100.5

2.8K 157 34
                                    

Bir sonraki bölüm için sondaki ankete katılın lütfen ❤

Küçük kız poposundan kayan taytı çekmek için durmak zorunda kaldığında öğretmeni anında fark etmiş ve müziği durdurmuştu.

" Derin? "dedi uyararak.

Kız pembe taytını bir çırpıda çekip ellerini yeniden başının üstünde havada sabitledi. Öğretmeniyle göz teması kurmazsa kızmayacağını düşünüyordu. Nitekim öyle de olmuştu öğretmeni müziği baştan başlatmıştı. Küçücük bedenler aynalarla çevrili sahnenin orta yerinde parmak uçlarında badi badi ilerliyor ve çeşitli esnek figürler sergiliyordu. Sıra Derin'e geldiğinde haftalardır çalıştığı köprüyü kurmak için zarif adımlarla çemberin ortasına girdi. Derince bir nefes aldıktan sonra aldığı işaretle belini arkaya doğru esnetti ve minik avuçları anında tozlu zemini buldu. Yapmıştı. Hem de ilk seferde. Şimdi sırada devrilmeden kalkmak vardı. Öğretmeninden aldığı ikinci bir işaretle avuç içlerinden kuvvet alıp kendini yaylandırdı. Bir yandan da minik bacağını kaldırmış ve onla da havayı yarmak suretiyle ileriye doğru büyük bir adım atmıştı. İki ayağının üzerinde sarsılmadan durabildiğinde ağzı kulaklarındaydı. Gülüyordu. Gülüşünü durdurup çembere geri dönemiyordu. Yapmıştı. Başarmıştı. Dakikalar sonra olacaklardan habersiz bir şekilde kahkahalar atıyordu...

Hazar

Aydan ellerini ağzına kapatmış hayretler içerisinde bize bakarken Derin kahkahalarla gülüyordu. Günlerdir güldüğüne hiç rastlamamış olan gözlerim şaşkınlıkla irileştiğinde bu kahkahaların pek de sağlıklı olmadığını görebiliyordum. Sonra kahkahalarının arasından güçlükle konuştu.

" Rezil oldun anne. "

Aydan'ın suratı kırmızıdan mora dönerken bir çırpıda odaya girdim ve Derin'i yerden kaldırdım. Fakat o asla susmuyor kahkahalarla gülüyordu. Babam da benim peşimden odaya girdiğinde telaşlıydı.

" Derin? " dedi usulca.

Fakat Derin'in şu an bizi gördüğü de duyduğu da yoktu. Kısa bir süre içerisinde de kahkahaları hıçkırıklara dönüşmüştü. Aydan samimi olup olmadığını anlayamadım bir panikle kızına yaklaştı.

" Hakan.. Hakan bir şey yap aklını kaçıracak bu. "

Babam Derin'i yatağa oturtmama yardımcı olduktan sonra her zaman montunun iç cebinde bulundurduğu, tepesi ışık veren kontrol kalemini çıkarttı ve Derin'in gözlerini kontrol etti.

" Hastaneye götürelim." dedi buz gibi bir sesle.

Ve ben de bu komut üzerine onu hızla kucağıma aldım. Gözyaşları kazağımı ıslatırken evden çıkmıştık.
Onu bu hale ne getirmişti bilmek istiyor fakat asla soramıyordum. Sadece vicdanım dehşet bir şekilde sızlıyordu. Biz aşağıdayken.. ona dokunmuş muydu yine?
Derin'i arabanın arkasına yatırıp sürücü koltuğuna yöneldiğimde yumruklarımı sıktım.
Buradaydı. Hemen yanı başımda. Fakat ben yine koruyamamıştım. Babam evdeyken bir şey yapmaz sanmıştım. Ve yine yanılmıştım.
Arabayı son gaz harekete geçirmeden önce dikiz aynasından kıpkırmızı olmuş suratına baktım ve fısıldadım.

" Özür dilerim güzelim. "

***

Derin yarım saat önce vurulan sakinleştiricinin etkisiyle yattığı sedyede uyurken babam telefondan Aydan'a durumunun iyi olduğunu haber veriyordu. Rüzgar salonda uyuyor olduğundan Aydan onunla kalmıştı.
Sakallarımı kaşırken göz ucuyla Derin'e baktım. Nasıl da bebek gibi uyuyordu. Sanki içinde yıkıcı bir canavar taşıyan o değilmiş gibi. Bu kızı bu hale getiren şeyi düşünürken buldum kendimi yine. Ve nedense bunu her düşünüşümde kendimi suçlu hissediyordum.
Elbirliğiyle mi yapmıştık biz bunu? Hepimiz. Her birimiz.
Derin sıkıntılı bir nefes alırken babam nihayet Bülent beyi evinden getirmeyi başarmıştı. Dakikalar sonra Derin'i kaldırmış ve acil servisten çıkartıp Bülent beyin uygun gördüğü bir odaya taşımıştık. Bülent bey daha önceden Derin'in hasta bilgilerini almış olduğundan direkt konuya girdiğinde ikimiz de pür dikkat onu dinliyorduk. Derin ise bulutların üzerinde gibiydi.

AYRIKOTUWhere stories live. Discover now