🌚 OTUZ ALTINCI BÖLÜM 🌝 (Düzenlendi)

9K 938 84
                                    

Alnıma değen sıcacık dudaklar gözlerimi kırpıştırarak uyanmamı sağladı. Bir an ne olduğunu anlayamadım fakat sonrasında bir çift, parlak mavi gözle karşılaşınca yavaş yavaş her şey anlam kazanmaya başladı.

Kaen bana gülümseyerek bakıyordu; revirdeki yatakta yan yatmış, beni izliyordu.

"Günaydın uykucu," alnıma düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Konfor açısından son noktaya ulaşmış bir yerde yattığından uyanmak nedir bilmedin."

Esnememi bastırdıktan sonra hafifçe doğruldum, başımı Kaen'in yastığının hemen kenarına dayamıştım ama vücudum yatağın kenarına çektiğim sandalyede oturur vaziyette kalmıştı. Ağabeyime burnumu kırıştırıp bakarken bedenimi esnetmek için kollarımı yay gibi gerdim.

"Kaen hayatın boyunca olmadığın kadar nankörsün, bunu biliyorsun değil mi? Ben senin için endişelendiğimden burada, iki büklüm şekilde yatayım, sen geç karşıma benim uyku saatlerimi sorgula."

Yattığı yerde gülümsemeye devam ediyordu. Gözlerinden hâlen yorgun olduğu okunuyordu. Uzanıp yanağına bir öpücük kondurduğumda alev mavisi gözler hafifçe kısıldı.

"Seni çok özledim," dedim, bunu rüyalarımda söylemeyi ne kadar da çok istemiştim, fakat o zamanlarda kelimelere dökememiştim. Ama şimdi bunların hiçbirinin önemi yoktu, ağabeyim yanımdaydı ve istediğim her şeyi ona rahatlıkla söyleyebilirdim.

"Ben de seni çok özledim güzelim," elimi tutup hafifçe sıktı. "Andhoras'tan kaçıp da Myhala'ya gelecek gücü bana sen verdin. Tek düşündüğüm sendin. Senin de başına kötü bir şey gelmiş olması ihtimali beni deliye döndürüyordu. Her şeyi göze almıştım, eğer seni kaybetmiş olsaydım Esteva'da taş üstünde taş bırakmayacaktım."

Elini avuçlarımın arasına aldıktan sonra öptüm. Ben gittiğim her yerde annem ve onun için endişelenirken, Kaen de o uzak topraklarda benim için aynı tedirginliği yaşamıştı. Hem de içinde bulunduğu o kötü koşullara rağmen...

"Jasen dün gece bana seninle nasıl karşılaştığını detaylı olarak anlattı," onun adını duyunca birden bakışlarım Kaen'e döndü. Önceki gece benim yanıma gelmeden önce ağabeyime uğradığını söylemişti. Demek ki o zaman konuşmuşlardı. "O Vhalax seni yaraladığında neredeyse ölmek üzereymişsin Cyra. Biraz daha geç kalmış olsaydım, Cyra'yı kaybedecektik dedi," kaşları çatılmıştı şimdi, ağabeyim ya sinirlenince ya da bir şeyleri derinlemesine düşünmeye başlayınca bu hareketi yapardı. "Sürekli seni kaybetme düşüncesi beni mahvediyor. Bundan sonra seni bir an olsun yanımdan ayırmayacağım. Tahammülüm kalmadı artık."

Kapının açılma sesi duyulana dek sessizce bekledik. Jasen elinde bir tepsiyle içeri girince bakışlarımız buluştu. Ve ısındığımı hissettim. Dün gece nihayet aramızdaki soğukluğa bir son vermiştik. Hatta ben kendimi aşıp Jasen'e sarılmıştım. Şimdi bunu düşününce utanıyordum ama bir yandan da yaptığım şeyden dolayı pişman değildim. Benim bu hareketim aramızdaki buz dağını parçalamak için ilk adım olmuştu.

"Herkese günaydın," sesi kulağa oldukça neşeli geliyordu. "Kaen için yiyecek bir şeyler getirdim. Doktor bu gün de revirde kalmasının kendi açısından iyi olacağını söyledi. Sanırım yarına çıkarsın."

Elindeki tepsiyi Kaen'e uzattı, o da doğrulup oturmuştu.

"Teşekkürler!" Kaen ve ben aynı anda şükranlarımızı ona sunarken bana tek kaşını kaldırarak baktı. Sürekli teşekkür etmemi istemiyordu ama ne yapabilirdim, kendime engel olamıyordum.

Kaen'in portakal suyunu içmesini izlerken Jasen omzuma dokundu. Başımı kaldırıp bakınca gülümsediğini gördüm.

"Haydi biz de gidip kahvaltımızı yapalım. Sonrasında yine uğrarız."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now