ALTMIŞ BEŞİNCİ BÖLÜM

7.3K 835 119
                                    


Gösterişli yapılar birbiri ardına hızla akıp giderken, başımı yasladığım otomobilin camından dışarıyı izlemeye devam ettim. Yanı başımda oturan Deick'i görmezlikten gelmeye çalışıyordum. Beni ne hâle getirdiğini, ne gibi zor bir duruma soktuğunu bilmesine karşın, sanki hiçbir şey yapmamış, bunca kötülüğe neden olmamış gibi davranmasına katlanamıyordum.

Saatlerdir yolculuk hâlindeydik. Parlak, sarı ışıklarını yavaşça kaybetmekte olan güneş, devasa binaların ardında batmaya hazırlanıyordu. Buna rağmen hava oldukça sıcaktı. Giydiğim kazak şimdiden beni terletmeye başlamıştı.

Hayatım boyunca hiç görmediğim bir düzen ve disiplin vardı burada. Vhalaxlar sokaklarda yürürken bile pilli bebekler gibi, ezberlenmiş hareketleri sergiliyorlardı. Doğal duran hiçbir yanları yok muydu?

Otomobil kırmızı ışıkta durunca, kendimi toparlama ihtiyacı hissettim ve neredeyse yapışıp kalmış olduğum camdan doğrularak dik bir pozisyona geçtim. Şoför dikiz aynasından beni gözetliyordu. Bana baktığını fark ettiğimi anladığında, gözlerini kırpıştırıp yeniden tüm dikkatini yola veriyormuş gibi yapsa da, arada sırada bana bakmayı sürdürdüğünü biliyordum. Bakışları merakla yüklüydü, hatta bir miktar hayranlığa kaçabilecek bir duygunun da var olduğunu görmüştüm. Muhtemelen beni ve ikizimi gören bütün Vhalaxlar'ın düşündüğü gibi, Raiden'e olan benzerliğimi kendi aklında ölçüp biçiyordu. Bizi yan yana düşünmelerinden nefret ediyordum!

Büyük olasılıkla kendilerince bizim mükemmel (!) iki kardeş olacağımızı hayal ediyorlardı. Öyle ya, Raiden da, ben de asrın projesinin birbirini tamamlayan iki parçasıydık. Bir yap-bozun birbirine kenetlenen en önemli kısmıydık. Bundan daha fevkalâde bir şey olabilir miydi?

Gözlerimi yumup yüzümü buruşturdum. Ben asla öyle hissetmeyecektim. Beni sevdiklerimden ayrı koyan birine karşı nasıl olumlu hisler besleyebilirdim ki? Gerçekten de en kalbî duygularımla ona yaklaşacağımı falan düşünüyor olamazdı, değil mi?

Birden gözlerimin önünden bölük pörçük görüntüler akıp gitmeye başladı. Hemen yanımda duruyordu Raiden aklımın ön gösterim yaptığı bu imgelemlerimde. Yüzünü göremiyordum, bulanıktı fakat bedeni en somut hâliyle benimle birlikte duruyordu.

Hiçbir hissiyattan eser yoktu...

Bomboş, soluk bir kara kalem çalışmasını andırıyorduk ikimiz de. Ruhsuz ve soğuktuk...

Aslında hep olduğum kişi buydu. Ben buydum. Gece gibiydim, herkesin dinlenmeye çekildiği saatlerde bir başıma varoluşumu devam ettirmeye çalışırdım.

Görüntüler birbiri ardına sahnelenirken birden dondular ve Raiden'in yerini bambaşka biri aldı...

Karanlığıma hep beklenilen saatte doğan güneş gibi bir aydınlık getirirdi Kaen. Ve şimdi yine aynı şey oluyordu. Hayali bile, içine düştüğüm sıkıntılı durumu bir süreliğine de olsa ilâhî bir ışık gibi renklendirmeye yetmişti.

Onu daha şimdiden çok özlemiştim. Bir daha görüşemeyeceğimizi biliyordum. Bu öyle büyük bir acı veriyordu ki, kendi bedenimden vahşîce parçalar koparılıyormuş gibi geliyordu. Ve o parçaların hepsinde de ağabeyime dair izler vardı.

Yüreğim sızlasa da, şu an onu hatırlamaya ihtiyaç duyuyordum. Zaten her zaman Kaen'e ihtiyacım olmamış mıydı? İşte şimdi de vardı, hem de her zamankinden de çok!

Gözlerimi sımsıkı kapatıp ağabeyimin varlığına odaklandım. Belki Tasarımlar kadar değildi ama benim gözümde onun kadar şahane bir başka sıradan yoktu. Sarı saçlarıyla ve alev mavisi gözleriyle birçoklarının ilgi odağıydı yaşadığımız Andhalin topraklarında. Hatta birkaç kere isimsiz kişilerden ona karşı duydukları hayranlığı belirten mektuplar bile almıştı. İstese hiç de azımsanmayacak bir kız topluluğunu peşinde deli divane ettirecek kadar güzel ve özeldi.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin