DOKSAN İKİNCİ BÖLÜM

6.7K 820 201
                                    

The Rasmus - Not Like the Other Girls

#########

Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrı'nın yarattıklarının
Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey,
Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini,
Soldun ve ölüme yaklaştın? Yasağı ihlâl ettin,
Yasak kutsal meyveyi nasıl kopardın? Seni lânetli bir düşman kandırdı,
Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum;
Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim.
Sensiz nasıl yaşarım? Senin tatlı konuşmandan,
Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşî ormanlarda
Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı
Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam.
Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim
Etimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarda ayrılamayız biz...
JOHN MILTON - KAYIP CENNET (Kitap IX)


Bir adım atıp geriledi bu kez Jasen. Az önce yavaş ve kontrollü bir şekilde bana yaklaşmaya çalışırken, şimdi tam tersine, sanki benden olabildiğince uzaklaşmak istiyor gibiydi.

"Buraya onun için geldiğini biliyorum," dediğimde yüzündeki tüm kan çekildi âdeta. Esmer teninin el verdiği ölçüde soluklaştı cildi. "Onun intikamını almak istiyorsun. Deick anlatmıştı."

Deick'in adını söyler söylemez hata ettiğimi anladım. Bunu bilmesi gerekmiyordu. Jasen'in belki de en çok istediği kişi oydu.

Yüzü öfkeyle gerilirken düz kaşları çatıldı.

"Ne dedin sen? Deick burada mı? Yanında mı?"

Cevap vermek yerine susmayı tercih ettim. Daha fazla konuşup da kendim dâhil geride bıraktıklarım hakkında açık vermek istemiyordum. Lâkin ben sessiz kaldıkça, Jasen'in öfkesi daha da büyüdü. Huzursuzluğum giderek artıyordu, onunla yalnız kalmak tahmin ettiğimden de zor bir durumdu.

"Sana ne anlattı?" dedi bir süre sonra. Gidip karşıdaki duvarın kenarında diz çöktü. "Cyra hakkında?"

O ismi söylerken ses tonunun değişimi dikkatimden kaçmamıştı. Kızgınlığı bir anda yok olmuş, bir şiirin en duygusal mısralarını okur gibi dile getirmişti.

"Birbirimize çok benzediğimizi söyledi."

Konuşmama kararın buraya kadar mıydı acaba? diye bağıran iç sesimden utansam da artık olan olmuştu. Jasen bana öyle bakarken kendime engel olamamıştım.

Parmaklarını saçlarının arasından geçirirken hafifçe başını salladı. Sert ifadesine rağmen, çektiği azabı görebiliyordum. Hani bazı insanlar için yaşayan ölü tabirini kullanırlardı ya, o da bu tanıma fazlasıyla uyuyordu. Bedeni hâlen canlıydı, hayattaydı fakat bakışları donuklaşmış, hisleri sanki bir perdenin arkasına saklanmış gibiydi.

"Doğru söylemiş. Ona, benim Cyra'ma o kadar çok benziyorsun ki..."

Başımı eğip bakışlarımı ondan kaçırdım. Yine o isim veremediğim kıskançlığım tutmuştu. Ölmüş bir kızı kıskanmak ne derece sağlıklı bir davranıştı? Hem, ortada bunun olması için geçerli bir neden yoktu. Ne Jasen'i, ne de Cyra'yı daha önceden tanımıyordum. Arkadaş ya da birbirine yakın olan kimseler değildik.

Tam tersine, Jasen'la birbirimizin düşmanıydık.

"Ama sadece bu kadarla sınırlı olduğunu da belirtmişti. Yalnızca fiziksel olarak benzediğimizi söyledi. Geriye kalan her şeyimiz farklıymış. Zaten, diğer türlü nasıl benzeyebiliriz ki? O bir sıradanmış. Bense bir Vhalax'ım."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now