ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

7.3K 817 72
                                    

Koyu mavi suların üzerinde ilerleyen geminin alt katındaki kamaralardan birindeydim. Yuvarlak pencerelerden okyanus bir görünüp bir kayboluyordu. Fazlasıyla dalgalı ve fırtınalı bir güne denk gelmiştik. Daha önce hayatında deniz yoluyla ulaşım yapmamış biri olarak sanırım kinesitozis denilen deniz tutmasına maruz kalmıştım.

Daha fazla ayakta duramayacağımı anladığımda kamaranın içerisine monte edilmiş olan yatağa oturdum ve sırtımı yaslayıp derin derin nefes almaya çalıştım. Bir yandan da mide bulantısı baş gösterir olmuştu.

Kapı açılıp da Deick'i içeri girerken gördüğümde elimde olmadan vücudumun tamamıyla kasılmasına şahit oldum. Hâlâ kehribar rengi gözlerine alışamamıştım. Üstelik o kadar canlı ve parlak görünüyorlardı ki, bu dünyaya ait değilmiş gibiydiler.

"Birazdan kusacakmış gibi duruyorsun," saatler sonra ilk kez onun bir Rhilin olduğuna inandığım zamanlardaki ses tonuyla konuşunca yutkundum. Kalbim neden bu kadar çok acıyordu? Neden Deick'in şimdiki hâlini kabullenemiyordum? "Ben sana bir ilâç getirene kadar gözlerini kapa ve başka şeylere odaklan."

"İstemiyorum."

"İlâcı mı? Sana yardım etmeye çalışıyorum burada!"

"Kalsın. Senden hiçbir şey istemiyorum. Jasen'in kanına bulanan ellerinle bana yardım etmeye ya da dokunmaya falan kalkma sakın!"

Gözlerimin içine bakarken oflayıp pufladı.

"Bütün mesele bu mu yani? O yakışıklı yüzünden mi ilâç almayı reddedip işkence çekmeye devam edeceksin? Şunu unutma; onu öldürmedim. Eh, aslında bunu pekâlâ da yapabilirdim ama yine sen araya girdin ve bana engel oldun. Hoş, seni dinlemeyip sadece birkaç saniye daha devam etsem çoktan ölmüş olacaktı ama..."

"Bir şey yapamazdın," derken ona meydan okuyordum. Hatta çenemi dikleştirip ateş saçan gözlerle baktım. "Şaka yapmadığımı biliyordun. Jasen'i öldürseydin, ben de o anlarda ölmüş olacaktım. Bunu göze alamadın, değil mi? Neredeyse âşık olduğun Raiden'in gazabından korktun."

Yatağın ayakucuna oturup rahat edebileceği şekilde iyice yayıldı. Beni sinir edebilmek için elinden geleni yapıyordu. Bunu başarıyordu da fakat sadece ben ona göstermeye niyetli değildim, o kadar!

"Aklın varsa sen de ondan korkarsın zaten. Bu atıp tutmalarını, caka satmalarını falan ben mazur görebilirim ama o affetmez. Kardeşi de olsan cezanı verir. Bu söylediklerimi yaz bir kenara, ileride Deick söylemişti dersin."

"Seni anarak hatırlamaya hevesli gibi mi görünüyorum?" mide bulantımı boş verip dizlerimin üzerinde doğruldum ve başımı ona doğru yaklaştırdım. "Elime geçen ilk fırsatta seni öldüreceğim. Bunu yapacağımdan hiç kuşkun olmasın. Ancak o şekilde huzura erer kalbim. Sen sevdiklerimin canını yaktın, ben de seninkini yakıp onların intikamını alacağım."

Dudakları kapalı gülümsüyordu. Beni hafife alıyordu. Ne kadar da yanlış bir hareketti bu hâlbuki! Hayatta her zaman hiç ummadığınız insanlar sizi şaşkınlığa uğratmazlar mıydı? Bizim durumumuz da öyle olacaktı. Deick ayaklarıma kapanıp yalvaracaktı, merhamet dilenecekti. Peki, ben ne yapacaktım? Duygusal yanımı devreye sokup, onun bir zamanlar dostum olduğunu hatırlayıp vazgeçecek miydim, yoksa mantığımla hareket edip gözünün yaşına bakmadan onu yok edecek miydim?

Şu anki durumu göz önüne alındığında cevabım ikinci şıktan yanaydı...

"Çok zor bir kızsın sen tatlı şey," gözlerini kısıp bana bakmaya devam etti. "Bazen Jasen'in seninle nasıl olup da baş edebildiğini merak ediyorum doğrusu. Sende olması gereken o naif, kırılgan mizaç Jasen'de fazlasıyla var. Ve sen de onun tam tersisin. Asi, inatçı ve yeri geldiğinde gayet de güzel şirret bir kızsın. Artı ve eksi uçlar gibisiniz. Gerçi; birinizin Vhalax, diğerinizin de Rhilin olduğu düşünülürse, bu tanım size tamamen uyuyor."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now