YETMİŞİNCİ BÖLÜM

6.9K 814 119
                                    

Aynı kapı... Aynı koridor... Aynı samimiyetsiz gülümsemeler...

Evet, bunların hepsini bir kez daha yaşamak mecburiyetinde kaldım. Deick beni yeniden araştırma merkezine getirmişti ve ben suratımı asıp dururken, o bir Vhalax'tan beklenilmeyecek bir neşeyle sırıtıyordu. Herhâlde kendini en sadık hizmetkâr olarak görüyordu ve kendisine verilen görevi hakkıyla yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyordu.

Danışmada oturan Vhalax kadını yine dişlerini göstererek bizi karşıladı. Gözlerini üzerime çevirdiğinde, gördüğü şeyden pek memnun olmadığı bir anlık yüzüne yansıdı. Eh, efendileri Raiden'ın ikizi savaştan çıkıp gelmiş gibi bir vaziyette karşısında duruyordu, nasıl memnun olabilirdi ki? Üstelik üzerimde durumumla tezat oluşturan, şu anki hâlime hiç uymayan bir elbiseyle dolanıyordum.

Bakışlarını nice sonra üzerimden çekip Deick'e yönelttiğinde, kan kırmızısı ruj sürdüğü dudakları kocaman bir gülümsemeyle gerildi.

"Teras kattaki ofiste bekleniyorsunuz. Son hazırlıklar tamamlanmak üzere."

Deick başını çevirip yüzüme baktı. Kadının ne demek istediğini anlamamıştım ama o belli ki bu durumdan haberdardı.

Elini uzatıp dağılmış saçlarımı düzeltmeye kalkıştığında irkilerek geri çekildim. Çünkü bu yaptığı şey samimî bir hareket olacaktı ve ne yazık ki Deick'le aramda samimiyete dair hiçbir şey kalmamıştı. Her şeyi yakıp küle çeviren onun kabul edilemez ihaneti olmuştu. Belki de milyonuncu kez onun artık eski Deick olmadığını hatırlattım kendime. Bunu sık sık yapma gereği duyuyordum, zira bazen, öyle bir an geliyordu ki, aklım bütün gerçeklerin üzerine bir örtü örtüp onu ilk tanıdığım günlerdeki gibi görmeme neden oluyordu.

Galiba yavaştan aklî melekelerimizi kaybetmeye başlıyoruz... Mantığım hâlen bize bakmakta olan Deick'e gücenmiş bir ifadeyle baktı. Yoksa nasıl hâlâ ondan ölesiye nefret edemiyoruz? Yaptığı onca kötülükte sonra, bize yaptığı şeylerden sonra, nasıl cılız bir umutla da olsa ondan vazgeçemiyoruz?

Kesinlikle akıl sağlığım bozuluyordu, bu çok doğruydu. Ben diye savunduğum kişiliğimden giderek uzaklaşıyordum.

Geri çekilmemden dolayı Deick'in kaşları çatıldı. Elleri havadayken bir anda yumruk oldular. Ne yapacaktı? Bana burada, bu Vhalaxlar'ın arasında da mı şiddet uygulayacaktı?

Ben kendimi olası bir darbeye hazırlayadururken, yumrukları yavaş ama kararla aşağı doğru indi. Kendisini sıktığını ve zapt etmeye çalıştığını yüzünün aldığı şekilden anlayabiliyordum. Hatta terlemeye bile başlamıştı, bu da demek oluyordu ki, bayağı sıkı bir iç hesaplaşma içerisine girmişti. Bir yanı bana vurmadığı için pişmanlıktan kavruluyor olsa gerekti. Oysa son zamanlardaki en büyük eğlence anlayışı buydu. Beni itip kakmak, vurmak, oradan oraya savurmak...

Ya diğer yanı? O tarafı ne düşünüyor da bize vurmaktan vazgeçti? Sence kararsız kalmış olması mümkün mü?

Duygusal tarafım hep olduğu gibi olaya tamamen romantik bir tavırla yaklaşıyordu. Kendisine hitap eden en ufacık bir hareketi, bütünüyle hissel olarak algılayıp, beni de buna inandırmaya çalışıyordu. Lâkin unuttuğu bir şey vardı; Andhoras'a ayak bastığım günden beri duygularımı bir kenara bırakmam gerektiğini somut gerçeklerle öğrenmiştim ben. Bu yanımı sadece sevdiklerim için açığa çıkarıyordum ve burada sevdiğim hiç kimse yoktu. Artık ben de tamamıyla komutlarla çalışan robotlar gibi biri olacaktım.

"Tamamdır. Gidelim o zaman."

Deick beni asansöre doğru götürürken bütün vücudumu kaplayan bir huzursuzluğa maruz kalmıştım. Şimdi kim bilir bana neler yapacaktı Raiden? Acıma duygusunun olmadığını biliyordum, bunu kendi gözlerimle görmüştüm. Onunla aynı kanı paylaştığım falan umurunda olmadan, bana istediği gibi acı çektirebilirdi. Onda bu potansiyel fazlasıyla vardı.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now