YETMİŞ İKİNCİ BÖLÜM

7K 789 212
                                    

Kıpırdama dur, kıpırdama dur kırılan yüreğim;
Kıpırdamadan dur ve kırıl;
Yaşam ve dünya ve kendi benliğim,
Bir düş uğruna değişti...

CHRISTINA ROSSETTI

Açık pencereden içeriye dolan tatlı bir serinlikle birlikte gözlerim aralandı. Göz alıcı bir beyazlıkla boyanmış odanın tavanına bakarken nerede olduğumu merak ettim. Ve ne zamandır uyuduğumu...

Hatırlayabilmek için zihnimi zorladığımda, orada hiçbir şeyin olmadığını gördüm. Bomboştu. Küçücük de olsa bir ayrıntı yakalasam, belki bir şeyleri açıklığa kavuşturabilirdim ama yoktu. Hiçbir şey yoktu.

O kadar zorluyordum ki kendimi, alnımda boncuk boncuk terlerin birikmeye başladığını hissetmiştim. Lâkin bir sonuç elde edemeyince sinirle tısladım ve yattığım yerden doğruldum. Başarılı olamadığımda kendimden nefret ettiğimi fark etmiştim.

Tıpkı oda ve yatak örtüleri gibi, giydiğim gecelik de beyazdı. Yumuşacık ve ipeksi dokusu, ayaklarımı uzattığımda tenimi âdeta okşadı. Bu hissi sevmiştim.

Odanın hemen karşı köşesinde, yatağın diğer tarafında bir boy aynası vardı. İşlemeli, ahşap kenarlıklarıyla oldukça havalı ve şık görünüyordu. Ayağa kalkıp ona doğru adımladım ve tam karşısına gelince durdum.

Uzun, ince ve soluk renkteki bedenimde, hiç acele etmeden gezdirdim bakışlarımı. Her zaman böyle mi hissediyordum kendimi izlerken yoksa bu şu ana özel miydi, bilmiyorum ama gördüğüm şeyden memnun olmuştum.

Oldukça sağlıklı görünüyordum bir kere. Anladığım kadarıyla hiçbir yerimde bir hasar yoktu. En ufak bir çiziğe bile rastlamamıştım. Pürüzsüz, deyim yerindeyse bebek gibiydi cildim. Saçlarım da parlak ve bakımlıydı. En çok da gözlerim ilgimi çekmişti. Pırıl pırıldılar ve yeni şeyler görmeye aç olduklarını gösterircesine hiç durmadan etrafa bakınıyorlardı.

Kendimi incelemeye devam ederken, odanın kapısı açıldı ve bir kadın içeriye girdi.

Bana doğru yaklaşırken gülümsemeye başlamıştı. Kısacık, kirpiyi andıran saçları vardı.

"Sevgili Raine, ben de seni uyandırmaya gelmiştim ama görüyorum ki geç kalmışım. Raiden seni bekliyor, deniz kıyısındaki bahçede. Kahvaltınızı orada yapmanız için her şeyi ayarladı."

Raine... Adım bu muydu? Bana o isimle seslendiğine göre öyle olmalıydı. Peki, Raiden da kimdi?

"Kardeşin dünden beri odana gelip seni yokluyor. Ona iyi olduğunu, sadece biraz yorgun düştüğünü anlatana kadar ne çektim, bir bilsen! Pek ikna olmuş gibi görünmüyordu ama yine de söylediklerimden sonra biraz olsun sakinleşti. Fakat uyandığın anda seni görmek istediğini belirtti. O yüzden, hadi hemen duşunu al ve onun yanına gidelim."

Hımm. Demek ki Raiden benim kardeşimdi. Ama insan kendi kardeşini hatırlamaz mıydı? Nasıl bir yorgunluktan bahsediyorduk acaba burada? Ne yapmıştım da hiçbir şeyi hatırlamayacak duruma gelmiştim?

"Tamam. Bekle beni."

Kadını gerimde bırakıp banyoya gittim. Suyu olabildiğince ılık tutmaya çalışıp güzelce bir duş aldım ve daha sonra kurulanıp kıyafetlerimi giymek için odaya geri döndüm.

Beni bekleyen kadın çoktan ne giyeceğime karar vermişti. Yatağın üzerine yaydığı elbise de buradaki her şey gibi beyazdı. Fena bir renk sayılmazdı ama yine de çok sevmediğimi anlamıştım. Çünkü bütün kusurları yansıtmaya elverişliydi.

Oysa siyah öyle miydi? Beyazın aksine karanlığıyla her şeyi örter ve saklardı. Nedense kendimin de saklanmaya ihtiyacımın olduğunu hissetmiştim birden.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang