SEKSEN SEKİZİNCİ BÖLÜM

6.4K 758 168
                                    

Bir şeylerin gerçekleşmesine engel olmaya ya da bazı şeyleri ertelemeye çalıştığınız vakitlerde, zamanın sizin beklentilerinizin aksine, akıl almaz bir hızla ilerlediği bilinen bir gerçektir.

Sonbaharın yerini kışın ilk günlerine bıraktığı bu günlerde ben de aynı şeyi hissediyordum. Her şey insanoğlunu aşan bir ivedilikle olup bitiyordu. Bana dün gibi hatırlıyorum dediğim şeyler, aslında aylar öncesine ait anılarım olarak karşıma çıkıyorlardı.

Raiden ve Deick'le olan çalışmalarım her geçen günle beraber giderek ilerleme göstermişti. Artık çok fazla zorlandığım söylenemezdi. Benden istenileni çok kısa sürede gerçekleştirebiliyordum. Güç bütün varlığıyla beni kuşatmıştı ve bu da bana inanılmaz bir özgüven veriyordu.

Artık Raiden'ın yanında pısıp kalan o utangaç kız değildim...

En az onun kadar, belki de çoğu yerde ondan çok daha güçlüydüm.

O da bunun farkındaydı; mümkün olduğu kadar benimle zıtlaşmamaya çalışıyordu çünkü geride bıraktığımız zamanlarda bunun neye mal olduğunu yaşayarak öğrenmişti.

Doğrusu onunla aramda belirgin bir sorun yoktu. Yani, beni zıvanadan çıkaracak dereceye getirmediği takdirde, gayet de güzel anlaşabiliyorduk. Lâkin bazen öyle ters davranabiliyordu ki, ben de birden bire tırtıl formundan kanatlı bir kelebeğe dönüşen o küçük, sevimli yaratık gibi, ben olmaktan çıkıp, bambaşka bir kızın kimliğine bürünüyordum.

İki hafta önce de öyle olmuştu. Çalışmalarımızı daha rahat gerçekleştirebilmek ve bu esnada da çevremizdekilere olası bir zarar vermemek için, Xosalica'nın hemen dışındaki Vellamo şehrine gitmiştik. Çorak toprakları ve diğer şehirlere kıyasla popülâsyondaki düşüklüğü nedeniyle, tam da benim ve benim gibi bir nevi tehlikeli işlerle uğraşanlar için en iyi seçenekti.

O gün Deick'le birlikte Terrakinezi üzerine çalışıyorduk. Benden istediği hafif çaplı bir deprem oluşturmamdı. Toprağa hükmetmek ve onu kendi isteğimle şekillendirip harekete geçirmek çok daha zor ama bir o kadar da güzel bir şeydi.

İlk denemelerimiz hep yarıda kesilmek zorunda kalmıştı. Zira yeterince konsantre olamıyordum. İkizim yaptığım her hamlede illâ ki söyleyecek bir şeyler buluyordu.

Bir ya da iki saati bu şekilde harcamıştık ve elde ettiğimiz başarı ne yazık ki çok iç açıcı değildi. Sadece taşları yerinden hareket ettirebilmiştim ve onlar da havalandıklarında sanki birisi geriye çekiyormuş gibi, kararsızca çırpındıktan sonra tekrar yere düşmüşlerdi.

Raiden ilk defa öfkelenip bana bağırmıştı...

Bana devamlı olarak işi ciddîye almam gerektiğini söylemesinden nefret ediyordum. Sanki bilerek böyle yapıyormuşum gibi davranmasına katlanamıyordum!

İşte tam da o anda kan beynime sıçramıştı. Onun tarafından minik bir çocuk gibi azarlanmayı kendime yediremediğimden, öfkeyle ona dönüp yumruklarımı sıkmıştım. İçimdeki kızgınlık her geçen saniyeyle birlikte büyürken, farkına bile varamadığım bir anda, ayaklarımın ucundaki irili ufaklı taşların havalandıklarını görmüştüm.

Her iki yanımdan ışın kılıçlarından fırlatılan ışıklar misali, hızla uçuşa geçen taşlar ikizime doğru yol almışlardı. Bunu ona yaptığıma inanamayarak geriye doğru adımlayıp kaçmaya çalışmıştı, fakat benden kurtuluşu öyle kolay değildi.

Bütün dikkatimi ayaklarının altındaki toprağa vermiştim. Çatlaklar bir anda genişleyip büyürken, Raiden acele ettiğinden dengesini kaybedip tökezlemişti ve bunun üzerine toprak onu resmen kendisine hapsetmişti.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin