ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

8.4K 882 76
                                    

Yaklaşık iki saattir malikânedeki toplantı salonundaydık. Ama bu kez kimsenin burada kalıp kalmaması tartışılmıyordu, benimle birlikte Uthia'ya gidecek grupta kimlerin olacağı konuşuluyordu.

Kaen elbette ki benimle geliyordu, bunun aksi bir durum söz konusu olamazdı. Hakkımdaki hüküm verildiği anda bunu açıkça dile getirmişti zaten. Bu sebeple, hiç kimse onun ne yapacağını tartışma gereği duymadı. Geleceğini söylemişti ve de gelecekti, o kadar!

Onun haricinde gruba Deick, Smyash ve Snyash kardeşler, Rhodin, Woran, Matthone ve Jasen öncülük edecekti. Bu kişiler aynı zamanda sefere de gitmişlerdi. Yani Uthia konusunda hem bilgi hem de deneyim sahibiydiler.

Gaton da gelmek istediğini belirtmişti, fakat onun bu isteğini kabul etmediler. Hâlâ yeni evli olduğunu söyleyerek bu kararlarına açıklık getirmeye çalışmışlardı ama ben aslında ne söylerlerse söylesinler, Gaton ve Kaia konusunda akıllarında hep bir soru işareti olduğunu fark etmiştim.

Birkaç kişi daha gönüllü olarak gelmek istediğini dile getirdikten sonra, bu kez de Uthia'da uygulayacağımız strateji üzerine çalışmaya başladık. Lexan hiçbir şekilde aceleci davranmamamız gerektiğini söyledi. Her şey bizim lehimize olana dek beklemeliydik, ona göre mekân seçiminde bulunmalıydık.

Olası bir ters durumda, aramızdan hiç kimsenin yara almadan kurtulması için ne gerekiyorsa yapılması konusu uzun uzun konuşuldu. Rhilinler'in bir kişiyi bile kaybetmeye tahammülleri yoktu, ben de aynen öyle düşünüyor ve de istiyordum. İçine girdiğimiz bu riskli işte, kimsenin benim ya da henüz tanışmaya nail olmadığım fesat ikizim yüzünden incinmesine dayanamazdım.

Nihayet her şey ortaya dökülüp anlaşma sağlandığında, ertesi sabah şafakla birlikte yola çıkmamıza izin verildi. Büyük bir stres ve anlamlandıramadığım bir heyecan içerisindeydim. Başarılı olmak istiyordum, buradakilerin benim hakkımda yanlış düşünmemelerini ve verdikleri karardan dolayı pişmanlık duymamalarını diliyordum.

O akşam sessiz ve sakin bir akşam yemeği yedik. Kalabalık olmamıza rağmen, Rhilinler'in hepsi anlaşmış gibi, gerekmedikçe ağızlarını açmadılar. Bu nedenle de yemek kısa sürede bitti.

Jasen bizden uzakta, buradaki diğer arkadaşlarıyla birlikte duruyordu. Kaen'e ve bana anlattığı nedenden ötürü, bana yakın görünmemesi gerekiyordu. Kaia, Gaton, Deick ve birkaç kişi haricinde, diğerleri aramızdaki ilişkinin boyutunu bilmiyorlardı. Zaten bu saatten sonra öğrenmeleri, Jasen açısından sıkıntı oluşturacağından, ben de kendimi hep arka plânda tutmaya çalışıyordum.

Gelgelelim, sürüden ayrılanı kurt kapar deyimini de bu sebeple canlı olarak yaşama şerefine erişmiştim. Haileen artık yanımda olmayan Jasen'i bir an olsun yalnız bırakmıyordu. Eskisi gibi, yine her adımını takip ediyordu. Beni çoktan ölü biri olarak kabullendiğinden, sanki yokmuşum gibi davranması da oldukça normaldi.

Jasen'in ona ümit vermediğinden emindim, yine de kendi içimde delice bir krize girip neredeyse kıskançlıktan kudurma seviyesine ulaşmama engel değildi bu. Elimde değildi, onu hiç kimseyle paylaşamazdım. Soyumun ne olduğunun önemli olmadığını, aksine önemli olanın kendi kişiliğim olduğunu söyleyip, beni eskisi gibi sevdiğini duyduğumdan beri ona olan sevgim daha da artmıştı.

Kıkırdayarak Jasen'e bir şeyler anlatan Haileen'i zor olsa da görmezlikten gelmeye çalışarak yemek masasından kalktım. Bir duş alıp uyumayı istiyordum.

"Ben biraz daha buralardayım," diyen Kaen Deick'i işaret etti. "Onunla diğerlerine kıyasla daha iyi anlaşıyorum. Eğer bir şey olursa Deick'in yanında olacağım. Oraya gel."

"Tamam."

Birer ikişer kapıdan çıkanların arasına karışıp kaldığım odaya döndüm. Artık Jasiri'nin odasında değildim. Jasen'in soğuk tavırlarından sonra orada kalmamın doğru olmayacağını düşünerek daha küçük bir odaya geçmiştim.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant