98***

3K 172 83
                                    

Ertesi sabah telefonuma gelen yeni bir mesaj sesiyle uykumdan homurdanarak uyandım. Komodinin üstündeki telefona uzanırken başım çatlayacak gibiydi. Tek gözümü kısıp ekrana baktım.

Bir yeni mesajınız var.

Merih isminin üstüne tıkladım.

" Kahvaltı yapmadıysan birlikte yapalım mı? "

Kaşlarım telefonun ekran ışığı yüzünden iyice çatılırken kısa bir an reddedecek gibi olduysam da sonradan evden erken çıkmaya harika bir bahane olduğuna kanaat getirip onaylayan bir mesaj attım.
Hızla yataktan çıkıp gardıroba ilerlediğimde parmak uçlarımda yükselip gerinmiştim.
Aslında uykumu hiç mi hiç alamamıştım fakat evden çıkmak fikri daha cazip geliyordu.
Bir çırpıda koyu renk bir kot ve mavi bir kazak çıkartıp üstümü değiştirdim. Sonra makyaj masama oturup saçlarımı taramaya başladım. Saçlarımı ortadan ikiye ayırıp düzgün durduğuna emin olduktan sonra telefonu alıp odadan çıktım.
Basamakları yavaş ve sessiz adımlarla inerken telefonumun zil sesi bütün evi doldurdu ve açmadan önce kısık seste bir küfür mırıldandım.

" Efendim? "

" Geldim. "

" Tamam geliyorum. "

Telefonu kapatıp hole daldığımda etrafı dinledim.
Sessizdi.
Hazar dünden sonra ya evden çıkmıştı ya da tüm gece uyuyamadığı için şu anda uyuyordu. Çünkü evde hiçbir yaşam belirtisi yoktu.
A-o Erken hüküm.
Mutfağın önünden geçerken onun içeride masanın hemen önünde oturan bedenine ilişti gözlerim ve kapının önünde durdum.
Başı öne eğikti.
Bir an için uyuyakalmış olduğunu düşünüp içeriye girdim. Fakat çıkardığım sesle başını kaldırdığında uyanık olduğunu da göz göze gelmek suretiyle fark etmiş oldum.
Gözleri uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözaltları yumruk yemişçesine şişmişti. Kaşlarım çatılırken kısık sesle sordum.

" İyi misin? "

Sadece baktı. Yutkundum. Bakışları aheste aheste üstümü süzerken mırıldandı.

" Ona gidiyorsun. "

Olduğum yere çakıldım. Ve sonra bir kelime daha demesine müsaade etmeden hızla mutfaktan ardından da evden çıktım.

Merih bahçe kapısının önünde durmuş beni bekliyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsedi. Gülümseyişine karşılık vermeye çalıştım.
Ona doğru uzun adımlar atarken sırtımdaki bakışları hissettiğime yemin bile edebilirdim. Fakat dönüp bakmadım. Kendimi kötü hissediyordum. Kötü biri gibi hissediyordum...
Yanına vardığımda bana aniden sıkıca sarıldı ve ben afallayıp kaldım. Birkaç saniyelik bocalamanın ardından kollarımı bedenine sarmıştım. Saçlarımın üstüne doğru son derece erkeksi sesiyle fısıldadı.

" Günaydın. "

Sesi içimi gıdıklarken mırıldandım.

" Günaydın. "

Kollarını üzerimden çekip beni arabaya doğru yönelttiğinde kalbim pır pır atıyordu.
Bu neydi şimdi? Neden heyecanlanmıştım ki?
Yutkunmaya çabalarken arabaya yerleştim.

" Gideceğimiz yer buraya çok yakın. " dedi usulca.

Başımı salladım. Nereye gittiğimizi çok da önemsemiyordum. Şu an için gidiyor olmak yeterliydi benim için. O an içime aynı soru kor gibi düştü ve düştüğü yerleri cayır cayır yaktı.
Ondan mı kaçıyordum?
Başımı hızla iki yana sallarken dikkatimi camdan dışarıya verdim.

***

Merih garsona iki kişilik kahvaltı siparişi verirken kahvaltı yapmaktan nefret ettiğimi düşünmeden edemedim. Fakat sesimi çıkartmadım da. Söylediğine göre baya zengindi buranın serpme kahvaltısı.
Etrafa şöyle bir göz gezdirirken bugün havanın her zamankine göre daha açık olduğunu fark ettim. Serindi fakat yağış yoktu. Bu da bugünün iyi geçeceğine işaretti. Yani en azından öyle umdum.
Tabi o an için bu gece olacaklardan bihaberdim.
Merih seslenerek dikkatimi kendisine çektiğinde bakışlarımı denizden ayırıp onun kahvelerine diktim. Kahveleri öyle sıcak bakışları öyle samimiydi ki insanın gözlerine baktığında gülümseyesi geliyordu. Fakat giriş yaptığı cümleyi işitmemle tebessümüm suratımda donup kalmıştı.

AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin