🌚 YEDİNCİ BÖLÜM 🌝 (Düzenlendi)

12K 1.1K 87
                                    

Açık pencereden içeri dolan rüzgâr tenimi ürpertirken, yabancının bakışları üzerimde sabitlenmişti. O da bir Tasarım'dı, düşmandı ama burada, yanımda yine kendi ırkından biri tarafından yaralandığını söylüyordu. Hem de ölesiye nefret ettiğim Üstat Roliath tarafından...

Şömineden yayılan sıcaklık beni ısıtmaya yetmiyordu. Birden soğuyan hava karşısında hazırlıksız yakalanmıştım. Çantam yanımda bile değildi. Sokakta, tabancayı kullanmaya çalıştığım sırada yere bırakmıştım. Birinin eline geçmiş olabilir miydi?

Kollarımla kendimi sararken, Tasarım sakin bir şekilde ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Herhâlde kan kokusu nedeniyle açık bırakmıştı. Ama o hiç de üşüyor gibi görünmüyordu, üstelik belden üst kısmı çıplaktı.

Pencere yumuşak bir sesle kapandı. Odanın içine büyük bir sessizlik çöktü.

"Şimdi ne olacak?" dedim titreyen sesimle. "Beni kendinizden birilerine teslim mi edeceksin, yoksa gitmeme izin verecek misin?"

Beni bırakmayacağından adım gibi emindim. Asla böyle bir şey yapmazlardı. Fakat yine de bir umut, şansımı deneyeyim demiştim.

"Nereye gideceksin?"

Ona anlama özürlüymüş gibi kınayan bir bakış attım.

"Dedim ya, ağabeyimi ve annemi aramaya gideceğim."

"Onu anladık, tam olarak nereye gideceksin?"

Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Cunn Kasabası'na gideceğimden ve Otuz İkinci Liman'dan ona bahsetmemin bir anlamı ve gereği yoktu. Esasında planlarımıza göre oraya yalnız da gitmeyecektim. Bir kez daha içime bir huzursuzluk çöreklenip kaldı. Daiwyn ve diğerleri neredelerdi?

"Hey! Orada mısın?"

Ona baktığımda gözlerini kısmış, beni izliyordu.

"O bende kalsın," dedim. "Sen bana izin verecek misin yoksa vermeyecek misin onu söyle."

Bu kez sessiz kalma sırası ondaydı. Öyle uzunca bir süre konuşmadı ki, dudaklarını aralayıp konuşana dek gözleri açık uyuyabildiğine inanmaya başlamıştım.

"Senin bana ihanet etmeyeceğini nereden bileyim?" dedi şüpheyle. "Buradan çıktığın anda koşup beni ihbar etmeyeceğine nasıl güveneyim? Belki de yalan söylüyorsundur. Uthialılar Andhoras Kıtası'nın halkıyla genelde iyi geçinirler. Belki gidip beni ispiyonlayacaksın."

"Ben Uthialı değilim." bunu söylerken sinirlenmiştim. "Andhalin'den geliyorum." Daha fazla bir şey söylemeden sustum. Tıpkı benden şüphelendiği gibi ben de ondan şüphe duyuyordum. Gidip nerede olduğumu söylemesi için ona engel olan bir şey yoktu.

"Ta Andhalin'den buraya yürüyerek mi geldin?"

"Niye bu kadar meraklısın?"

Sorusuna soruyla karşılık verince kaşlarını çattı. Yüzünün sert hatlarıyla birleşen kızgın ifadesiyle bile çok güzel görünüyordu.

"Bak ne diyeceğim, sanırım seni yanımda tutacağım. Sana güvenmiyorum."

Yüzüme soğuk su sıçramış gibi irkilerek geri çekildim.

"Ben sana gözü kapalı güveniyorum ya sanki!"

"Niye yalnız kaldığına şaşmamalı. Sivri dilin yüzünden kimse sana katlanmaz."

"En azından beni salata malzemesi gibi dilim dilim kesmiyorlar. Kimin katlanılmaz olduğuna artık sen karar ver."

Belki zihnimin bana oynadığı bir oyundu, bilemiyorum ama sanki dudakları çok az kıvrılır gibi oldu.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now