DOKSANINCI BÖLÜM

6.5K 784 221
                                    

Ayaklarımın altında ezilen kuru otların sesi, tüm kâinatın söz birliği etmişçesine takındığı ketum tavra ters düşerek, normalde olduğundan daha yüksek bir sesle işitiliyordu. Ne zaman kendime geldiğimi bile hatırlamıyordum, bir süredir sadece yürümekte olduğumu anlayabilmiştim.

Kollarım sırtıma doğru çekilip bağlanmıştı. Gözlerim kapatılmıştı. Ağzıma da bir şey bağlanmış olmalıydı, çünkü bağırmak istediğimde sesim garip bir boğuklukla havaya karışıp gitmişti.

Bileklerimde ince bir sızı vardı. Daha ağır yaralarla kıyaslandığında, aldığınız küçük ama yerli yersiz nükseden sancılar, sizi daha da rahatsız ederdi, en azından ben böyle düşünüyor ve de hissediyordum.

Bu yüzden beni sıkıca bağladıkları ipten kurtulmak için duraksadım.

"Yürü bakalım," kulağa yapış yapış gelen, duyduğu tiksintiyi saklama gereği bile duymayan bir erkek sesiydi duyduğum. "Daha aşmamız gereken çok yol var."

Onu dinlemedim tâbii ki. Kollarımı bir şekilde ön tarafıma doğru çekebilsem çok daha iyi olacaktı.

Yani bazen o kadar saf oluyorsun ki, beyninin cidden seni terk ettiğini düşünmeye başlıyorum! Haftalardır Deick ve Raiden'la birlikte boş yere mi çalıştın sen? Azıcık hünerlerini göstermeyi denesen?

Beni kınayan iç sesimden sonra utançla dudaklarımı ısırdım. Hakikaten kimi zaman neye sahip olduğumu çok çabuk unutabiliyordum.

Zihnimde tıpkı Raiden'ın kilitlediği kapıyı açtığım zamanki görüntüleri canlandırdım. O an sadece istemiştim ve buna odaklanmıştım. Sonuç da istediğim gibi olmuştu.

Şimdi de pek farklı değildi, öyle değil mi? Yalnızca odaklanıp düğümlerin açılmasını sağlamam gerekiyordu.

"Sağır mısın sen? Yürüsene be kızım!"

Omzumu sertçe dürtmelerine rağmen dediklerini yapmadım. Çevremdeki her şeyi bir anlığına unutup sadece kendimle baş başa kaldım.

Az sonra bileklerimi saran ip yumuşak bir sesle yere düştü. Dudaklarıma sinsi bir gülümseme yerleşti: Serbest kalmıştım!

"Hey! Dikkat edin ona. İpleri açmayı başarmış."

Tam gözlerimdeki bağı da açmıştım ki, biri beni sertçe yere devirdi ve hareket etmemi engellemek için bacaklarımın üzerine oturdu.

Kazıtılmış saçlarından yaşını çıkarmam zordu lâkin birkaç günlük sakalları kırlaşmaya başlamıştı. Yani çok da genç biri değildi.

"Demek kaçmaya çalışıyordun?"

"Bırak beni!"

Eğlenen bir ifadeyle kahkaha atıp ellerini bana doğru uzattı.

"Emredersiniz leydim, başka bir emriniz?"

Benimle dalga geçiyordu. Kiminle uğraştığını bilmiyordu.

Başımı sağ tarafıma doğru çevirip kaç kişi olduklarını öğrenebilmek için dikkatle baktım. Altı kişilerdi, benimle birlikte olan iki askeri de rehin almışlardı. Kısacık bir an rahatladım; Raiden'ı ya da Deick'i ele geçirememişlerdi. Bu durumda onların bizi bulmaları an meselesiydi.

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" derken sesime tehditkâr bir hava hâkim olmuştu. "Kime bulaştığından haberin var mı?"

Çenemi sıkıca tutup başını bana doğru yaklaştırdı.

"Elbette. O şımarık Vhalax veledinin küstah ikizisin. Bunu kim bilmez ki?"

"Gereğinden fazla cesursun, sıradan. O dilini koparmak için sıraya girecek binlerce kişi var ve emin ol beni bulduklarında da bunu zevkle yapacaklar. Bununla da yetinmeyeceklerini garanti edebilirim."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now