🌚 YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 🌝 (Düzenlendi)

10.1K 1K 83
                                    

Gaton beni malikâneden çıkarıp Jasen ile geldiğimiz yönün aksine, şehrin batı kıyısına doğru götürdü. Sokakları aydınlatan lambalar şimdi çok daha parlaktı. Sanırım gündüz vakti, yeryüzünün atmosferini daha iyi yakalamak için daha fazla ışıklandırma kullanıyorlardı.

"Kaia bana merak ettiğim soruların cevaplarını senin verebileceğinden bahsetmişti," dedim bir sokağa girerken. "Şu ışıklandırma sisteminden biraz bahseder misin?"

"Evet, galiba laboratuvara gidene kadar sana basitçe anlatabilirim," can kulağıyla onu dinlediğimi görünce güldü. "Eh, gördüğün gibi yerin altında doğanın her nimetinden yararlanamıyoruz. Dışarıdakiler için güneş, her gün doğup batıyor. Gerçi, uzun zamandır Vhalaxlar her şeyi olduğu gibi hava olaylarını da kendi kontrolleri altında tutuyorlar. Yağmur istediklerinde yağmur, kar istediklerinde kar yağdırıyorlar. Hatta bir seferinde Uthia'da oraja bile rastlamıştım."

"Oraj da ne?

"Gök gürültüsüyle şimşeğin yağmura eşlik ettiği fırtına. Muhteşem bir şey, görsel açıdan yani ama aynı zamanda oldukça da korkutucu. Her neyse, dediğim gibi, sonuçta sizler, toprağın üstünde yaşayanlar yani, güneşi görmeye alışkınsınız. Bizim gibi rastladığınız anda hayranlıkla izlemiyorsunuz.

Enerji gereksinimi üç kıtada da artıyorken, biz de düşündük ki, neden güneş enerjisinden yararlanmayalım? Zaten Eski Dünya'da bunun temelleri atılmıştı. Yenilenebilir enerjinin entegrasyonu için enerji depolama sistemleri kurmuşlardı. Yanlış hatırlamıyorsam dünyaca ünlü yatırımcılar ve iş adamları da bu konuya dikkat çekip desteklediklerini söylemişlerdi.

İşte biz de, o günlerde temiz enerjiyi depolamaya başlayanların yolundan gittik. İnsanlar 1,3 GW (gigawatt) enerjiyi depolamayı başarmışlardı, bu da milyona yakın sayıda evin elektrik ihtiyacını karşılamak demekti.

Andhalath, bugün her ne kadar yıkıntılardan ibaret bir kıta olsa da, Vhalaxların ve insanların dikkatini çekmeyecek şekilde belirli bölgelere istasyonlarımızı kurduk. Güneş enerjisini depoluyoruz ve yerin altına naklediyoruz. Böylece bu gördüğün şehir ve buna benzer diğerlerinin tüm ihtiyacını karşılayabiliyoruz.

Yüksek kesimlere, yani yeryüzüne yakın yerlere de güneş panelleri yerleştirdik. Direkt görülmemeleri için de bir dizi önlem aldık tabii. Sokak aydınlatmalarının büyük kısmını buradan karşılıyoruz."

Ağzım açık anlattıklarını dinliyordum. Tasarımların zeki olduklarını biliyordum, bu konuda bizlerden üstün olmalarına zaten bir şey demiyordum ama yerin binlerce metre altında, bütün imkânsızlıkları yok edip, paha biçilemez işlere imzalarını atmalarına hayran kalmıştım.

"Tek kelimeyle harikasınız," dedim samimiyetle. "Bütün bunları yapıp hayata geçirmek herkesin harcı değil."

Hayranlığım karşısında Gaton'un da gözleri ışıl ışıl oldu.

"Teşekkürler," dedi ve beni bir başka sokağa doğru yönlendirdi.

Rhilinlerin eğitim anlayışı, Vhalaxların bizler üzerinde uyguladığı sistemden çok daha farklıydı. Vhalaxlar bizi tek tip sınıflarda tutarlardı. Ve her zaman anlatmaya doyamadıkları tarihleriyle dolardı zihinlerimiz.

Rhilinlerde ise olay bambaşkaydı. Bugünkü dersleri Genetik Bilimi'ydi ve bunun için granit yüzeyleri simsiyah parlayan masaların olduğu bir laboratuvara gelmiştik. Öğrencilerin hepsi yaşça benden küçüklerdi. Meraklı bakışları geniş mekânın içerisindeki cihazların birinden diğerine süratle geçiş yapıyordu. Ben de onlarla birlikte adımlayıp bu aygıtların ne olduğunu öğrenmeye çalıştım.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Kde žijí příběhy. Začni objevovat