129.

1.8K 101 92
                                    

Derin

Arabadan indiğimizde önünde durduğumuz devasa villaya kaldırdım bakışlarımı. Üç katlı, dış cephesi pembe boyalı, geniş bir bahçesi olan hem lüks hem de şirin bir villaydı. Geldiğimizi fark eden Ata Bey kapıyı açıp bizi bahçede karşıladığında en arkadan ilerliyordum. Daha sonra evin kapısında Nida göründü. Üstünde tarçın rengi mini bir elbise vardı. Saçlarını iki yandan salaş bir örgü yapmış oldukça güzel görünüyordu. Sıkıntıyla solurken bakışlarımı üstümdeki kot pantolon ve düz beyaz tişörte indirdim. Evden çıkarken saçlarımı bile taramamıştım. 

Hakan ve annem Ata Bey ile selamlaşıp içeriye girdiklerinde Hazar da peşlerinden Nida'nın yanına gitti. Boşluktan istifade Rügar'a seslendim. Kararsız minik adımlarını durdurup bekledi. Bana dönmemişti. Yüzüme bakmıyordu ve bu durum içimi dağlıyordu. Sertçe yutkundum ona doğru ilerlerken. 

" Özür dilerim. " diye fısıldadım. 

Ses çıkartmadı. 

" Sana zarar vermesine izin vermeyeceğim. Söz veriyorum. " dedim bu kez.

Ama buna çocuk bile inanmazdı. Ben daha kendimi koruyamıyordum. 

Yine sessiz kaldığında ben de çenemi kapadım. Şu anki sessizliğinin konuşamamakla alakası olmadığını elbette anlayabiliyordum. Ve bu canımı yakıyordu. Diyecek başka bir şeyim olmadığını fark ettiğinde yeniden ilerlemeye başladı ve kısa süre sonra Nida ve Hazar'ın yanından geçerek eve girdi. Ben de omuzlarımı önüme düşürüp peşine takıldım. İkisinin yanında geçerken hiç bakmamış dolayısı ile de selam vermemiştim. Fakat Nida seslenerek durdurdu beni.

" Derin! Hoş geldin. "

Yavaşça baş salladım yalnızca. Bu kaba tavrımın onu rahatsız ettiğini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Hatta belki Hazar bile beni ayıplıyordu. Umursamadım. Gerçekten o kadar tükenmiş hissediyordum ki Nida'nın kırılan kalbi umrumda olan en son şey bile değildi. Yeniden ilerlemeye başladığımda fısıldadığını duydum. Muhtemelen neden böyle davrandığımı soruyordu. 

***

Hep birlikte devasa yemek masasına yerleşmiş yemeklerimizi yiyorduk. Ev gerçekten çok gösterişliydi. Ama bunu sağlayan şey eşyaların şatafatı değil odaların ferahlığıydı. Kırık beyaz tonlarındaki salon insana gerçekten huzur vermeye yetiyordu. Elimdeki çatalı tabağa düşürdüğümde herkes durup bana baktı. Kimseyle göz teması kurmadan çatalı elime aldım ve tabağımdaki patlıcana batırdım. Aylin Hanımın söylediğine göre normalde iş yoğunluğundan evde yemekleri yardımcıları yapıyordu fakat bugün özel misafirleri olduğundan mutfağa kendi girmişti. O an göz ucuyla Nida'ya baktım. Gayet keyifli şekilde yemeğini yiyor bir yandan da babasının üniversite sınavı hakkındaki nasihatlerini dinliyordu. Konuşmanın bir yerinde Aylin Hanım izin alarak böldü ve Hazar'a konuyla ilgili birkaç soru sordu. Sonra konuşmaya Nida'yı da dahil etti. Bense onların yanında oturup sohbetlerini dinliyordum. 

Yemek faslını annemin ve Aylin Hanımın neşeli kahkahaları, Hakan'ın gençlere takılması ve Nida'nın kaçamak bakışları ile tamamladığımızda Nida da ben de elimize masadaki tabakları almış mutfağa taşımaya başlamıştık. Kısa sürede tüm masayı topladığımızda Nida tatlı servis edeceğini söyleyerek mutfakta kaldı. Bense salona döndüm. Ata Bey, Hakan'a uzmanlık alanı ile ilgili bir şeyler danışırken annem Aylin Hanım'a dönmüştü.

" Maşallah Aylin'ciğim. Nida'yı şahane yetiştirmişsiniz. Hem güzel hem akıllı. Becerikli de. "

Aylin Hanım mahcup şekilde gülümserken yanlarına oturdum. 

AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin