YÜZ YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM

6.1K 654 234
                                    

İkizimin görüntüsü ekranda kaybolurken, benimle birlikte onun anlattıklarını duyan herkes, ilaç kuyruğunu falan bir kenara bırakıp beni daha iyi görebilmek için oluşturdukları düzenli sırayı bozdular. Onlarca gözün hapsinde kıpırdamadan beklerken, kalp atışlarımdaki yavaşlık dikkatimi çekti. Normalde olsa, kendimi baskı altında gibi hissettiğimde, neredeyse göğüs kafesimin yırtılıp, kalbimin oradan kendine açtığı yolda kimseyi dinlemeden dışarı fırlayacakmış gibi hızlı hareketlerine şahit olurdum. Galiba onun bile artık gücü kalmamıştı. Gerektiği gibi tepkiler veremiyordu, belki de çoktan boş vermeye başlamıştı, kim bilir?

"Kardeşin bize ne yapacak?"

Pejmürde görünümlü bir adam, elindeki ilaç torbasını göğsüne doğru bastırmış, aksak ve yavaş adımlarla bana doğru geliyordu. Kaen önüme geçip ona engel olmak istedi ama ağabeyimin bileğinden tuttum ve bir adım atıp adama yaklaştım.

"Bilmiyorum. İnanın hiçbir şey bilmiyorum. Bana inanmıyorsunuz, bunu gözlerinizden okuyabiliyorum ama size gerçekleri söylüyorum. Raiden her şeyini benimle paylaşan biri değildi. Onunla aramızda sandığınız gibi bir bağ yoktu. Her zaman bir sır küpüydü. Ben yalnızca onun izin verdiği ölçüde bir şeyler hakkında fikir edinebiliyordum. Onun ikizi olmam hiçbir şeyi değiştirmiyordu, çünkü ben de onun gözünde bir yabancıydım, güvenilmeyecek biriydim yani.

Fakat şu kadarını söyleyebilirim ki, şu dakikadan itibaren acımasızlığını kat be kat artıracaktır. Zafere giden yolda her şey mübah ona göre. Savaş ahlakını, etik kurallarını falan tanımaz. Bütün gücüyle saldıracaktır. Ve bunu sadece sahip olduğu ordusuyla yapmayacak, her türlü avantajı kullanacaktır," ağır hareketlerle bakışlarımı orada bulunanların üzerinde gezdirdim. "Kimyasal ve nükleer silahlardan bahsediyorum. Bu konuda ne kadar ileri bir seviyede olduklarını bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum. Şu anki savaşın planını belki de onlarca, yüzlerce yıl önce yapmıştı Vhalaxlar. O yüzden geçen her yılla birlikte gelişme göstermişlerdir.

Bu zamana kadar hep tedbirli olduk lâkin artık çok daha dikkatli olmamız lazım. Vhalaxların ne zaman yeni bir atağa geçeceği hiç belli olmaz."

Mırıldanmalar giderek çoğalırken, dışarıdan bir yerden korkunç bir patlama sesi geldi. Hemen Jasen'e dönüp baktığımda, onun da en az benim kadar dehşete düştüğünü gördüm. Gözleri çabucak etrafta gezindikten sonra yeniden bana döndü.

"Sanırım haklısın. Onların ne yapacağı belli olmaz ve anlaşılan o ki, yerimizi belirlemişler."

İlaç sırasındakiler kaçışmaya başladılar. Panikle çıkışa doğru koşturdukları sırada, doktorlar kapıya kadar geldiler ve hep bir ağızdan insanlara sakin olmaları gerektiğini anlatmaya çalıştılar.

"Lütfen bir durun!" diye bağırdı en sonunda beni muayene eden doktor. "Burada hepimiz sığınaklardayız. Yani mümkün olan en güvenli yerdeyiz. Olduğunuz yerden ayrılmayın. Dışarısı çok daha tehlikeli ve daha neler olduğunu bile bilmiyoruz.

Askerler gereken önlemleri alacaklardır. Bu süre boyunca burada beklemelisiniz. Aranızda ciddi şekilde yaralı olanlar var. Böyle davranarak onların durumunun daha da kötüleşmesine neden olacaksınız."

"Ama ailem yukarıda!" diye haykırdı bir kadın. "Çocuklarım ve eşim. İkinci binada kaldılar. Onlara ilaç götürmek için buraya geldim. Ya başlarına bir şey gelmişse?"

Konuşan kadının ardından aynı tarzda söylemler havada uçuştu. Kimi ailesini, kimi arkadaşını, kısacası herkes bir şekilde yakın oldukları kişileri bırakıp sığınağa gelmişlerdi. Geride bıraktıkları için büyük bir endişe içerisindeydiler.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin