YÜZ BEŞİNCİ BÖLÜM

7.3K 819 211
                                    

Büyük Galeri; adının anlamını tam olarak karşılayan nitelikte bir mekândı. Gördüğüm birbirinden ilginç şeyden sonra hayret etmeyi bir kenara bırakmalıydım belki de, fakat sanki bambaşka bir dünyaya transfer edilmişim gibi, her köşesinde ayrı bir yenilikle karşılaştığım bu yerde şaşkınlığımı bir türlü gizleyemiyordum.

Galeri büyük bir uçurumla ikiye ayrılmıştı. Karşı taraftaki bölgede çok sayıda Lymn'in beklemekte olduğunu gördük. Arı vızıltısını andıran sesleri, bizi gördüklerinde iyice kısılıp duyulmaz hâle geldi.

Dışarıdaki yumuşak, çöl kumlarına tezat olacak şekilde, tepenin bu kısmında zemin kayalıklardan meydana geliyordu. Başımı eğip yere baktığımda, parlak ve siyah renkteki taşların görüntüsünün ne kadar güzel olduğunu gördüm. Belki de obsidiyendi.

İki yakayı birbirine bağlayan, boşlukta sallanan köprüyü görünce hafif çaplı bir korku duysam da, Lymnlerin aldırış etmeden köprüye doğru yürüdüklerini görünce, ben de Kaen ve Jasen'in arasında adımlamaya devam ettim. Her şeyi mükemmel bir biçimde yapan bu insanlar, neden daha korunaklı bir köprü inşa etmemişlerdi acaba? Eşit aralıklarla yerleştirilip birbiriyle bağlantısı kurulmuş ahşap levhalara bastığınız anda bir o yana, bir bu yana sallanıyordunuz ve kenarlara koruma amaçlı çekilmiş olan halatlar da pek güvenilir gibi görünmüyordu. Özellikle de şu anda köprünün üzerinde yirmiye yakın kişinin yürüdüğü düşünülürse, kendimi adrenalin dolu bir ölüm uçuşuna hazırlıyormuşum gibi hissetmiştim.

Bir ara ne kadar sakınırsam sakınayım, ayağım kaydı ve ben Kaen'e doğru tehlikeli bir şekilde eğildim. Halatların hemen yanında duran Kaen beni çok sonra fark etti; eğer ona çarparsam, muhtemelen ağırlığımı taşıyamayacaktı ve ikimizin birden köprüden düşmesi işten bile değildi.

Lâkin son anda, tam Kaen'e çarpacağım sırada Jasen beni tutup çekti. Uzun süre koşmuşum gibi, kalbim hızla atıyordu.

Yüzüme dökülen saçlarımı çekerken, ellerinin titremesinden Jasen'in de korkmuş olduğunu gördüm.

"Dur bakalım güzel kız, daha Lymnlerle konuşmadan, bir karara varmadan ne diye intihara kalkışıyorsun?"

Hissettiğim şoku üzerimden atabilmem için yine olaya espriyle yaklaşmıştı ama yüzüne bakınca bunu öylesine söylediği o kadar kolay anlaşılıyordu ki... Böyle zamanlarda yüzüne takındığı o çarpıcı gülüşü yoktu. Aksine dehşete düşmüş bir insan gibi, gözleri irileşmiş, sık sık nefes alır olmuştu.

Kendimi toparladığımda ona gülümsedim ve nihayet birkaç saniyenin ardından o da tebessüm edebilmeyi başardı.

Yeniden sağlam zemine ayak basıyor olmanın verdiği rahatlamayı en derinden hissederken, Lymnlerin bulundukları yerde ikiye ayrılıp aralarında boşluk bıraktıklarını gördüm. Geri çekilip bizi oluşturdukları kalabalığın merkezine çekmek istiyorlardı belli ki.

Gaton ve Kaia korkusuz görünüyorlardı. Hiç duraksamadan ilerlemeye devam ettiler ve ancak daha fazla gidecek yer kalmayınca durup beklediler.

"Merhaba millet!" bize rehberlik eden Lymn dişlerini gösteren gülümsemesiyle el sallayıp topluluğu selamladı. "Doğru tahminlerde bulunmuşuz. Gerçekten de bizi ziyaret etmeye gelen misafirlerimiz varmış."

Yan dönüp eliyle bizi takdim etti. Ev sahibi halkın gözleri birer birer üzerilerimizde gezinirken, hep olduğu gibi, bana gelince donup kaldılar.

"Evet evet, o bir Vhalax," dedi adam, sanki dakikalar önce benden hiç şüphe duymamış gibi, bunu önemsemeden söylemişti. "Meraklanmayın, gereken sözü verdiler bize. Bir sorun çıkmayacak."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin