KIRK YEDİNCİ BÖLÜM

8.6K 872 124
                                    

Gaton'ın sözleri kalabalığın arasına karışırken, zindanda bulunan herkesin taş kesildiğini fark ettim. Roliath'a amca mı demişti? Bu doğru olamazdı. Bir yanlışlık olmalıydı mutlaka ya da tamamen mantıklı bir açıklama yapmalıydı.

Jasen'in şok geçirmekte olduğunu bildiğimden - ki ben de aynı durumdaydım, sadece biraz daha erken kendime gelebilmiştim - kaskatı olan avucunun içerisindeki elimi hareket ettirdim. Parmaklarım bileğini kavradığında dahi yarı açık ağzıyla Gaton'a bakmayı sürdürdü.

"Sen neler saçmalıyorsun Gaton?" Lexan oturduğu yerden kalkıp şimdi yalnızca Kaia, Gaton ve demir kafesin içerisinde duran Roliath'ın olduğu, zindanın merkezindeki yuvarlak alana geldi. Sinirli olduğu her hâlinden belliydi, burun delikleri aldığı her nefesle olması gerekenden daha fazla genişliyordu. "Ne demek oluyor tüm bunlar? Bu Vhalax'ı tanıyor musun?"

Gaton'ın buğday rengi tene sahip yüzü sararıp solmaya başladı. Bakışları her ne kadar güçlü olduğunu söylese de, beden dili başka bir lisanı konuşuyordu. Kendisine sımsıkı yapışmış olan Kaia'ya doladı kollarını. Sanki tüm dünyaya karşı yalnızca ikisi varmış gibi, onu güvende tutmaya çalışıyordu.

"Evet, onu tanıyorum," derken sesi nefretle örülüydü. "Maalesef ki, onunla aynı kanı taşımak gibi bir talihsizlikle doğdum. Bu gördüğünüz Vhalax, yani Roliath, benim amcam."

"Bu doğru olamaz!"

Jasen girdiği transtan çıkıp önüme geçerek kendisine yer açtı. O yavaş adımlarla ilerlerken Kaen elini omzuma koyup bana yaklaştı. Ağabeyim bile küçük çaplı bir şaşkınlık yaşamıştı. Yüzü allak bullak görünüyordu.

"Sen bir Rhilin'sin Gaton. Bizden birisin. Bir 'İyileştirici'sin. Nasıl olur da bu Vhalax senin amcan olur?"

Jasen'in Roliath'a bakan yüzünden okunan tiksinmeyi kendi benliğimde hissedebiliyordum. Nihayet, ağabeyi Jasiri ve onun ailesini katleden caniyle karşı karşıyaydı ve bu kez Roliath'ın ondan kurtulmak için yapabileceği hiçbir şey yoktu.

"Bu yakışıklı Rhilin'e gerçekleri anlatmadın mı Gate?" Yüzlerce Rhilin'e karşı tek başına olmasına rağmen, sesindeki anî değişimin hayretle farkına vardım. Bir kedinin fareyle oynarken büründüğü o yarı heyecan, yarı zevk karışımı ifade ses tonuna da yansımıştı. "Seninle aynı Rhilin'i tanıdığımızı bilmiyordum. Eğer bilseydim onu Uthia'da neredeyse öldürmek üzereyken ağzından birkaç kelime almayı denerdim. Zira yıllardır sevgili yeğenimin akıbetinden bîhaberdim."

"Ne gerçeği? Bize ne anlatman gerekiyor Gaton?"

Lexan Jasen'den önce davranıp o anda herkesin zihnini meşgul eden yegâne soruyu sordu. Havadaki gerilim âdeta cisimleşmişti, her dokumuzda ve sinirlerimizde sinsice ilerliyordu.

Gaton başını sağ tarafına çevirip uzun bir süre Kaia'ya baktı. Dişi Rhilin'in gözyaşları güzel yüzünde parlıyordu. Vücudunun hâl ve hareketlerinden derin derin nefes aldığını görebiliyordum. Sonra dudakları cılız bir gülümsemeyle kıvrıldı ve başını sallayarak Gaton'ın ona bakışlarıyla sorduğu ama bizim anlayamadığımız o soruya cevap verdi. Gaton da gözlerini yumup iç geçirdi, gözleri geri açıldığında kehribar rengi parlaklaşmış, tatlı bir bal rengine dönmüştü.

"Biz, yani Kaia ve ben, sizler gibi birer gerçek Rhilin değiliz," bakışları Jasen'e ulaştığında, onun yüzünün de solduğunu gördüm. Sert hatları tehlikeli bir biçimde vurgulu görünüyordu şimdi. "Aslen Andhoraslı'yız. Bu adamın söyledikleri de ne yazık ki doğru. Ben de, Kaia da Vhalax'tık."

Vücudumun tepeden tırnağa titremesi, bacaklarımın cansızlaşmasına neden oldu. Hemen yanı başımdaki Kaen'e yaslandım, yoksa yere düşmem an meselesiydi.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now