YÜZ ALTINCI BÖLÜM

7.3K 792 178
                                    

Bu güzel haberle birlikte en az yanımdaki Kaen, Jasen ve Kaia'yla Gaton kadar ben de mutlu oldum. Başarmıştık. Lymnleri bizimle birlikte olmaları konusunda ikna etmiştik!

Bizimle derken? Bir Vhalax olduğunu unuttun galiba?

Mantıklı yanımın şaşkın şaşkın konuşmasına aldırmadım, hâlen bir parça suçluluk duyuyor gibi olsam da, biliyordum ki, eğer bu şekilde davranmasaydım ömrümün sonuna kadar yakamı bırakmayacağından emin olduğum bir pişmanlıkla ve keşkelerle kurulu cümlelerle yaşayacaktım.

Şimdi her şey çok daha adil olacaktı, elbette ki yüzde yüz eşitlikten bahsetmiyordum. Rhilinlerin ve sıradanların; Lymnlerin kendi saflarına katılmalarıyla sayılarında artış olsa da, hâlâ savaş teçhizatları bakımından oldukça gerideydiler. Bu, benim canımı en çok sıkan şeydi. Çünkü Vhalaxlar karşılarında beklediklerinden de kalabalık bir ordu gördüklerinde, imkânlarını sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyeceklerdi. Her geçen gün başka bir yenilik ekledikleri silahları, askerî mühimmatları ve diğer alet edevatlarıyla gövde gösterisinde bulunacaklardı.

Karşı taraf her şeye rağmen pes etmeyip saldırıya geçtiğindeyse - ki öyle olacağından emindim, Kaen ve Jasen başta olmak üzere geriye kalan hiç kimse geri adım atmayacaktı - muhtemelen bu kez çok daha öldürücü bir darbeyle işe nihai noktayı koyacaklardı.

Nükleer silahlarını sakladıkları yerden çıkarıp bu insanların üzerinde kullanacaklardı...

Midemin bulandığını hissediyordum. Az önceki sevincim şimdi çok cılız bir hâl almıştı. Duygularımdaki değişimi yüzüme yansıtmaya engel olamamış olmalıydım, zira Jasen hâlen gülümserken tek kaşını kaldırıp bana baktı. Felaket tellallığı yapmanın sırası değildi lâkin gülümsemesinin anlamını yitirmeye başladığına anı anına şahit oldum. Kıvrılıp kalan dudakları daha çok donup kalmış bir anın yansıması gibiydi, gözleri çoktan bambaşka boyutlara geçiş yapmıştı.

"Cyra ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?"

İkimizin kafa kafaya vermiş gibi görüntüsü Kaen'in de dikkatini çekmiş olmalıydı, bize dönüp bakarken o da neler olduğunu anlamak istiyordu.

"Ben... Şey, tamam. Lymnleri ikna ettik, eskisine kıyasla daha kalabalık bir topluluk oldunuz. Ama cephane konusunda ne durumdasınız Jasen? Vhalaxlara karşı koyabilecek kadar yeterli mi sahip olduklarınız? Daha da önemlisi; onlarınkiyle yarışabilecek denli gelişmiş mi donanımınız?"

Ellerini başının üzerine yerleştiren Jasen'in keyfi kaçmıştı. Yüzünü kırıştırıp bakışlarını yere eğdiğinde buna söylediklerimle neden olduğum için kendimi bir aptal gibi hissediyordum. Ama öte yandan, bu dile getirilmese bile, onun da, diğerlerinin de farkında olduğu bir gerçekti.

"Yalan söyleyip de seni boş yere umutlandırmayacağım güzel kız. Bu konuda oldukça sıkıntı içerisindeyiz. Andhalath'dan ayrılırken yanımıza gerektiği kadar malzeme alamadık. Zaten oradaki cephanemizin çoğu yıkıntılar altında kaldı.

Andhalin'de de durum çok farklı değildi. Oranın halkı da tıpkı bizim gibi zor bir durumdaydı.

Ama yine de buraya gelene kadar umudumuzu yitirmedik. Lâkin Tummalıların hâlini görünce, artık elimizdekilerle idare etmemiz gerektiği kanaatine vardık.

Tabii ne kadar yeterli olur, bunu maalesef bilemiyoruz."

"Elimizdekilerle idare etmenin bir yolunu bulmamız gerek. Şimdi buna takılıp kalırsak, başlamadan bitmiş olur her şey. Bunu yapamayız. Bu kadar istedikten sonra, vazgeçemeyiz."

Kaen kararla konuşunca başımı salladım ama buna yürekten inandığım ve kabullendiğim söylenemezdi.

"Sizinle yalnız olarak konuşabilir miyiz?"

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now