büyük nimetti! Kulaklıklığımı müzik çalarıma taktığımda sınıfın yarısının dolmuş olduğunu fark ettim. Düşünce dünyama bu kadar derin dalmak zorunda mıyım? Bir insan isminin anlamını ancak bu kadar iyi taşırdı. Onları görmezden geldim ve kulaklıklarımı takıp listeden Yalın'ın Üzülme şarkısını açtım. Ve şarkının başlamasıyla ağzım açık kaldı. Ben yanlış mı duyuyordum? Yoksa gerçekten de.. Biranda şarkıyı değiştirdim ve işte yine o ses! Merih! Nasıl yani?! Tüm listemi baştan mı söylemiş?! Hepsini söyleyip kayıt mı etmiş? Gözlerim kocaman açılmış hızla şarkıları geçerken bir yandan da içimde anlam vermediğim bir heyecan olduğunu fark ettim. Ve sonra bir ses kaydına denk geldim. Ama bu şarkı değildi.
" Yaptığım şey hoşuna gitti mi bilmiyorum fakat umrumda da değil zaten. Artık sadece beni dinleyeceksin. Madem seninle konuşmanın başka yolu yok. Ben de sana böyle ulaşırım. - kısa bir sessizlik - Eğer bir gün şu keçi inadını bir kenara bırakıp ses kaydı yaparsan dinleyebilirim. Madem başka şekilde şarkı söylemeyeceksin en azından bunu yapabilirsin öyle değil mi? Belki.. Heyecanını yenmene yardım eder. "
Ağzımın hala açık olduğunu ses kaydı bitince fark ettim, hayır henüz bitmemişti.
" Titrek. "
Ahhh!!!

***
Sırtımdaki çantanın kollarını sıkıca kavramış yere bakarak merdivenleri çıkarken yaşlı bir adam omzuma dokununca çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Ona döndüğümde adam da paniklemişti.
" Korkuttum mu? "
Yutkunurken önüme döndüm.
" Kardiyoloji nerede bulamadım da evladım. "
Başka soracak insan mı yok amca! Bunca insanın arasında Sosyal Fobiliyi bulan Kardiyolojiyi de bulur elbet! Tebrikler. Onu takmadan adımlarımı hızlandırdım ve koridora saptım. Birine sorar bulurdu değil mi? Söylemedim diye hemen şuracıkta kalp krizi geçirecek değildi.
" Ahh! "
Gözlerim faltaşı gibi açılırken bunun beynimin oynadığı hiç de komik olmayan bir oyun olmasını diledim ama biranda etrafımdakiler hızla merdivenlere yönelince sadece yutkundum. Gidip bakmam gerekirdi belki ama yapmadım. Aksine, titreyen bacaklarımı umursamadan adımlarımı daha da hızlandırdım ve Psikiyatri bölümüne girdim. Burası hastaneydi. Adama bir şey olacak değildi. Elbet birileri yardım ederdi. Allah'ım uğursuz muyum acaba ben? Lanetli miyim? Kara büyü mü var üzerimde?

***

Bir sonuçsuz seansın daha sonuna geldiğimizde doktorun 'Görüşmek üzere' demek suretiyle ettiği vedayı karşılıksız bıraktım ve odadan çıktım. Merih'i merak ediyordum. Hem de deli gibi merak ediyordum. Koridoru adeta koşarak geçtikten sonra meedivenlere vardığımda içimi yine bir panik dalgası kapladı. Acaba amca iyi miydi ya? Soluk alış verişimin hızandığını fark ettiğimde amcayı unutmaya çalışarak basamakları inmeye başladım. Başına bir şey gelseydi ortalık bu kadar sakin olmaz..
" Hayıır!!! Babaaa!!! "
Hass..

***

Merih'in taburcu olduğunu öğrendiğimde içimde hem yetmiş beş yaşında bir amcayı öldürmüş olmanın pişmanlığı ve şoku hem de ameliyattan saatler önce çıkan Merih'in taburcu olmasının şaşkınlığı ve hüznü vardı. Adam benim yüzümden ölmüş sayılır mıydı? Ben neden bu kadar sakindim? Şimdiye kadar on defa baygınlık geçirmem gerekmez miydi? Ellerime baktım. Titriyorlardı fakat hala kontrol edebiliyordum. Derin bir nefes aldım. Bu hiç normal değil. Bir saat önce benim yüzümden biri hayatını.. Saçmalama Derin! Nerede olduğunu söylesen kalp krizi geçirmeyecek miydi sanki? Muhtemelen oraya varamadan geçirecekti. Aptal aptal kendini suçlamayı kes! Mantığım vicdanımla amansız bir savaşa giriştiği sırada koridoru dönmemle burun buruna geldik.
" Ama.. Siz.. "
Ben hortlak görmüşçesine gözlerimi pörtletmiş, elimi de ağzıma kapatmışken benim öldü sandığım ihtiyar topallaya topallaya yanımdan geçti. Geçerken de söyleniyordu.
" Hiç saygı kalmadı bunlarda hiç.. "
Yaşıyor. Öldürmedim onu! Yaşıyor!

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now