🌚 YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM 🌝 (Düzenlendi)

9.5K 1K 29
                                    

Gaton gelip Jasen'in yanındaki boşluğa yerleşirken Kaia'yı gördü ve göz kırptı. Yanımdaki güzel Rhilin'in göz bebeklerine kadar işleyen gülümsemesi, kâinatı kıskandıracak biçimdeydi.

Sanırım Jasen'le sadece arkadaş olduklarını bu vesileyle anlamış olduk, öyle değil mi? diye sevinçle el çırptı duygusal yanım. Galiba haklıydı, Gaton'a bakışlarındaki o idrak edemediğim parıltı, Jasen'e bakarken görülmüyordu.

Sessizce tabağımdakileri yemeye başladım. Ömrü hayatım boyunca göremeyeceğim yiyeceklerle donatılmıştı masa. Benim geldiğim yerde sabah kahvaltısında mısır gevreği ve süt olurdu. Ya da eğer biraz şanslıysanız bir parça peynir ve birazcık da fındık kreması yeme olanağına da sahip olabiliyordunuz. Fakat bu masada yok yoktu. Adını dahi bilmediğim şarküteri ürünleri, taze meyveler ve çeşit çeşit içecekler vardı. Kaia'nın benim için hazırladığı tabakta her birinden küçük parçacıklar yer alıyordu.

Minik et parçalarını -sanırım sosisti- tabağın bir köşesine itekledikten sonra diğerlerinden yemeye koyuldum.

"Sosisini neden yemiyorsun?" Kaia tam da tabağıma yeniden sosis koymaya çalışırken çatalı havada kaldı. "Beğenmedin mi yoksa?"

"Hayır, eminim güzeldir ama ben vejetaryenim."

"Eh, o zaman bunu öğrendiğim iyi oldu. Ben de akşam için seni Eski Dünya'dan kalma yemekler yapan bir yere götürüp Rinderroulladen'i tattıracaktım. Enfes bir şey. Et sarmasını bu kadar güzel yapan başka bir yer tanımıyorum."

"Düşünmen bile yeter. Ama bana haşlanmış sebze falan bulsan, emin ol beni çok daha mutlu edersin."

Gülüştüğümüz anda bakışlarım Jasen'e kaydı. Gaton kulağına eğilmiş, bir şeyler söylüyordu ama onun gözleri benim üzerimdeydi. Yüzünde gülümseme yoktu, direkt gözlerimin içine bakıyordu ve bir şeyler düşündüğü çok belliydi.

Geçen dakikaların ardından, masadakiler kahvaltılarını bitirdiklerini belirten hareketler sergilemeye başlayınca, yeniden bütün dikkatler benim üzerime çevrildi. Aralarında fısıldaştıklarını duyabiliyordum, acaba hakkımda ne düşünüyorlardı?

"Hadi bakalım," Lexan ayağa kalkıp gömleğini düzeltti. "Toplantı Salonu'na gidelim de şu acilen konuşmamız gereken konuyu bir ele alalım."

Ellerim soğumaya başladı. Lexan'ın benden pek hazzetmediğini düşünmeye başlamıştım. Hâl ve hareketleriyle bunu bana açıkça gösteriyordu. Buranın demirbaşı da kendisi gibi görünüyordu, bu durumda hakkımda beyan edeceği herhangi bir olumsuz sonuç, diğerlerinin de beni burada istemediklerini söylemelerini sağlayacaktı.

Gitmekten korkmuyoruz biz! derken başını dikleştirdi mantığım. Kimseye kalmak için yalvaracak değiliz!

Ama Jasen burada kalacak, diye ağıt yaktı duygusal yanım. Ona öyle alışmıştık ki!

Kısık sesli konuşmalar eşliğinde odanın çıkışına doğru ilerlediler. Kaia da oturduğu yerden kalkınca kendime ne olursa olsun, bununla yüzleşmem gerektiğini söyleyip ben de ayaklandım.

Uzun koridorda meşe bir kapının önüne gelene kadar kimseyle konuşmadım. Birer birer bu kapıdan içeri giriyorlardı, toplantı salonu burası olmalıydı.

"Cyra!"

Jasen kalabalığın arasından sıyrılıp Kaia ve benim yanıma geldi. Bunun üzerine Kaia ve Gaton içeri girmeleri gerektiğini söyleyip birlikte yanımızdan uzaklaştılar.

"Telaşa kapılma, olur mu?" Gözlerini kısmış, vereceğim tepkiyi ölçmeye çalışıyordu. "Zaten ben de yanında olacağım," yutkundu. "Kimsenin sana hak etmediğin şekilde davranmasına izin vermem."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now