YÜZ YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

5.9K 733 225
                                    

Sığınaklarda balık istifi olmuş insanların arasında hareket edebilmek, sandığımdan da güç olmuştu. Ayağımı rahatça koyabileceğim bir yer bile yoktu. Ben de çareyi parmak uçlarımda yürüyerek ilerlemede bulmuştum.

Rengarenk görünen bedenlerin arasında, doktorlar beyaz önlükleriyle kim olduklarını gayet başarılı bir biçimde gösterebiliyorlardı. Rotamı bize en yakın olanına doğru çevirdim ve ağabeyimle Jasen’in arkamdan gelip gelmediklerini kontrol edemeden kendimi onun karşısında buldum.

“Ne durumdasınız?” diye sordum kalabalığı işaret ederken. “Ters bir şey olmadı ya?”

Doktor elini alnına yaslayıp başını iki yana salladı.
“Yok. Şimdilik bir sorun yok ama görüyorsunuz ya, diken üzerindeler. Dışarıdaki patlama sesleri, sanki onlara diken batırılıyormuş gibi oldukları yerde zıplamalarına neden oluyor. Çoğu aşırıya kaçan tepkiler veriyor.”

“Doktor olan sizsiziniz, galiba savaş psikolojisinin ne olduğunu benden de iyi biliyorsunuzdur. Onlara hak verin. Tamam, belki yıllardır zor durumdalar ama şimdiye kadar böyle bir çatışma altında kalmamışlardı. Kendinizden pay biçin. Lymnler Thamani’de oldukça güvende değiller miydi? Şimdi buraya gelince halkınızın da tıpkı diğerleri gibi korkması çok normal.”

“Doğru söylüyorsun. Ama ben onlar için endişeleniyorum. Onlara anlatmaya çalışıyorum lâkin pek dinledikleri söylenemez. Bir süre sonra içecek suları ve gıdaları bittiğinde birbirlerine saldırmalarından korkuyorum.”

“Korkmayın. Öyle bir şey olmayacak. Buraya tam da size bir haber vermek için geldik,” dönüp kalabalığın üzerinde göz gezdirdim. Kendi aralarında konuşanlar, yere çöküp oturanlar ve tiki varmış gibi sallanıp duranlar vardı.

“Onlara sesimi nasıl duyurabilirim?” dedim doktora. Bağırsam bile uzak köşedekilerin duyabileceğinden şüpheliydim.

Doktor kocaman bir polis diyafonunu bana uzattı. Şaşkınca ona baktığımda, biraz utanarak omuz silkti.

“Ne yapayım? Bazen susmak nedir bilmiyorlar. Ben de bu şekilde onları uyarıyorum.”

Diyafonu sıkıca tuttum ve herkes beni görebilsin diye az önce bir adamın kalktığı taburenin üzerine çıktım.

“Beni dinleyin,” dedim güçlü bir sesle. “Size yeni bir haberimiz var. Lütfen panik olmadan ve birbirinize zarar vermeden toparlanın. On beş dakika sonra buradan tahliye edileceksiniz.

Lymnlerin yaşadığı Thamani’ye gideceksiniz. Orada yaralılar ve yakınları güvende olacaklar.

Lâkin aranızda kalıp savaşmak isteyenler olursa, bizimle birlikte burada kalsınlar. Biraz önce askerî birliğimiz Vhalaxlara ait iki helikopteri düşürmeyi başardı. Fakat ikizimin bundan haberdar olması çok sürmez.

Bu nedenle, bir kargaşaya neden olmadan hazırlanın.”

“Ama hâlâ doktorlara ihtiyacı olanlar var. Orada ne yapacağız?”

Kıvırcık, gri saçlı bir kadın kendini gösterebilmek için boynunu uzatmış, ayak ucunda yükselmişti. Yanımda duran doktora döndüm.

“Sadece beş doktorumuz mu var?”

“Evet, üçü bizden, ikisi de Rhilinlerden. Lâkin bize yardımcı olabilecek insanlar da var. Sıradanlardan Zahetra, sonra senin annen, Lyenia. Birkaç tane daha böyle kişi var.”

Başımı salladım ve az önce konuşan kadına bakıp tebessüm ettim.

“Telaşlanmayın. Doktorların üçü sizinle geri gitsin. İkisi burada kalıp askerlere yardımcı olsun. Ayrıca bu konudan biraz anlayanlar varsa, gönüllü olmalarını bekliyorum onlardan.”

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)On viuen les histories. Descobreix ara