14.

8.6K 432 19
                                    

Merih

Ben onunla konuşmaya çalışıyorum. Görmek için sınıfına bile gidiyorum. O ne yapıyor? Tek bir söz bile etmeden bırakıp gidiyor. Hem de Hazar'la.Tüm nefesimi dışarı verip sağ elimle ensemi sıvadım. Uzun zamandır ilk defa birine karşı anlayışlı davranmaya çalışıyordum ve bu onun umrunda bile değildi. Madem öyle bunu kendisi istedi...

Derin

Akşam annemle yemek yerken ikimiz de sadece susuyorduk. Aslında ben hep susuyordum zaten ama annem de bugün benle uğraşmamıştı ve bu oldukça garipti. Kaşığı ağzıma götürürken ona kaçamak bir bakış attım. Düşünceli gözüküyordu. Acaba biz gittikten sonra Hakan'la ne konuştular? Düşüncelerimden onun sesiyle ayrıldım.
" Oynama şu kaşıkla da yemeğini ye. "
Yemeğimi yemeye yeniden başladığımda bu kez Merih' i düşünmeye başlamıştım. Onu orada öylece bırakıp gittiğim için bana kızmış mıydı? Buna kendisi sebep olmuştu. Ne diye sürekli dibimde bitiyordu ki? Bu çok huzursuz ediciydi. Bir de şu Hazar meselesi var. Hala koşulsuz bir şekilde bana yardım ediyor ve hala başıma bir felaket gelmedi. Ve bugün yolda çok tuhaf bir konuşma yaptık.Yani aslında o yaptı. Konuşmaktan hoşlanmayan Hazar konuşmaktan hoşlanmayan Derin'e annesinden söz etti. Tamam belki birkaç cümle. Fakat yine de çok garipti. Hatta fazla garip! Hazar bana annesinin ölümünün verdiği üzüntüden bahsederken onun aslında hiç de gözüktüğü gibi biri olmadığını fark ettim. O soğuk ve bir o kadar da sert görünen kusursuz Hazar da aslında kusurluydu. Benim gibi. Herkes gibi. Ve onun da duyguları vardı. O da acı çekebiliyordu bu biraz tuhaf gelse de o da özleyebiliyor o da sevebiliyordu. Gerçi dediğine göre annesinin ölümünden sonra kimseyi çok fazla sevmemeyi öğrenmişti. Çünkü kayıpları arkada derin acılar bırakıyordu. Dipsiz bir boşluk kalıyordu insanın içinde. Asla doldurulamayacak kadar derin bir boşluk. Ve bir şey daha dedi bana bugün. ' En çok neyi seversen onunla sınanırsın. ' Sonra ikimiz de tek kelime etmedik. Hazar bunu kendine prensip edindiği için mi bu derece ulaşılmazdı bilmiyorum fakat artık onu ulaşılamaz olarak görmüyorum. Konuşmaya başlamadan önce bana kaşlarını çatarak ' Sakın bana acıyayım deme kötü olur. ' dediğinde ürkmeme sebep olmuştu. Duygusuz demiştim içimden. Ama sonra biranda düşüncelerimi değiştirdi. Annesinden söz ederkenki bakışları öyle hüzünlüydü ki.. Onu böyle göreceğimi söyleseler ben yine bir şey demezdim herhalde ama inanmazdım yani. Ve ilk defa ona bu kadar uzun süre baktım. Tamam bunda bana değil de yola bakıyor olmasının payı büyüktü ama ilk defa onu bu kadar yakından inceledim ve titremelerim yok denecek kadar azdı. İfadesiz tutmaya çalıştığı yüzündeki acıyı, özlemi, çaresizliği gördüm. Bana bunları neden anlatmıştı bilmiyorum ama ona acımıyordum. Onun için üzülmüyordum. Ona saygı duyuyordum. Bunca duyguyu öylesine kolay saklamıştı ki bunca yıldır onun içinde ne fırtınaların koptuğunu anlayamazdınız. Kimse anlayamazdı. Kimseyle konuşmak istememesinin, birine kolay kolay bağlanamamasının nedenini onu dinlemeden anlayamazdınız ve ona hak da veremezdiniz. Ona acırdınız belki benim dinlediklerimi dinleseydiniz. Ama o acımamı istememişti ve ben de acımıyordum zaten. Acınılmak can yakar. Bu konuda onu en iyi ben anlayabilirdim herhalde. O yüzden ona acımadım. Ama o konuşmadan sonra çok şey değişti bende. Her ne kadar ben güçlüyüm tavırlarını takınmaya devam etse de devamında ben gözlerindeki o kırgınlığa şahit olmuştum bir defa. Ve bu onla ilgili tüm kötü düşüncelerimi değiştirdi. O kötü biri değildi. Umursamaz hiç değildi. O güçsüzlüğünü duygusuz tavırlarının arkasına saklamaya çalışan bir erkek çocuğuydu sadece. Annesini on bir yaşında kaybetmiş küçük duygusal bir erkek çocuğu.
" Derin yemeyeceksen kalk! "
Biranda irkilerek kaşığı çorbanın içine düşürdüm ve her yerim tarhana oldu. Annem başını hoşnutsuz bir tavırla sallarken masadan kalktım ve mutfaktan çıktım. Neyse ki masayı topla diye azarlamamıştı bu kez. Anlaşılan benden daha çok taktığı şeyler vardı kafasında...

***

Ertesi gün yine erkenden okul bahçesinden girdiğimde müzik çalarım olmadığı için bir kez daha huysuzlanıyordum. Hızlı adımlarla okula girdim. Tempomu hiç değiştirmeden merdivenleri çıkmıştım ki sınıfımın olduğu koridorda karşıma çıktı. İrkilerek durduğumda kolumu kavradı ve çekiştirmeye başladı. Canımı yaktığının farkında değil mi bu çocuk? Kolumu ondan kurtarmaya çalışmamın canımı daha çok acıttığını fark edince usul usul beni götürmesine izin verdim. Müzik Odasına girip kapıyı yeniden kilitlediğinde bıraktığı kolumu ovuyordum. Parmaklarının izleri çıkmıştı muhtemelen. Karşıma dikildi ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Kaşları çatıktı. Bu hali beni ürkütse de belli etmemeye çalıştım. Kolumu ovalamayı kesip bir şeyler demesini bekledim ama demiyordu. Omuzlarımı düşürüp duvar dibine doğru ilerlemeye başladığımda sesini duydum. Öfkeli sesini.
" Hazar'la birlikte misin? "
Biranda olduğum yere çakıldım. NE?! Yüzümün kızardığını hissediyordum. Dışarıdan bakınca öyle mi gözüküyorduk? Sık sık nefes almaya başladığımda konuştu yeniden.
" Derin. Bana cevap ver. "
Bunun derdi neydi böyle? İyi olmadığımı görmüyor mu? Dün onu bıraktığım için kızgın olduğunun farkındaydım ama bu kadar kaba olmak zorunda mıydı? Bana doğru ilerlemeye başladığını duyunca kaçmak istedim ama kaçacak yerim yoktu. Önüme geçip elini çeneme yerleştirdi ve ona bakmamı sağladı. Gözlerim dolmaya başlamıştı yine! Lanet olsun! Bu derece güçsüz olmak zorunda mıyım?!
" Buna cevap ver. Başka soru sormayacağım. Birlikte misiniz? "
Yutkunmaya çalıştım. Gözyaşlarımı görünce biraz olsun yumuşar sanmıştım ama yanıldım.
" Derin! "
Biranda irkilerek gözlerimi yumdum ve dudaklarımı birbirine bastırdım.
" Baş salla bir şey yap! "
Yine tepki veremediğimi görünce bağırdı bir kez daha.
" Derin!!! "
Gözlerimi açtığımda yine titremeye başlamıştım. Eli hala çenemdeydi. Ve bu beni o kadar geriyordu ki bir süredir kendimi kasıyordum ve sonunda dayanamadım. Titremelerim tüm vücuduma yayıldığında dudaklarımın arasından minik bir hıçkırık çıktı.
" Cevap ver! "
Yeter!
" Derin! "
Hızla başımı iki yana salladığımda çenemi bıraktı.
" Birlikte değilsiniz. "
diye mırıldandı başka yere dönerken. Dizlerimin üstüne çöktüm ve ağlamaya devam ettim...

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now