🌚 YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM 🌝 (Düzenlendi)

9.9K 1K 63
                                    

Benim de bir sıradana bağlanıp kalmamdan endişeleniyorlar!

Birkaç saattir Jasen'in sözleri kulaklarımda yankılanıp duruyordu. O zamandan beri birbirimizin yüzüne bakmıyorduk, daha doğrusu ben bakamıyordum. Çünkü böyle bir şeyin olması o kadar imkânsızdı ki!

Ben bir sıradandım, fazlasıyla sıradan… Jasen ise muhteşem kelimesinin ete kemiğe bürünmüş hâliydi. Yan yanayken bile, içimden bunun nasıl olabildiğini, nasıl onun yanında durabildiğimi sorguluyordum. Ve onun nasıl olup da bunu normalmiş gibi karşıladığını da...

Bana iyi davranıyordu; çünkü bu onun âdeta hücrelerine kadar yerleşip yer edinmiş vazifesiydi. Bunun başka bir açıklaması yoktu, olamazdı.

Asla bana karşı duygusal bağlamda bir şey hissedemezdi...

Düşüncelerim kafatasımın içerisinde koşuştururken, içimdeki duygusal kız son cümlemle birlikte hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sanırım benim yapamadığımı o yapıyordu.

İstemez miydin? diye burnunu çekerken sordu bana. Onun bize sadece bir insan olduğumuz için değil de, tamamen başka bir açıdan değer verdiğini görmek istemez miydin? Kaia ve Gaton'ın birbirlerine sanki yeryüzünde kalan son iki kişilermiş gibi baktıkları şekilde, Jasen'in da bize öyle yaklaşmasını istemez miydin?

İster miydim?

Eh, seni bilemem ama ben isterdim... Bunu söyledikten sonra ellerini yüzüne kapatıp ağlamasına kaldığı yerden devam etti. Mantığım neredeydi acaba? Niye şimdi ortaya çıkıp beni kendime getirmiyordu? Oysa her fırsatta kıyıdan köşeden çıkıp bana laf söylemeyi iyi biliyordu!

Oturduğum yerden dışarıyı seyretmeye koyuldum. Kaia söylediği gibi beni akşam yemeği için oldukça hoş görünen bir restorana getirmişti. Koyu yeşil yapraklardan, rengârenk çiçeklerden oluşan bahçenin içerisinde, cam bir fanus şeklinde bir mekândı. Işıklandırmalar cam yüzeye yansıdığında, ortamda renk cümbüşü bir görüntü oluşuyordu.

Haileen ve Frabis'in de katıldığı küçük grubun içinde sessizdim. Diğerleri konuşup gülüşürken, birbirlerine bir şeyler anlatmaya çalışırken ben düşüncelerimle neredeyse kendimi öldürme raddesine gelmiştim.

Karşımda oturan Jasen de en az benim kadar keyifsizdi. Galiba bunun en büyük nedeni de bendim. İskeledeki konuşmamızdan beri ısrarla onu yok saymaya çalışıyordum. Böyle yaparak sanki o sözleri hiç duymamışım gibi hissedeceğimi sanıyordum herhâlde.

Jasen ağabeyi değil! Demek mantığım ortaya çıkmaya karar vermişti! Aynı şeyi o yapmaz. Çünkü onların sonlarına bizzat şahit oldu. Sence böyle bir şeyi kendisi için ister mi? Ayrıca, lütfen bize bir bak. İkimiz de kabul etmeliyiz ki onun dengi değiliz. Hem bizim böyle şeylerle aklımızın karışmasına izin vermememiz gerekir. Ne için burada olduğumuzu unutmasan iyi edersin…

Biz bir insanız, robot değil! diye haykırdı duygusal tarafım. Bugüne kadar kalbimizin derinlerinde hiç hissetmediğimiz bir duygu var. Ne olduğuna karar veremiyoruz ama bizi değiştiriyor. Üstelik bu hoşumuza da gidiyor!

Saf kız! Mantıklı yanım duygusal tarafıma yukarıdan bir bakış attı. Biz o isimlendiremediğin duygunun ne olduğunu biliyoruz ama şimdi bunun zamanı olmadığını söylüyoruz. Ayrıca, aileni bulduktan sonra Jasen’le yollarınızı ayırdığınız zaman muhtemelen yaşayacağın hüsran seni yakar, küle çevirir. Buna gerek var mı? Hem, Jasen sana asla duygularından bahsetmedi. Sadece diğerlerinin ne düşündüğünü söyledi açık yüreklilikle. O yüzden, sus ve aptalca davranmayı bırak! Böyle melankolik tavırlarla hem bizi hem de Jasen'i zor durumda bırakacaksın yoksa!

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now