ELLİ ALTINCI BÖLÜM

7.3K 842 71
                                    

Gözlerim olanı biteni irdelemekte zorluk çekiyordu. Birden bire o kadar hızla harekete geçmişlerdi ki, Kaen'in beni iteklediği noktada ağzım açık bir hâlde, ışık hızında hareket eden Tasarımlar'ı izliyordum.

Ağabeyimin de onlardan pek kalır yanı yoktu hani. Uzun yıllardır içinde biriktirdiği öfkesi ayaklanmış, en az Rhilinler kadar tehlikeli bir hâl almasına neden olmuştu.

Hemen yanı başımdan ofise ait olan bir sandalye uçup gitti ve sertçe cama çarpıp kırılmasına neden oldu. Kırılan parçalar dışarıya kristal yağmuruna benzer bir edayla saçılmışlardı. Gözlerim irileşirken silâhımı önüme doğru tuttum ve gelebilecek herhangi bir tehdide karşı hazırda bekledim.

Her biri silâhlı olmasına rağmen, ilk önce kas güçlerini sergilemeye karar vermiş olmalıydılar; yumruklar, tekmeler havada uçuşuyordu. Hangi el kime ait, bunu anlamak gerçekten de çok zordu.

Woran ve Rhodin'in elinden kurtulan bir Vhalax ağabeyime doğru saldırıya geçti. Kızgın bir boğaya benziyordu. O sırada Kaen'in arkası dönüktü, çünkü bir diğer Vhalax'ı fena hâlde pataklamakta olan Jasen'e yardım etmeye çalışıyordu.

Vhalax elini kaldırıp Kaen'e sert bir yumruk attığında ağabeyim olduğu yerde sallandı ve dengesi bozuldu. Normalde onu yere sermek öyle kolay değildi ama habersizce aldığı bu darbe onu sersemletmişti. Onun iki ayağı üzerinde durmaya çalıştığını gören Vhalax sırıttı ve asıl öldürücü darbeyi vurmaya hazırlandı; elindeki silâhı ateşlemek için hamle etmek üzereydi.

Hiç düşünmeden koştum ve o an kendi cüssemin onlarınki karşısında ne kadar çelimsiz ve narin olduğunu bir kenara bırakıp Vhalax'ın üzerine atladım.

İşte bu da onun beklemediği bir atak olmuştu. Her ne kadar onu devirmeyi başaramasam da, üzerine atladığım esnada boynuna sıkıca tutundum ve silâhı kullanamayacağı bir pozisyona getirdim.

"Çekil üzerimden be çocuk! Bu gördüğün şey bir oyun değil! Kafatasını patlatmadan önce çek şu pençelerini üzerimden!"

Çocuk mu? Çocuk mu demişti bu bana?

Tırnaklarımı boğazının iki yanına geçirirken sinirle bağırdı. Bir eli saçlarımı kavradı ve hızla çekti. Gözlerim anında duyduğum acıyla yaşardı, bağırıp da ona bunu göstermek istemediğimden dişlerimin arasından tısladım ve tırnaklarımın uyguladığı baskıyı iyice artırdım.

Saçlarımın arasındaki elini geri çekti ve belimden tutup beni sertçe yere fırlattı. Son anda omuzlarımı kullanarak yuvarlandım ve böylece düşüşümü biraz olsun yavaşlatmış oldum ama bacaklarım hızla çarptığı için inlememe engel olamadım.

"Küçük bir kız çocuğuyla kavgaya girmek hoşunuza mı gidiyor?" Sırıtışı tekrar yüzünü kaplamıştı fakat parmakları boğazına dokunmaya devam ediyordu. Demek ki belli etmemeye çalışsa da onun da canı acıyordu. Bunu fark edince, her şeye rağmen gülümsemeyi başardım.

"Ben küçük bir kız değilim seni aptal!" derken ayağa kalktım ve tam karşısında durdum. Üzerime doğru yürümeye devam ediyordu. "Belki de buradaki herkesten çok korkman gereken kişi benim. Kime saldırdığını bilsen, kuyruğunu kıstırıp kaçmak için fırsat bulmaya çalışırdın."

"Bakın şu ufaklığa? O küçücük dili neler de söylüyor!"

Dikkatini tamamen kendi üzerime çektiğimden, arkasından yaklaşan Jasen'i fark edemedi. Jasen birden kollarından kavradı ve geriye doğru bükerek kendisine doğru çekti. Kolları öyle garip bir açıyla bükülmüştü ki, baştan ayağa bütün bedeni sallandı ve yere düştü.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now