1.

38.3K 712 48
                                    

Tanıtım :
Derin 17 yaşında, Sosyal Fobisi olan bir genç kız. Babasının onu annesiyle bir başına bırakıp gitmesinden sonra annesi tek çocuğu olan Derin ' le uğraşmaya başlamıştı. Psikolojisi pek sağlıklı bir kadın değildi. Bir de dokuz yaşındaki kızıyla yalnız başına kalınca durumu daha da kötüleşti. İnanılmaz derecede paranoyaları ve komplexleri vardı. Eşinin gitmesinden Derin' i sorumlu tutmaya başladı başta. Sonra onun her şeyine karışmaya başladı. Onun her yaptığını sertçe eleştiriyor, daima kendi bildiğini yaptırıyordu. Derin tüm bunları normal sanıyordu elbette. Ta ki hiç bir arkadaşının annesinin böyle olmadığını fark edene dek... Yaptığı her şeyin yanlış olduğunu düşünmeye başladı zamanla. Her hareketinden önce annesinin ne tepki verebileceğini düşünmeye başladı ve sonra hiç bir şey yapmamaya çalıştı. Ne yapsa yanlış olacak ve annesi ona kızacaktı. " Beni herkese rezil ediyorsun." diyordu annesi daima. Sonra da ne yapmaması gerektiğini sıralamaya başlıyordu. Çoğu zaman kızının zaten yapmadığı şeyleri de yapıyormuşçasına azar çekiyordu. Derin önce, üç yaşından beri aldığı bale ve klasik müzik eğitimini bıraktı. Sonra arkadaşlarından uzaklaştı. En sonunda da okuldan... Annesi o kadar ilgisizdi ki kızının Sosyal Fobisi olduğunu fark edememişti bile. O sadece konuşmayı sevmeyen bir ayrıkotuydu. İşe yaramaz her yerde biten bir ayrık otu. Onu bu hale getirenin kendisi olduğunun farkında bile değildi...

Derin

Sabah yine kalkar kalkmaz annemi uyandırmadan mutfağa indim ve öğlen yiyeceğim peynirli sandviçi hazırlamaya başladım. Elimdeki bıçağı yere düşürdüğümde lanet okuyarak bir süre evi dinledim. Uyanmamıştı. Harika. Sandviçi hızlıca hazırlayıp mutfaktan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Ben odama girip kapımı kapattığımda onun kapısı açıldı. Her zamanki gibi ilk olarak duşa girdi. On beş dakikam vardı. On beş dakika içinde hazırlanıp buradan defolup gitmeliydim. Dolabımı açıp formamı çıkarttım ve hızla üstümü değiştirmeye başladım. Gömleğimin düğmelerini iliklerken aynaya baktım. Üzerimde ilgi çekecek hiçbir şey olmadığına emin olduktan sonra çantamın kollarını omuzlarıma geçirip sessizce kapıyı açtım. Banyonun ışığı yanmıyordu. Demek ki çıkmıştı. Karşılaşmamak için hızla merdivenlere yöneldim ve kapının arkasındaki portmantodan siyah ceketimi alıp kapıyı açtım. Tam dışarıya adımımı atıyordum ki cıklamasını duyup olduğum yerde kaldım. Yutkunarak ona dönerken yüz ifadesini tahmin edebiliyordum. İğrenç bir şeye bakarmışcasına bakıyor olmalıydı. Göz göze gelmemizle onun daima kalkık olan tek kaşını fark ettim ve gözlerimi yumup sabır diledim.
" Böyle mi gideceksin? "
Gözlerimi açarken yutkundum.
" Evet. " diye mırıldandım.
" Bırak o elindekini. "
" Ama hep bununla gidi.."
Biranda bağırarak kesti. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Dışarıdan biri duyduysa onu öldürmeye kalktığımı düşünmüş olabilirdi.
" Çık yukarı değiştir onu çık çık çık çık !!!"
Konuşmama hatta çıkmama bile izin vermeden ' Çık! ' diye bağırması beni çıldırtıyor. Geri zekalı değilim duyuyorum!
Odama çıkıp onun giymemi emrettiği ceketimi gardırobumdan çıkarttım ve derin bir iç geçirdim...

Okul
Okul bahçesinden içeriye adımımı attığımda nefesimi tuttum farkında olmadan. Sırf kalabalık olmasın diye erkenden çıkmıştım yola ama yine de kalabalıktı. Başımı yere eğdim ve hızlı hızlı ilerlemeye başladım. Düşmeyeyim lütfen. Düşmeyeyim. Kapıdan içeri girerken çocuğun teki omuz atarak yanımdan geçince biran panikle olduğum yerde kaldım. Bacaklarımın titremeye başladığını fark ettiğimde arkamdan bir kız sesi duydum.
" İlerlesene!"
Ses o kadar yakından gelmişti ki o tarafa hiç dönmeden koşmaya başladım. Koridor boyunca deli gibi koştum. Normalde kimseyi o kadar yaklaştırmazdım kendime fakat çocuğun bana çarpmasıyla afallayıp kalmıştım ve arkamdaki kızı fark edememiştim. Nefes nefese merdivenleri çıkıp sınıfımın olduğu koridora daldığımda yakınımda kimse olmadığı için rahatladım. Soluk alış verişimi düzene sokmaya çalışarak sınıfıma doğru ilerledim. İçeri girdiğimde ise yine bir panik dalgası tüm vücudumu sardı. Her zaman boş olan sıram şuan doluydu. Bu kızın derdi ne? Ellerimin titrediğini fark ettiğimde kapıdan Mert girdi ben de istemsizce ilerledim. Sonra sırama oturmak zorunda olduğumu hatırlattım kendime. Gözlerimi bir süre kapalı tuttum ve sonra derin bir nefes alarak sırama yerleştim. İkimizin arasına koyduğum çantanın bugünlük sonuna gelmiştim. Ona dönüp çantamdan kitaplarımı çıkartmam pek de mümkün durmuyordu. Ne işi var bunun yanımda? Ders başlayana dek başımı sıradan kaldırmadım. Kız her kımıldandığında biraz daha yana kayıyordum. Düşeceğimden korkup bunu yapmayı kestim sonunda. Düşersem mezun olana kadar dalga geçerlerdi. Kimse beni takmıyorken bile her şey yeterince zordu bir de dalga konusu olmayı hiç kaldıramazdım. Hocanın ikazı düşüncelerimi dağıtıp beni yine bulunduğum utanç verici durumun içine çekti. Nefes almakta zorlanıyordum. Bu kız biraz uzağıma oturamaz mıydı?
" Herkes kitabını açsın. On ikinci sayfadaki etkinliği cevaplandırsın. On beş dakikanız var. "
Kız rahat tavırlarla kitabını açıp etkinliği aramaya başladığında başımı o tarafa çevirmeden elimi çantama uzattım. Sonra onu hızla kucağıma çektim. İçinden edebiyat kitabımı ve kalemliğimi çıkartıp yeniden aramıza yerleştirdim. Ve derin bir nefes daha alıp kitabı masanın üstünde açtım. Ama ellerim öylesine titriyordu ki kalemi zor tutuyordum. Ben şimdi nasıl yazacağım? Ellerimin titediğini fark edecek. Benimle alay edecek. Ellerimin titremesi biranda arttı ve kalem parmaklarımın arasından kayıp kızın altına yuvarlandı. Ben nefesimi tutmuş sakinleşmeye çalışırken kız eğilip kalemimi aldı ve bana uzattı.
" Al."
Dedi kibar bir sesle. Ona doğru baktığımda yüzümün kızardığını hissettim ve soluğumu düzene sokmaya çabalayarak önüme döndüm. Kız hala bana bakıyordu. Bakma! Dön önüne artık!
" Derin?"
Bir kez daha seslendiğinde kendimi tutamayıp ayağa fırladım ve herkesin şaşkın bakışları arasında koşarak sınıftan çıktım...

Müzik odasının kapısına geldiğimde öğlene daha vardı ama ses gelmediğine göre boştu. Nefesimi tutarak içeriye girdim ve hızlıca etrafıma bakındım. Yalnız olduğumu fark edince derin bir nefes aldım ve kapıyı kapatıp içeriye doğru ilerlemeye başladım. O kadar genişti ki buraya gelmeye başladığım ilk gün şaşkınlıktan bir süre kapıda öylece durmuştum. Sonrasında ise özgürlügüme doğru ilk adımımı attım. O günden beri her öğle arasında buraya gelir bir süre müzik aletleriyle oyalanırım. Ses kayıt odasının kapısını açtığımda içimi bir heyecan kapladı. Şarkı söylemek öylesine güzel bir histi ki... Kapıyı ardımdan kapattım ve gülümsedim. En güzeli de kimsenin sesimi duymuyor olmasıydı. Yıllardır her öğle arası buraya gelip özgürce şarkı söylüyor ve kimseye gözükmeden sınıfıma dönüyorum. Ses yalıtımı o kadar iyi ki içeriden bağıran birini kapının önünden bile duyamazsınız. Hevesle tabureye oturdum ve kulaklığı kulağıma geçirip mikrofonu elime aldım. Gözlerimi yumduğumda şarkımı söylemeye başlamıştım...

Şarkım bittiğinde gözlerimi açtım ve tabureden kalktım. Kulaklığı çıkartmaya yeltenmiştim ki onları gördüm. Nerdeyse tüm okul karşımdaydı. Hepsi bana bakıyor ve bir şeyler söylüyordu. Biranda ellerimin titremeye başladığını fark ettim ve geriye doğru birkaç sersem adım attım. Kızlardan biri,
" Dilsiz değilmiş! " diye bağırdığında başımı eğdim. Yüzüm yanıyordu resmen. Geri geri gitmeye devam ettiğimde arkamdaki tabureyi devirdim. Bu daha çok utanmama sebep oldu. Tüm vücudum lanet bir sekilde titriyordu ve gözlerim yanıyordu. Hayır olmaz. Herkes buradayken olmaz. Başımı yerden kaldırmama neden olan ses onunki oldu. Merih. Müzik grubunun solisti. Hani şu sırf kibirinden sürekli gruptan birilerini atan, hiçbir kızın solistliğini beğenmediginden tüm yarışmalara birkaç erkek arkadaşıyla katılan Merih.
" O elinde tuttuğun şey bana ait. Farkındasın değil mi? "
Biranda mikrofon elimden kaydı ve yere düştü. Gözlerimi onunkilerden ayırdığımda başımın döndüğünü hissettim ve her şey biranda yok oldu...

AYRIKOTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin