YÜZ ON DOKUZUNCU BÖLÜM

5.9K 721 239
                                    

Sırıtarak kalenin içine doğru koştuğum esnada, Jasen arkamdan gelip bana yetişti ve kolumdan tuttu.

"Bekle! Seni oraya yalnız başına göndereceğimi sanmıyorsun değil mi? Bu iş burada bitmedi. Şu an sana ne kadar kızgın olduğumu tahmin bile edemezsin Cyra. O ikisinin sana hayır diyemeyeceğini bildiğin için beni ve Kaen'i yok saymanı unutacağımı mı sanıyorsun?"

"Eh, öyle bir şey yapmanı dilemekten başka bir şey gelmiyor şu an elimden."

Uzanıp ona bir öpücük verdiğimde, taş kesilen bedeninin biraz gevşediğini hissettim. Islak saçlarını okşarken kendimi buna alıştırmamak konusunda ciddi anlamda azarladım. O buradan gittiğinde ve ben tek başıma kaldığımda, şimdi sahip olduklarımın yokluğu çok fazla canımı acıtacaktı zira.

"Beni de bekleyin!" Kaen'in resmen kükreyen sesini duyunca Jasen'den uzaklaştım, ağabeyimin görüntüsü giderek yaklaştı ve böylece onun da kızgın olan yüzüyle karşılaştım. "Sen ne yaptığını zannediyorsun Cyra? Onların karşısına çıkmak da neyin nesi? Raiden'ın onları tembihlemediğini mi sanıyorsun? Seni gördükleri anda tereddüt etmeyecekler. Bütün şimşekleri üzerine çektin zaten. Daha fazlasını mı istiyorsun?"

Tabancamı belime sıkıştırıp onlara bezgince baktım.

"Beni azarlamanız bitti mi anneciğim ve babacığım? Yoksa popoma bir şaplak atacağınız bölüme mi geldik? Bu kadar endişelenmeyin. Siz de yanımdasınız işte. Bir şey olmaz."

Daha fazla bana mani olmalarına olanak vermeden beremi iyice çekiştirip başıma oturmasını sağladım ve arkamı dönüp basamaklara doğru yöneldim. İkisi de peşimden gelirken homurdanmaya başlamışlardı. Onlara belli etmeden sırıttım, hem Kaen'i, hem de Jasen'i alt ettiğim için acayip mutlu olmuştum.

Aşağı iniyor olmamızdan dolayı, şimdi sesler çok daha gürültülü ve daha anlaşılır geliyordu. Askerlerin bağırışlarına, Mutasyonların garip homurdanmaları karışıyordu. Kapıya ulaştığımda Jasen beni kenara çekti; başını kapının yer yer paslanmış, koyu gri renkteki yüzeyine yasladı.

"Henüz buraya gelemediler," diye fısıldadı. "Eh, onlar da temkinli davranmaları gerektiğini biliyorlar. Kabul etmek istemeseler de, bizden korkuyorlar. Aniden, beklenmedik bir şeyle karşı koyacağımızdan çekiniyor olsalar gerek."

"Harika!" derken kendi çapımda bir alkış seremonisi başlattım. "Benim de amacım bu zaten. Onlara beklemedikleri, ani bir hamleyle saldırmak."

Jasen ve Kaen bana bakarken, yeni tanıştıkları biriymişim gibi, bilinmezlik dolu ifadelerini takındılar. Sanki beni yeni yeni çözmeye başlıyorlarmış gibi...

Ani bir acı başıma saplandığında, yüzümü ellerimin arasına alıp gözlerimi sımsıkı kapattım ve arkama doğru döndüm. Bütün kılcal damarlarıma aynı anda hücum eden kemirgenler vardı âdeta, acıyla haykırmamak için dudaklarımı dişledim.

Birden bire karmakarışık düşünceler furyası zihnimi istilâ etti. O anda düşündüğüm her şey buhar olup havaya karışırken, birkaç kişiye ait sesler kafatasımın içerisinde yankılandı.

"Cyra, bak-"

Elimi kaldırıp Jasen'i susturdum.

"Dur, sen söylemeden tahmin edeyim," dedim dişlerimi kırılma pahasına sıkarken. "Tam da şu anda savaş psikolojisinin beni kötü etkilediğini düşünüyorsun, değil mi? Hareketlerimdeki aşırı coşkuya bulduğun en iyi açıklama bu."

"Aynen öyle düşünüyorum, harfi harfine. Bunu nasıl anladın?"

Yeniden ona doğru dönerken duyduğum acıdan kaynaklanan gözyaşlarımı bir çırpıda sildim ve gülümsedim.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now