22

7.2K 385 10
                                    

Derin

Bileklerimdeki ellerini hala gevşetmemişti ve o ellerimi bırakmadıkça benim onun bedeninden ayrılmam mümkün değildi. Bırakmak için hala neyi bekliyordu ki? Kokusu bir kez daha içimi doldururken gözlerimi yumdum. Bu çok utanç vericiydi. Burada bu şekilde durmak çok utanç vericiydi. Başımın döndüğünü hissediyordum ve o hala bana bakıyordu. Gözlerimi yeniden açtığımda gözlerini dudaklarıma indirmiş olduğunu fark ettim ve biranda panikle kendimi geri çektim. Ben popomun üstüne hiç de yumuşak olmayan bir düşüş yaptığımda elleri hala bileklerimdeydi ve canım çok yanmıştı. Acıyla yüzümü buruşturdum.
" Bırak! "
Bacaklarım yeniden titrmeye başlamışlardı. Beni takmaması beni daha da utandırdı.
" Bırak! "
Diye bağırdım bir kez daha çatlayan sesimi önemsememeye çalışarak. Ve o bıraktı. Biranda bileklerimi bıraktı ve ben sırtüstü devrilip yerle bütünleştim. Başımı yere çok sert çarpmıştım ve bu bende hıçkırma isteği doğurmuştu. Gözlerimi sımsıkı yummadan önce gördüğüm son şey Hazar'ın hiç de memnun olmayan yüz ifadesiydi...

Hazar

Harika! Ben başına bir şey geldi diye endişeleniyorum hanımefendi gelmiş burada.. Sosyal Fobisi olan bir kız nasıl olur da bir erkekle bu kadar yakınlaşabilir aklım almıyor. Merih' e hiç bakmadan eğildim ve Derin' i kolundan tutup doğrulttum.
" Bir saattir seni bekliyorum. "
Onu Müzik Odasından adeta sürükleyerek çıkarttıktan sonra kolunu bıraktım ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Kısa bir an sonra onun da beni takip ettiğini belirten sersem adımlarını duymaya başladım. Öfkeliydim. Ben işimi gücümü bırakmış aptal bir kızın aptal hastalığıyla uğraşıyorken onun bu derece duyarsız olması beni haliyle öfkelendirmişti. Üstelik bu kız lanet olası üvey annemin kızıydı! Evet öfkeliydim. Oldukça! Bu kızı umursamamaya devam etmem gerekirdi. En başından o nasıl beni görmezden geliyorsa benim de onu görmezden gelmem gerekirdi. Neden yapamadım bilmiyorum. Kardeşim olması mı diriltti içimdeki merhameti bilmiyorum. Umrumda mıydı sanki kardeşim olup olmaması? Ben kardeş istememiştim ki! Hiç bir zaman istememiştim! Kendimden ödün verip onun peşinde koştururken ne düşünüyordum acaba?! İnsanlar hiç bir şeyi hak etmiyorlar işte! Ne onlarla ilgilenilmesini ne de onlar için endişelenilmesini! Onun bana iyi geldiğine ne kadar erken karar verdiğimi şimdi anlayabiliyordum. Ve o sesi duymamla olduğum yerde durdum. Yine. Dudaklarının arasından kaçan minik bir hıçkırık sesi. Ellerimi iki yanımda yumruk yapmış sıkarken burnumdan solumaya başlamıştım. Lanet olası bir hıçkırık beni neden bu derece etkiliyordu?!

Derin

O durduğunda ben de durdum. Kendimi sıkıyor ağlamamaya çalışıyordum fakat hıçkırıklarımın çıkmasına engel olamıyordum. Birkaç dakika öylece durduktan sonra bana döndü ve yaklaşmaya başladı. Yüzü biraz olsun yumuşamış gibiydi. Tam önümde durduğunda hem uzun hem de büyük olan baş parmağıyla gözümün altındaki yaşları sildi.
" Hey.. Sakin ol. "
Onun bana sakin olmamı söylemesi neden ben de hıçkıra hıçkıra salya sümük ağlama isteği uyandırıyordu?!
" Şşt.. Tamam.. Sakinleş. "
Sesi öylesine yumuşak öylesine pürüzsüzdü ki konuşmaya devam ederse gözyaşlarım beni kör edebilirdi.
" Sakinleş artık.. "
Biranda birbirine bastırdığım dudaklarımın arasından sesli bir hıçkırık çıktı ve ben kollarımı ona sararken başımı göğsüne yasladım. O yaptığım şeyin şaşkınlığını yaşarken ben deli gibi ağlıyordum. Şevkate ve sevgiye ihtiyacım vardı. Ve onu Hazar' ın kollarında bulacağımı düşünüyordum. Bulmak zorundaydım. Çünkü başka kimsem yoktu benim!

Hazar

Yine! Yine yapmıştı işte! İnce güçsüz kollarını bedenime sarıp ağlamaya başlamıştı! Sarılmak zorunda mıydı? Sarılmasından nefret ediyordum. Sağ elimi bıkkınlıkla saçlarımın arasından geçirirken onun ağlarken sarsılan bedenini düşünmemeye çalıştım. Aklımı başka yerlere vermeye çalıştım. Çünkü ona odaklanırsam omuzlarından tutup hızla ittirebilirdim. Derin bir iç geçirdiğimde göz göze geldik. Birkaç metre ileride elinde Derin'in çantasıyla durmuş bize bakıyordu. Bir süre izledikten sonra adımlarını hızlandırdı ve çantayı adeta fırlatırcasına ayaklarımın dibine bırakıp uzaklaşmaya başladı. O yanımızdan ayrılırken Derin de başını göğsümden çekmişti. Endişeli ve şaşkın bakışlarla Merih'in arkasından bakışını izlerken göz göze geldik. Utanarak kollarını bedenimden ayırdı ve yerdeki çantasına uzandı. Sonra dudaklarından birkaç anlaşılması zor kelime döküldü.
" Ondan.. Nef-ret edi-yorum.."
Nefret? Durduğum yerden bakınca pek de öyle gözükmüyordu. Arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım yeniden.
" Randevu saatini kaçırdık. Acele et. "

Derin

Arabayı hastanenin otogarında park ettiğinde kaşları hala çatıktı. Bana kızgın mıydı? Kızmasına sebep olacak ne yapmıştım ki? Tamam yaklaşık bir saat kadar bekletmiştim. Ve evet bu kızmak için yeterli bir sebepti ama bu derece kızgın olmak için değil. Öyle miydi? Sesiyle irkildim.
" İnmeyecek misin geldik? "
Onun kapısını açıp inmiş olduğunun farkında bile değildim. Utanarak kapımı açtım ve indim. Bir şeyler demek istiyordum. Belki özür tarzı bir şeyler. Ama lanet olası dudaklarım bile titriyordu! İkimiz de hiç konuşmadan otogardan çıktığımızda benden birkaç adım uzağımda yürüyor olması dikkatimi çekti. Bunu aşmıştık? Aşmamış mıydık? Bir süredir yanımda durması beni hiç rahatsız etmiyordu. Ona sarıldım ben! Hem de iki defa! Hastaneye girdiğimizde ona baktım. Düşünceli gözüküyordu.
" Hazar. "
Sesim titrek ve güçsüz çıktığı için duymadığını sanmıştım fakat tepki vermeden yürümeye devam ettiği kısa bir sürenin sonunda bana bakınca duyduğunu anladım.
" Özür dilerim. "
Tek kaşını kaldırdı.
" Ne için? "
Gözlerimi kaçırırken yutkundum.
" Beklettiğim için. "
Biranda tüm nefesini dışarı verdi ve bana doğru birkaç adım attı. Ayakkabılarımızın burunları birbirine değerken başımı sağ tarafıma doğru eğmiş göz ucuyla ne yaptığına bakıyordum. İçimden bir ses geri git diye haykırsa da kendimi tuttum.
" Başına bir şey geldi sandım. "
Dedi sert ve soğuk bir sesle.
" Üzgünüm.. "
Sesim resmen ağlamaklı çıkmıştı.
" Beni kızdırdın. "
Dedi bu kez tıpkı 'Pislik Hazar' gibi konuşuyordu. Ama zaten onun normali buydu. Yutkundum.
" Seni tam kırk dakika bekledim. Gelmedin. Endişelendim. Yirmi dakikada tüm okulu dört defa aradım. "
O kelimelerin üstüne bastıra bastıra yaptıklarını sıralarken ben korkuyla kendimi geri çekmiştim.
" Sonra sesini duydum. Aklıma neler geldi haberin var mı?! "
Bağırdığında titreyerek bedenimi geriye doğru sürüklemeye başladım ama bu uzun sürmedi. Sırtım duvara yapıştığında nefes alış verişim düzensizleşmişti. Bana doğru bir adım daha attı ve elini omzumun üstünden duvara dayayıp yüzüme eğildi.
" Ben. Senin. Bakıcın. Değilim. Ufaklık. Anladın mı? "
Başımı sallarken gözlerim biranda doldu. Bacaklarımdaki titreme tüm bedenime yayıldığında tek yapabildiğim ağlamaktı. Nedne bu kadar şaşırıyorsam? Hazar her zamanki Hazar'dı.
" Beni.. Ka..pat..mış..tı.. "
Kelimeler hece hece titreyen dudaklarımın arasından dökülürken kesik kesik nefes alıp veriyordum. Biranda kaşlarını çatıp doğruldu.
" Kapatmış mıydı? "
Başımı hızlıca salladım.
" Zorla.. Kilit..ledi.."
Dilim dolaşıp duruyordu ve hala omzumun üstünden duvara dayalı olan kolunun omzuma değen yeri canımı yakıyordu. Biraz gevşetemez miydi? Belli ki farkında değildi.
" Sana bir şey mi yaptı?! "
Diye bağırdı bu kez. Hıçkırmaya başlamadan önce başımı iki yana salladım ve sonra duvarda kayarak yere oturdum.
" Piç! "
...

AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin