KIRK İKİNCİ BÖLÜM

9.2K 915 78
                                    

Ertesi sabah, cama vuran yağmur damlalarının sesiyle uyandım. Gözlerimi kırpıştırdığımda kendimi kocaman yatağın içerisinde buldum ve ilk başta bir şaşkınlık yaşadım. Kaen’den kurtuluşum olmadığını bildiğimden gece onun kaldığı odada uyumaya karar vermiştim. Tüm ısrarına rağmen cam kenarındaki kanepeye kıvrılıp yatmıştım, onun rahat etmesi benim için daha önemliydi. Vücudu delik deşik olan ben değildim sonuçta.

Ama şimdi kendimi yatakta, uyku mahmurluğunu üzerimden atıp da baktığımda Kaen’i de kanepede bulunca şaşırmıştım. Gece bir ara beni buraya taşımış olmalıydı.

Uykusunda bile kaşları çatılmıştı, nasıl rüyalar görüyordu, kim bilir? Üzerinden neredeyse düşmekte olan battaniyeyi onu uyandırmamaya çalışarak örttüm ve cam kenarına gittim.

Alacakaranlıktı. Ormanın belirli noktalarına yerleştirilmiş ışıklandırmalar hâlâ o geceyle gündüzün buluştuğu anın görüntüsünü sunuyorlardı. Alın size muazzam bir doğa taklidi daha!

Kaen’i uyandırmamaya özen göstererek kapıyı dikkatle açtım ve koridora çıktım.
Alt kata inip muhteşem manzara karşısında oturmaktı niyetim. Ev bu kadar sessizliğe boğulmuşken bu harika olurdu doğrusu.

Merdivenin ilk basamağına ulaştığımda, koridorun diğer ucundaki yerden açılan su sesi geldi. Jasen uyanmış olmalıydı.

Elbette uyanmıştır, bugün gidiyor, bugün Uthia’ya gidiyor…

Duygusal tarafım çoktan ağlama moduna geçmişti bile. Aslında ben de kendimi çok zor tutuyordum. Sürekli aklım onda kalacaktı. Her an içimde bir endişe olacaktı. Ben de yanında gidebileceğimi söylediğimde bunu kesin bir dille reddetmişti. Kaen’in kaçışıyla birlikte Vhalaxlar tarafından her yerde aranıyorduk artık. Beni hiçbir şekilde tehlikeye atmak istemiyordu.

Ben trabzanlara yaslanmış beklerken, su sesi kesildi. Bir yanım gidip Jasen’i görmek istiyordu, Uthia’da ne kadar süre kalacağı kesin olmadığından onu şimdi ne kadar fazla görürsem, kâr kârdı. Fakat diğer yandan da utanıyordum. Yanlış bir zamanlama yapıp da olası bir görsel faciaya neden olmak istemiyordum. Ona biraz zaman vermem gerektiğini düşünüp beklemeye devam ettim.

Nihayet, geçen beş dakikanın sonunda banyoya doğru yürüdüm. Sürekli parmaklarımla oynayıp duruyordum, normalde bunu stres altındayken yapardım ama şimdi stresli falan değildim ki!

Heyecanlandın, diye arsızca gülümsedi mantığım. Derin bir nefes al. Yanaklarını falan çimdikle, biraz renk gelsin. Hortlaklara benziyorsun şu an!

Elim kapıya doğru gitti, iki kez yavaşça çaldım.

Aniden kapıyı açmasını beklemiyordum. Bu yüzden kendimi geriye doğru giderken buldum. Jasen’in gözleri merakla beni inceliyordu. Saçları ıslaktı, omuzlarına damlayan su tanelerini görebiliyordum. Yüzü onu seksen yaşındaki bir adamın sakallarına sahipmiş gibi gösteren tıraş köpüğüyle kaplıydı.

“Cyra?” dedi telâşla. “Bir şey mi oldu? Sen iyi misin? Neden bu saatte ayaktasın?”

Arka arkaya soruları sıralamaya başlayınca kendimi gülmekten alamadım.

“Hey, sakin ol! Bir şey olduğu yok. Uyandım ve bir daha da uyku tutmadı.”

İrileşen gözleri normale döndü, nefesini dışarı verirken rahatladığı görülüyordu. Başını Kaen’le birlikte kaldığımız odaya doğru çevirdi.

“Sevgili ağabeyin uyanmadı mı? Oysa şimdiye kadar çoktan peşinden gelip başımızda beklemeye başlamış olması gerekiyordu.”

Başımı iki yana salladım.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now