SEKSEN BEŞİNCİ BÖLÜM

6.7K 718 154
                                    

Gözlerimi aralayıp bağlantıyı kestiğimde kalbim akıl almaz bir ritimle, göğüs kafesime âdeta darbeler indirircesine atıyordu.

Sevdiği bir kız vardı...

Ve o kız benim ırkım tarafından yok edilmişti, öyle mi?

Akıl erdiremediğim bir sıkıntı içime çöreklenip kaldı. Rhilin'in dudaklarından dökülen kelimelerin her biri öyle duygu yüklüydü ki, o anda kim olduğumu unutup onunla birlikte üzülmüştüm ben de.

Sadece bu kadarla kalsa yine iyiydi. O hiç tanımadığım ve anlatılanlara göre artık hayatta olmayan kıza karşı tuhaf bir kıskançlık duymuştum. Rhilin'in ona karşı olan sevgisi, hayatım boyunca hiç tatmadığım ve yabancısı olduğum bir histi.

Sevdiğini kaybeden ve onun intikamını almak için yemin eden bir adamdan daha tehlikeli ne olabilirdi?

Hiçbir şey...

Adım kadar emindim ki, bu isteğini gerçekleştirmek uğruna her şeyden vazgeçmeyi göze alacaktı. Kendi hayatından bile feragat edebilirdi, hem de gözünü bile kırpmadan.

Bunu biliyordum, çünkü onu anlayabiliyordum. Yerindeki kişi ben olsam, aynen onun gibi hareket ederdim. İçimde ufacık da olsa bir korku barındırıyorsam, intikam uğruna bunu ayaklarımın altına alabilir, amacıma ulaşana dek hiçbir şeyin beni kısıtlamasına izin vermezdim.

O da muhtemelen bu şekilde davranacaktı.

Vhalaxlar ve Rhilinler arasında başlayan savaşta, halkıyla birlikte olacak ve içindeki yangını dindirene dek kimseye acımadan savaşmaya devam edecekti.

Peki, o yangın gerçekten de sönecek miydi?

Ne yaparsa yapsın, o kızı geri getirebilecek miydi?

Düşünceler birbiri ardına beynimi istilâ ederken başımı yastığıma koydum. Ondan korkmuyordum. Ne ondan, ne de diğer bütün Rhilinler'den. Ve de yanlarında yer alan sıradanlarla Lymnler'den.

Hayır, hissettiğim huzursuzluğun nedeni bambaşkaydı.

O Rhilin'in bize karşı olan safta yer almasıydı canımı sıkan. Evet, daha birkaç saat önce ikizimin yanında onu öldürebileceğimden bahsetmiştim ama şimdi o kadar emin değildim.

Onunla karşı karşıya gelsem ve bütün avantaj benden yana olsa, yine de bunu yapabilir miydim?

Bilmiyordum. Gerçekten bir türlü emin olamıyordum kendimden. Keşke ben de soyumun diğer üyeleri gibi, duygularımı kilit altına vurmayı öğrenebilseydim... Belki o zaman bu kadar ince ve ayrıntılı düşünmeme gerek kalmazdı.

Yapmam gereken neyse onu yapardım.

Şimdi bile, her ne kadar ikileme de düşsem, onunla ilgili bu yeni gerçeği öğrendikten sonra minicik de olsa bir sempati de duysam, ben bir Vhalax'tım ve bir Vhalax'a yaraşır şekilde hareket etmek zorundaydım.

O beni gördüğü yerde affetmeyecekti. Asla! Gözümün yaşına bakmadan kolaylıkla beni öldürebilirdi.

Öyleyse ben de onun gibi olmalıydım. O benim düşmanımdı. Biz aydınlık ve karanlığın yaradılışın ilk günlerinden beri içine girdiği harpte birbirlerini amansız bir mücadeleyle kovaladığı gibi, asırlardır cenk hâlindeydik. Bu düzeni bozmaya ne onların ne de bizim niyetimiz yoktu. Bu bir nevi, doğanın işleyişiydi.

Yatağımın hemen kenarındaki saate baktığımda, epey bir zaman geçtiğini görmüş oldum. Raiden birazdan burada olurdu. Çalışmaya başlayacağımızı söylediği için onu bekletmek istemiyordum. Bu yüzden kendimi toparladım ve üzerimdeki elbiseyi çıkarıp rahat bir şeyler giydim.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now