YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM

6.6K 825 137
                                    

Saniyeler boyunca Raiden'in sözleri kafatasımın içerisinde yankılandı. Beni dönüştürecek miydi? Öyle mi demişti? Onun gibi biri mi olacaktım?

Hayır, hayır bu asla kabul etmeyeceğim bir şeydi. Asla! Ben buraya gelirken onun tarafından bana yapılacak olan şiddeti göze almıştım, buna kendimi alıştırmıştım. Deick'e olduğu gibi, ikizim olacak bu caniye de son anıma kadar ayak direyecektim.

Fakat o bana bambaşka şeyler yapmaktan bahsediyordu. Beni sıradanlığımdan çıkarıp kendisi gibi bir Tasarım yapacağını söylüyordu.

Jasen'in aylar önce söylediklerini hatırladım. Kaunis'e olanları... O da bir sıradandı ve dönüşüm geçirdikten sonra bir daha eskisi gibi olmamıştı. Bir Tasarım'ın bile kendi ırkından diğer ırka geçişi sırasında büyük zorluklar çekiliyordu, Kaia ve Gaton, son olarak da bana her şeyi itiraf eden Deick, yaşanılan bu değişim sırasında muazzam bir acı duyulduğunu söylemişlerdi. Bu yüzden bir sıradanın nelerle karşılaşacağını düşünmek bile istemiyordum!

Duyacağım acıdan dolayı değildi paniğim. Bir daha asla eskisi gibi olamamaktan korkuyordum. Belki de ben de Deick gibi bir hain olup çıkacaktım. Tüm bunlar yaşanırken de bir gram bile pişmanlık duymayacaktım!

Ve sevdiklerimizin hepsini teker teker unutacağız...

Duygusal yanım şok geçiren bir insan gibi hareketsiz kalsa da, dudaklarından bu kelimeler döküldü. Sanki azap çekiyor gibi, hıçkırarak konuşmuştu ve her sözcük, yakıcı bir iz bıraktı gerisinde.

Kaçacak bir delik aramaya başladım şuursuzca. Kaçıp saklanacak ve ömrümün geri kalanı boyunca bir daha ortaya çıkmayacağım, beni sonsuza dek barındıracak bir yer... Ama yoktu. Sağ tarafımda tekerlekli sandalyesinde oturan Ormden gözlerini bana dikmiş, dudaklarında çarpık bir gülümsemeyle bakıyordu. Zararsız olmaktan çok, tehditkâr görünüyordu. Bütün kötülüklerin kaynağı oydu. Nasıl onun masum görünebileceğini düşünmüştüm ki zaten?

Tam karşımda dimdik duran Raiden da onun gibi sinsice gülüyordu. Avucuna düştüğümün farkındaydı.

Hadi bir şeyler yapalım! diye haykıran mantığım kolumdan çekiştirip durmaya başladı. Onu zora sokacak en ufak bir şey bile lehimize olabilir. Kolay lokma olduğumuzu düşünmemeli.

Raiden gülmeye devam ederken hızla ileri atıldım ve tüm gücümle onu ittim.

Bir anda beklenmeyen bu darbeyle geriye doğru savruldu, ben de bunu fırsat bilip hemen yanından kıvrıldım ve kapıya doğru koşmaya başladım.

"Kaçabileceğini mi zannediyorsun? Buradan ben istemediğim müddetçe çıkamazsın. Kapının açılışı sadece benim parmak izimle mümkün olur. Yani sevgili kardeşim, ya beni öldüreceksin ya da parmaklarımı falan keseceksin ki bu zavallıca umudun gerçeğe dönüşsün."

O konuşurken kapıya ulaşmıştım bile. Dediği gibi, kapıyı açmamı sağlayacak bir kol falan yoktu. Dümdüz duruyordu, yalnızca orta kısımda parlak, mor bir ışığın yanıp sönmesi görülüyordu. Sesli sesli nefes alırken eğilip dikkatle bakınca, Raiden'in söylediklerinde haklı olduğunu can yakan bir gerçeklikle öğrenmiş oldum. Başparmak için dizayn edilmiş küçük aparat, ışığın tam merkezine yerleştirilmişti.

Sinirimden kapıya bir yumruk geçirdim. Hatta bununla da yetinmeyip bir tekme savurdum fakat hiçbir hasar almadan, eski varlığını sürdürmeye devam etti.

Raiden'ın da adımlamaya başladığını duydum. Birazdan yanımda olacaktı. Ve bu anî çıkışımın karşılığını çok fena ödetecekti.

Eğer onun şeytanî plânları yüzünden en dibe vuracaksam, bunu yaparken onun da zarara uğramasını sağlayacaktım. Bu yüzden yeniden koşmaya devam ettim ve laboratuvar düzeneklerinin arasından geçerken her yana ellerimi savurarak oldukça pahalı görünen âlet ve cihazların yerle bir olmasını sağladım. Düşen cam maddeler kırılıp toza dönüşürken Raiden'ın arkamdan bağırdığını işittim. İşte şimdi gerçekten sinirlenmişti.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin